Akaryakıt Sektörü, Taban Fiyat Uygulaması İstiyor
Akaryakıt sektörü firmaları, EPDK'nın akaryakıt fiyatlarının belirlenmesinde yeni bir metodolojiyi uygulamaya koymasının fiyatların serbestçe oluşmasını...
Akaryakıt sektörü firmaları, EPDK'nın akaryakıt fiyatlarının belirlenmesinde yeni bir metodolojiyi uygulamaya koymasının fiyatların serbestçe oluşmasını engellediği ve rekabeti önlediği gerekçesiyle nedenle tavan fiyat uygulamasından vazgeçilerek taban fiyat uygulaması getirilmesini istiyor.
Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 10 No'lu Akaryakıt, LPG, Madeni Yağ ve Enerji Meslek Komitesi Başkanı Eşref Akdoğan, yaptığı yazılı açıklamada, akaryakıt sektöründeki en önemli sorunlardan birinin maliyet altı fiyat farkları olduğunu belirtti. Akdoğan, "İlgili meslek komitemiz, akaryakıt ürünlerinin fiyatlarının serbest piyasa koşullarında kendiliğinden oluşması gerektiğini, rekabete sınırlandırma getirilmemesi ve serbest rekabet koşullarının sürekliliğinin sağlanarak haksız rekabetin önlenmesi için maliyetin altındaki tutarlarda gerçekleşen satışlara müdahale edilmesi görüşünde birleşiyor" dedi.
Akdoğan, Türkiye'de petrolün doğrudan veya işlenerek güvenli ve ekonomik olarak rekabet ortamı içerisinde kullanıcılara sunumuna ilişkin piyasa faaliyetlerinin şeffaf, eşitlikçi ve istikrarlı biçimde sürdürülmesi için yönlendirme, gözetim ve denetim faaliyetlerinin 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu ve ilgili mevzuat ile düzenlendiğini anlattı. Bu işlemleri gerçekleştirme yetkisinin de ağırlıklı olarak Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'na (EPDK) verildiğini ifade eden Akdoğan, "EPDK'nın düzenleme ve denetleme faaliyetleri sırasında, 2005-2014 yılları arasında Akaryakıt Piyasası'nda genellikle akaryakıt ürünlerinin rafineri çıkış ve pompa satış fiyatları ülke gündemini meşgul ediyor. EPDK, 2009 ve 2013 yıllarında olmak üzere iki defa, ikişer aylık sürelerle "tavan fiyat uygulaması" gerçekleştirdi. EPDK çeşitli zamanlarda da gerek kamuoyuna basın ve yayın kuruluşları aracılığı ile ilan etmek, gerekse dağıtıcı lisans sahiplerine yazılar göndererek akaryakıt fiyatlarının olması gerekenden yüksek seyrettiği gerekçesi ile uyarılarda bulundu. 5015 sayılı kanunun 10. maddesinde yer alan "tavan fiyat uygulanması için ön şart olan rekabeti engelleme, bozma veya kısıtlama amacını taşıyan veya bu etkiyi doğuran veya doğurabilecek nitelikte anlaşma veya eylemlerin piyasa düzenini bozucu etkiler oluşturması halinde" fıkrası konusunda ise gerçekleşmiş bir tespit gündeme gelmedi" ifadelerini kullandı.
"Tavan fiyat uygulamasından vazgeçilerek taban fiyat uygulaması getirilmelidir"
Son olarak Kasım 2014'te EPDK Kurul Kararı ile akaryakıt fiyatlarının oluşumuna ve takibine ilişkin yeni bir metodolojinin yürürlüğe konduğunu aktaran Akdoğan, şöyle devam etti: "Bu metodoloji, akaryakıt pompa fiyatlarının belirlenmesinde, Birleşik Krallık, İtalya, Fransa ve Almanya'da gerçekleşen marjların (dağıtıcı lisansı ve bayi lisansı sahiplerinin toplam brüt kar marjı) takip edilmesini esas aldı. Petrol Piyasası Fiyatlandırma Sistemi Yönetmeliği'nin 5 c maddesi gereği, piyasaya arz edilen mal ve hizmetlerin fiyatları serbestçe oluşması öngörülmekle birlikte, mevcut uygulamada fiyatların serbestçe oluşmasının mümkün olamaması bir tarafa, maliyet bazlı fiyat dahi oluşturulamamaktadır. Bu durum halihazırda piyasada faaliyet gösteren 93 dağıtıcı lisansı sahibi ve 12 bin 608 bayi lisansı sahibinin serbestçe rekabet etmesine imkan vermemekte, sektörün ekonomik problemlerini her geçen gün arttırmaktadır. Bu nedenle tavan fiyat uygulamasından vazgeçilerek taban fiyat uygulaması getirilmelidir."
"Aktarım tek noktadan yapılmalı"
Mersin'de çok sayıda akaryakıt ana dağıtım firmasının yanı sıra Kazanlı kıyısında çok sayıda petrol tankeri, depolama tesisi, akaryakıt pompalamak amacıyla kullanılan çok sayıda iskele ve depolama tankları bulunduğuna işaret eden Akdoğan, bu durumun bir taraftan çevresel sorunlara yol açarken diğer taraftan çeşitli riskleri de beraberinde getirdiğine dikkat çekti. Akdoğan, "Bunların yerine tek bir noktada rıhtım-iskele yapılarak bütün tesisler tek noktadan boru hatlarıyla aktarma yaparsa çevre ve güvenlik açısından daha yararlı olacaktır. Ayrıca, planlama yapılırken bu tesislerin uzun vadede kent dışına taşınması gerektiği de dikkate alınmalıdır" dedi.
Ana dağıtım şirketinin çok olmasına paralel Mersin'de istasyon sayısının da nüfus ortalamasının üzerinde olduğuna değinen Akdoğan, şunları kaydetti: "İlimiz Türkiye'de motorlu kara taşıtları sayısına göre yüzde 2,7'lik payla 8'inci sırada, araçların illere göre yoğunluk sıralamasında yüzde 1,9'luk payla 7'nci sırada yer alıyor. Akaryakıt ve LPG tüketiminde de ilk 7-8 içindedir. Bir ilin istasyon sayısı, var olan araç sayısına göre hesaplanmalı. Ancak Mersin'de istasyon sayısı her geçen gün artmaktadır. Yeni istasyon ruhsatı verilirken MTSO'nun görüşü alınabilir."
"Fiyatlar 2 ayda 9 kez değişti"
Sektördeki fiyat değişimlerine de dikkat çeken Akdoğan, brent ham petrol ve dolardaki artışın iç piyasadaki akaryakıt birim fiyatlarına da yansıdığını söyledi. Ekim ayından bu yana motorin fiyatlarının 9 kez değiştiğini ve yüzde 10'a yakın artış olduğunu kaydeden Akdoğan, LPG fiyatlarının da yine Ekim ayından bu yana yüzde 12 arttığını ifade etti. Bu durumun özellikle nakliye sektörüne çalışan firmaları olumsuz etkilediğini vurgulayan Akdoğan, "Yaptığımız anlaşmalar nedeniyle nakliye sektörüne artışı tam olarak yansıtamıyoruz. Bu da ciddi zararları beraberinde getiriyor" ifadelerini kullandı.
"Tüpler gelişi güzel satılmamalı"
Mutfak tüpü satışlarına değinen Akdoğan, bu alanda da denetimsiz satışlar gerçekleştirildiğini bildirdi. Riskli bir sektör olması ve son dönemlerde artan terör olaylarında sıkça kullanılması nedeniyle çok sayıda denetim yapılmasına rağmen kaçak tüp satışının önüne geçilemediğini belirten Akdoğan, sözlerini şöyle tamamladı: "Bu noktada kaçak tüplerin toplatılması yerine cezaların artırılması daha etkili olacaktır. Hatta cezaların ana dağıtım firmalarına verilmesi etkiyi artıracaktır."
İHA
Kaynak:
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.