Aort hastalığına cerrahisiz çözüm
Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Refik Emre Altekin, günümüzde teknolojik gelişmelerle birlikte pek çok kalp ve damar hastalığının açık cerrahiye gerek kalmaksızın...
Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Refik Emre Altekin, günümüzde teknolojik gelişmelerle birlikte pek çok kalp ve damar hastalığının açık cerrahiye gerek kalmaksızın uygun tıbbi cihazların kullanılmasıyla kapalı yöntemlerle tedavi edilebildiğini söyledi.
Özel OFM Antalya Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Refik Emre Altekin, günümüzde teknolojik gelişmelerle birlikte pek çok kalp ve damar hastalığının açık cerrahiye gerek kalmaksızın daha az riskle ve kapalı yöntemlerle tedavi edilebildiğini söyledi. Bu hastalıklardan bir tanesinin "aort darlığı" olduğunu anlatan Altekin, yaşlı aort darlığı hastalarında etkili ve güvenilir tedavi yöntemi olan TAVİ'yi anlattı. Aort kapağının vücuttaki görevine değinen Altekin, "Aort kapağı; vücuda kan pompalayan kalbin sol karıncığı (sol ventrikül) ile kalpten çıkan ana atardamar (aort) arasındaki kapakçıktır. Vücuda kanı pompalayan kalp ile ana atardamar aort arasında bulunan aort kapağında ilerleyen yaşlarda bozulma-kireçlenme nedeniyle kapakta oluşan darlık ve kapak hareketlerinde oluşan azalma nedeniyle aort kapak darlığı meydana gelir. Sağlıklı bireylerde aort kapak alanı 3-4 santimetrekare arasındadır. Bu değerin 1 santimetrekarenin altına düşmesi ile birlikte aort darlığı klinik belirti vermeye başlar. Doğumsal, yapısal bir bozukluk veya romatizmal kalp hastalığı varlığında aort darlığı genç yaşlarda görülebilir. Genel olarak bakıldığında ise hastalığın görülme sıklığı 70'li yaşlar ve üstünde artmaktadır. Bu yaşın üstündeki bireylerin yaklaşık yüzde 30'unda çeşitli derecelerde aort kapak darlığı mevcuttur. Toplumun ortalama yaşının artması ile bu tür kapak hastalıklarını daha çok görmeye başladık. Aort darlığı ilerledikçe kalbin sol karıncığı (sol ventrikül) yüksek basınca maruz kalmakta ve ayrıca vücuda pompalanan kan miktarı da azalmaktadır. Sol kalbin yüksek basınca maruz kalması ve vücuda daha az kan pompalanması bir dereceye kadar hastaya sıkıntı vermez. Ne zaman ki aort kapağı ciddi derecede daralır, hastanın şikayetleri ortaya çıkmaya başlar" dedi.
"İlaçla tedavisi mümkün değil"
Aort darlığı hastalığının belirtilerinden de bahseden Altekin, bu hastalıkta uzunca bir süre hiç şikayet olmadığına dikkat çekti. Şikayetlerin artmasıyla birlikte klinik gidişin süratle kötüye gitmekte olduğunu ve hastaların 3-5 yıl içerisinde kaybedildiğini anlatan Doç.Dr. Altekin, şöyle devam etti:
"Oluşan darlığın derecesine göre kişide eforla ortaya çıkan göğüs ağrısı, bayılma, nefes darlığı ve hatta ani ölümler görülebilmektedir. Bu hastaların şikayetler açısından yakın takip edilmesi, şikayeti ortaya çıkan hastalara müdahale edilmesi, darlığın bir şekilde düzeltilmesi gerekmektedir. Hastalığın tanısında ekokardiyografi altın standarttır. Ekokardiyografi ile kapak alanı, kapak basınçları ve kalbin yapısı-kasılma fonksiyonları değerlendirilerek hastalığın ciddiyeti ve operasyon zamanı belirlenebilir. Aort kapak darlığı mekanik bir engel olması sebebiyle ilaç tedavisi ile darlığın giderilmesi ve hastalığın tam olarak tedavi edilmesi mümkün değildir. Bu hastalarda, verilen ilaç tedavisi hastalığı tedavi etmekten ziyade hastalığa bağlı şikayetlerin azaltılmasında etkilidir.İlaç tedavisi hastalığın ilerlemesini ve getirdiği riskleri azaltmamaktadır. Tanısı konmuş aort kapak hastalıklarında tedavi; açık kalp ameliyatı ile fonksiyonu bozulmuş olan aort kapağı çıkarılarak, mekanik veya biyoprotez kapak yerleştirilerek yapılmaktadır. Bu yöntemin genel anestezi gerektirmesi, operasyon esnasında göğüs kemiğinin kesilmesi, enfeksiyon riski ve operasyon sonrası hastanın tam olarak iyileşme süresinin uzaması başlıca problemlerdir. Bunların dışında hastaların ileri yaşta olması, ilave sağlık sorunlarının olması(akciğer-karaciğer problemleri, hareket kısıtlılıkları, geçirilmiş açık kalp cerrahisi, kanser vb) gibi riskler eklendiğinde operasyonu çok riskli hale getirmektedir. Tüm bu nedenlerden dolayı aort darlığı olan cerrahi girişim gereken hastaların %30-40'ı ameliyat olmamaktadır."
"TAVİ, cerrahi girişim gerektirmiyor"
Aort hastalıklarında TAVİ yönteminin cerrahi girişim gerektirmediğini, yüksek risk grubundaki hastalarda etkili ve güvenli bir tedavi yöntemi olduğunu anlatan Doç. Dr. Altekin, "Bu alternatif yöntem, ileri yaşa bağlı oluşan kalp kapak yapısının bozulması ve kireçlenmesi nedeniyle oluşan ciddi aort darlığı (dejeneratif aort darlığı) olan hastalara uygulanabilmektedir. TAVİ yöntemi öncelikle, cerrahi olarak kapak takılması için açık ameliyat olamayacak veya açık ameliyat riski yüksek olan hastalarda uygulanmaktadır. Bunun dışında açık ameliyat için herhangi bir engeli olan hastalarda da bu yöntem uygulanabilmektedir. Bu konuda özellikle çok yaşlı, akciğer, karaciğer veya böbrek fonksiyon bozukluğu olan hastalar ya da daha önceden başka açık kalp ameliyatı geçirmiş olan hastalar, açık ameliyat için yüksek riskli olarak kabul edilmektedir. TAVİ yönteminin açık ameliyatın uygun olmadığı bu hastalarda yaşam süresinin uzatılması ve hastanın klinik durumunun iyileştirilmesi konularında etkili olduğu bilinmektedir. TAVİ yöntemi ilk olarak 2002 yılında uygulanmıştır. Başlangıçta göğüs ön duvarında meme başının altından açılan bir delikle direkt kalbin içine girilerek yapılan bir yöntemdi.Zaman içinde cihaz teknolojilerinde olan ilerleme ile birlikte günümüzde kasık damarı kullanılarak yapılmaktadır. Kasık damarı çeşitli nedenlerle uygun olmayan hastalarda alternatif girişim bölgeleri de kullanılmaktadır" diyerek sözlerini tamamladı.
İHA
Kaynak:
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.