Çocuk Ve Ergen Psikiyatristi Prof. Dr. Özgür Öner: “Sosyal Medya İle Büyüyen Çocukların Kişilikleri Değişiyor”

Çocuk Ve Ergen Psikiyatristi Prof. Dr. Özgür Öner: “Sosyal Medya İle Büyüyen Çocukların Kişilikleri Değişiyor”

Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Prof. Dr. Özgür Öner, sosyal medyanın çocuklar üzerindeki etkisine değinerek, "Aktif, hareketli olunması gereken yaşlarda,...

Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Prof. Dr. Özgür Öner, sosyal medyanın çocuklar üzerindeki etkisine değinerek, "Aktif, hareketli olunması gereken yaşlarda, bir araya geldiklerinde bile oyun oynamak, sohbet etmek yerine sosyal medyaya zaman ayıran, yanıbaşındaki arkadaşları ile paylaşımda bulunmak yerine orada olmayan arkadaşlarının paylaşımlarına yorum yapan çocuklar, sosyal hayattan uzaklaşıp sanal hayat içinde kendilerine yer bulmaya çalışıyorlar. Çocuklar sosyal medyanın beğeneceği gibi olmaya başlayınca kendinden uzaklaşıyor" dedi.

Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Prof. Dr. Özgür Öner evlilik programlarının ve sosyal medya paylaşımlarının altında, aslında ünlü olma ve ünü devam ettirme çabası olduğunu söyledi.

"İnsanlar sevilmek, beğenilmek ister"

Sosyal medyanın yeni bir hayat modeli oluğu olmadığını değerlendiren Öner, "Bir görüşe göre gerçek hayatta popüler olan insanların sosyal medyada da popüler olma olasılıkları daha yüksektir. Diğer bir görüşe göre ise normalde yeterli ilgiyi görmediğini düşünen insanlar kendilerini farklı göstererek beğenilmek isterler.İnsanlar sosyal canlılardır; sevilmek ve takdir edilmek isterler. Ünlü olmak, birçok insan için, sevilmek ve takdir edilmek anlamına gelir. Sosyal değerlerin değişmesi ile birlikte, "görülme", "beğenilme", "kendini gösterme" gibi istekler çok ön plana çıkmıştır. İnsanlar, "birey" olduklarını gösterebilmek için kendilerini daha da fazla ortaya koyma isteği duymaktadırlar.Sosyal medya aslında bu isteklerin karşılığını veriyor. Bu sebeple de özellikle gençler sosyal medyada çok daha aktif" dedi.

"Ünlü olmaya başlayınca "Üne bağımlılık" da başlar."

"Bazı kişilerin benlik saygıları diğer insanların yorumlarına ve beğenilerine bağlıdır" diyen Prof. Dr. Özgür Öner, "Dolayısı ile bu kişiler devamlı olumlu geri bildirimlere ihtiyaç duyarlar. Bireyin benlik saygısı için sürekli dış destek ve onaya bağlı olması sağlıklı bir durum değil elbette. Öte yandan, insanlar ilk kez "ünlü" olduklarını hissetmeye başladıklarında kendilerini farklı hissederler; bu ilgi, beğenilme ve hayranlık hoşlarına gider. Ün devam ettiği zaman, artık "üne bağımlılık" başlar. Ün devam ettikçe, birey artık diğer insanlardan şüphelenmeye, onlardan uzak durmaya başlar. Ünü devam ettirmek için kişi, kendisinden beklendiğini düşündüğü davranışları, istemese bile göstermek için kendisini zorlar. Adeta iki kimliği oluşur; bir kimlik diğer insanlara karşı, bir kimlik ise kendisine ve yakınlarına karşıdır" diye konuştu.

"Olduğu gibi beğenilmeyenler, beğenilecek gibi olmaya çalışıyor"

Kendisini olduğu şekli ile beğenilmez bulan bir kişinin bazı değişimlere gitmesinin olumlu bir davranış olabileceğini ifade eden Öner, "Olumsuz olan, değişikliklerin, kişinin kendisini tanımayan insanların beğenilerine, onların ilgisinin devamına endeksli olmasıdır. Sosyal canlılar olarak insanların gruba uyma çabası göstermeleri gereklidir, ancak aslında tanımadıkları, onları da tanımayan kişilere göre kendilerini şekillendirmeleri uygun değildir. Televizyon ekranlarında da durum pek farklı değil. Her ne pahasına olursa olsun ünlü olma peşindeler. Her bir kişi için, onları tanımadan yorum yapmak doğru olmamakla birlikte, eğer bir birey ne olursa olsun ünlü olma peşinde ise, o kişinin benlik saygısının kırılgan olduğunu, sevilme ve beğenilmeye büyük bir istek içinde oldukları söylenebilir" şeklinde konuştu.

"Sosyal medya ile büyüyen çocukların kişilikleri değişiyor"

Sosyal medyanın çocuklar üzerindeki etkisine değinen Prof. Dr. Özgür Öner, şunları söyledi: "Eğer kişi sosyal medyada beğeniliyor ve bunu normalde taşımadığı özellikleri var gibi göstererek yapıyorsa, bu bireyin tamamen sosyal medyaya odaklanmasına neden olabilir. Sosyal medyaya malzeme oluşturmak için gezenler, giyinenler giderek çoğalıyor. Yemekten zevk almak için değil, onu sosyal medyadan iyi bir fotoğrafla paylaşabilmek için sofraya oturanların sayısı hiç de az değil. Özellikle ergenlik döneminde paylaşımları az beğeni alan, alay konusu olan, eleştirilen çocukların psikolojik olarak olumsuz etkileneceğini mutlaka söylemek gerek. Aktif, hareketli olunması gereken yaşlarda, bir araya geldiklerinde bile oyun oynamak, sohbet etmek yerine sosyal medyaya zaman ayıran, yanı başındaki arkadaşları ile paylaşımda bulunmak yerine orada olmayan arkadaşlarının paylaşımlarına yorum yapan çocuklar, sosyal hayattan uzaklaşıp sanal hayat içinde kendilerine yer bulmaya çalışıyorlar. Çocuklar sosyal medyanın beğeneceği gibi olmaya başlayınca kendinden uzaklaşıyor. Ayrıca bu mecraların belli yaş grubunun altındaki çocuklar için güvenli olmadığının da altını çizmek lazım."

Prof. Dr. Özgür Öner, televizyondaki evlilik programlarına olan yoğun ilgi ile ilgili, "Bu kişilerin günlük hayattan uzak olması programların bir parçası olarak kabul etmeliyiz. İnsanlar, kendilerinden farklı bu kişileri izleyerek, onları bazen beğenerek, çoğu zaman da onları eleştirerek ve/veya dalga geçerek iyi zaman geçiriyorlar! Ayrıca, altta yatan "değerler" olarak çabuk para kazanma, ünlü olma, hava atma, kısa yoldan köşe dönmeyi düşünürsek, ne yazık ki bunların toplumun bir kesiminde karşılığı olduğunu görmek zorundayız" dedi.

Seyredenler nasıl etkileniyor?

Prof. Dr. Öner sözlerini şöyle sürdürdü: "Seyreden kişiler üzerindeki etkisi ise seyredenlere göre değişiyor. Gelişimi normal ilerleyen, yargılaması sağlıklı insanlar üzerinde olumsuz etkileri olmayacaktır. Ancak, yargılaması sağlıksız, zihinsel ve duygusal açıdan olgunlaşmamış veya yaşına uygun gelişme göstermeyen bireyler bu tarz programlarda olanları olduğu gibi kabul etme, bu kişileri örnek alma gibi davranışlar ortaya koyabilirler. Tabii, aynı risk şiddet ve olumsuz davranışlar içeren filmler, diziler ve hatta haber programları vs için de geçerlidir. Yargılaması sağlıklı olan insanlar üzerinde bir etkisi olmadığını düşünüyorum. Diğer insanların ise daha dengeli bir sosyal ortama ihtiyacı var ve bunun içinde sadece TV vs yok. Genel olarak daha olumlu örneklerle karşılaşmaları ve daha kabul edilebilir, evrensel değerler ile yoğrulmaları gerekiyor."

İHA

Kaynak:Haber Kaynağı

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.