"Hamilelerin En Büyük Sorunu; Hematolojik Hastalıklar"

"Hamilelerin En Büyük Sorunu; Hematolojik Hastalıklar"

Hamilelerin en büyük sorunun hematolojik hastalıklar olduğunu belirten Hematoloji Uzmanı Doç.

Hamilelerin en büyük sorunun hematolojik hastalıklar olduğunu belirten Hematoloji Uzmanı Doç. Dr. Özkan Sayan, gebelik döneminde karşılaşılan hematolojik hastalıklarla ilgili bilgiler verdi.

Medicana Çamlıca Hastanesi Hematoloji Uzmanı Doç. Dr. Özkan Sayan gebelik döneminde karşılaşılan hematolojik hastalıklarla ilgili bilgiler verdi. Sağlıklı gebelikte, hematolojik ve diğer vücut fonksiyonlarında olması gereken birçok değişikliğin olduğunu belirten Sayan,"Sağlıklı bir bebek gelişimi bu değişikler sayesinde doğuma kadar sürüyor. Gebelik öncesi ve süresi boyunca anormal hematolojik değişiklikler birçok gebeliği etkilemekte. Bunların kansızlıklar, pıhtılaşma bozuklukları, trombositlerde (pıhtılaşma hücreleri) azalma-artma ve diğer hematolojik hastalıklar olarak ayırabilinecek" dedi.

Sağlıklı gebelik boyunca kanın içeriğinde ve biyokimyasal parametrelerde değişiklikler meydana geldiğini ifade eden Doç. Dr. Özkan Sayan, "Kanın içeriğinde serum demir, total demir bağlama kapasitesi, hemoglobin seviyelerinde azalma; beyaz kan hücrelerinde (lökosit: bağışıklık hücresi) ise artış meydana gelmektedir. Gebelerde kan hacminde artma olur. Plazma hacmindeki artış yaklaşık yüzde 50 düzeyinde, buna karşılık, kırmızı kan hücrelerinin kitlesindeki artış yüzde 20-30 düzeyinde olur. Gebelikte görülen bu değişim sonucu hematokrit yüzde 30-32 düzeyine iner. Bu nedenle gebelikte normal hemoglobinin alt sınırı yüzde 10,5 g/dl. olarak kabul etmek gerekir. Kan hacmindeki artmanın iki nedeni vardır; çocuğun besin ve elektrolit ihtiyaçlarını karşılamak, plasenta dolaşımını sağlamak ilaveten doğum esnasında olabilecek kan kayıplarını karşılamaktır" şeklinde konuştu.

"Gebelerde demir eksikliği anemisi"

"Ülkemizde ve gelişmekte olan ülkelerde doğurganlık çağındaki kadınların yaklaşık yüzde 40-50'sinde başta demir eksikliği ve diğer nütrisyonel anemiler var" diyen Doç. Dr. Sayan,"Çocuğun demir ihtiyaçlarının karşılanması ve doğum esnasında kaybedilen kanın yerine konulması için tüm gebelik boyunca yaklaşık 1000 mg demire ihtiyaç vardır. Başka bir deyişle günlük 4 mg demirin bağırsaklardan edilmesi gereklidir. Diğer yandan birçok kadında demir deposu yaklaşık 500 mg kadardır. Bu nedenle gebelik esnasında birçok kadında demir eksikliği durumu ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle gebelere ilave demir verilmelidir. Demir kırmızı et, et ürünleri, yumurta, deniz ürünleri ve yeşil sebzelerde bol bulunur" açıklamasında bulundu.

"Gebelerde folat eksikliği"

Doç. Dr. Sayan, gebelikte çocuğun ihtiyacından dolayı folik asit gereksiniminin de arttığını belirterek "Folik asit eksikliği çocuğu da tehdit edebilmekte; çocukta nöral tüp defektlerine ve yarık damağa neden olabilmektedir. Vücutta folik asit deposu azdır ve 6-8 ay süre yetecek kadardır. Gebelikteki bulantı ve kusmalar da folik asit alımını güçleştirmektedir. Tahıllarda bol miktarda folik asit vardır Genel olarak folik asit eksikliğinde anemi ve hatta bazen beyaz kan ve pıhtılaşma hücrelerinde düşme meydana gelmektedir. Ancak gebelik esnasında sık bulunan demir eksikliği bunu gizleyebilir. Gebelik öncesi verilen vitamin preparatlarında folik asit bulunmaktadır" dedi.

Diğer anemiler

Gebelikle beraber diğer anemiler de görülebileceğine vurgu yapan Doç. Dr. Sayan, "Gebelikte akut ve kronik enfeksiyonlar ve diğer kronik hastalıklara (romatoidartrit, SLE vb.) bağlı anemi görülebilir. Bunlar gebelikteki otoimmüm mekanizmalara bağlı olarak gelişebilmektedir. Bu nedenle bazı hastalarda gebeliğin sonlanmasıyla beraber anemi düzelmiş ve daha sonra oluşan gebeliklerde hastalık tekrar etmiştir. Bu tip anemilere neden olan hastalığın tedavisi ile düzelme sağlanır ve gebelik boyunca doğuma kadar kontrol altında tutulur. Gerekirse aneminin (kansızlığın) tedavisi kırmızı kan transfüzyonları ile hemoglobin kabul edilebilir düzeylere çıkması sağlanır" diye konuştu.

"Sickle (orak) hücreli ve talasemilerle beraber olan anemi"

Sickle (orak) hücreli ve talasemilerle beraber olan anemi hakkında bilgi veren Doç. Dr. Sayan, "Genetik geçiş ile ilişkili anemilerdir. İyi bir gebelik sırasındaki bakımla orak hücreli anemili hastalar gebeliği tolere ederler. Anne ve çocukta büyük bir komplikasyon olmaz. Hemoglobinin yüzde 7 gr'ın altına düşmesi durumunda, annede ve çocukta oluşabilecek komplikasyonlar kırmızı kan transfüzyonları ile önlenebilir. Hastalara aynı zamanda kırmızı kan yapımı için demir ve folik asit tedavisi verilmelidir. Akdeniz anemisi taşıyıcılığı (talesemi minör) ülkemizde ortalama yüzde 7-15 oranlarında bölgelere göre sık görülen genetik geçişli bir hastalıktır. Talasemi baskın (majör) olan hastalarda gebelik sık değildir. Çünkü bu hastalar 6 aylıktan itibaren devamlı kan transfüzyonu ihtiyacındadır, gelişme geriliği iskelet sistemi anormallikleri vardır ayrıca gebelik için gereken hormonal düzen bozulmuştur. Bu nedenle bu hastalarda yumurtlama ve döllenme olmaz. Hastaların tüm gebelik boyunca hemoglobin düzeyi yüzde 10 gr civarında tutulmalıdır" ifadelerini kullandı.

"Gebelik ve trombositopeniler"

Normal trombositler kanda 5-7 günde bir yenilenir ve bir milimetreküp kanda sayısı normalde 150- 450 bin arasında olduğunu ifade eden Doç Dr. Sayan, "Gebelikte trombosit sayısı takriben yüzde 5-10 kadar düşmektedir. Bu düşme en belirgin gebeliğin son 3 ayında olmaktadır. Tüm gebeliklerin yüzde 5'inde ise trombosit sayısı daha fazla düşmekte ve doğumdan hemen önce orta derecede kanama bulguları olmaksızın bir trombositopeni (pıhtılaşma hücrelerinde sayısal düşme) meydana gelmektedir. Meydana gelen bu trombositopenin en sık nedenlerini şöyle sıralayabiliriz; Gestasyonel trombositopeni: yüzde 75. Gebeliğin hipertansif hastalıkları (Eklampsi-preeklampsi): yüzde 20. Otoimmün trombositopeni (ITP): yüzde 4.Gestasyonel trombositopeni tüm gebeliklerin takriben yüzde 5'inde görülür.Gestasyonel trombositopeni hafif ve kanama bulgusu bulunmayan bir trombositopenidir. Gebelik dönemleri hariç trombositopeni hikayesi yoktur. Çocukta trombositopeniye neden olmaz ve gebeliğin sonlarında gelişir. Doğumdan sonra kendiliğinden düzelir. Genellikle trombosit sayısı 80 binin üzerindedir. Gestasyonel trombositopeninin nedeni bilinmemektedir. Gestasyonel trombositopeniyi otoimmün trombositopeniden (ITP) ayırmak imkansızdır. Doğumdan sonra trombositopeninin düzelmesi ve çocukta trombositopeninin görülmemesi gestasyonel trombositopeni tanısını koydurur. Trombositopeninin gebeliğin erken dönemlerde bulunması ve 50 binden daha az olması otoimmün trombositopeni (ITP) ihtimalini düşündürür. Tedavide trombosit sayısının 50 binin üzerinde bulunduğu vakalara normal doğum ve epidural anestezi yapılabilir. Sezaryan doğum için trombosit sayısı 80 binin üzerinde olması gerekir" dedi.

İHA

Kaynak:Haber Kaynağı

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.