Kayseri Tabip Odası Başkanı Hüseyin Per, "Hekimler Mecburi Hizmet Yükümlülüğü Altında Eziliyor"

Kayseri Tabip Odası Başkanı Hüseyin Per, "Hekimler Mecburi Hizmet Yükümlülüğü Altında Eziliyor"

14 Mart Tıp Bayramı nedeniyle düzenlenen basın toplantısında konuşan Kayseri Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkanı Prof.

14 Mart Tıp Bayramı nedeniyle düzenlenen basın toplantısında konuşan Kayseri Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Per, "Hiçbir meslekten beklenmeyen fedakârlık hekimlerden bekleniyor. Hekimler 3 ayrı dönemde mecburi hizmet yükümlülüğü altında ezilmektedir" dedi.

Kayseri Tabip Odası'nda düzenlenen basın toplantısında konuşan Başkan Prof. Dr. Hüseyin Per, "Hekimler daima vatanın her köşesinde sağlık hizmeti vermeye hazırdır. Ancak hekimin sabrını denercesine bu denli yoğun ve adaletsiz uygulamalar, hekimlerin yaşamını ve aile düzenini alt üst etmektedir" diye konuştu.

Başkan Per, "Hastalarımıza ayrılan muayene sürelerinin gittikçe azalmasından tüm hekimler olarak rahatsısız. Hekimlerin özlük haklarındaki yetersizlikler giderilmeli.. Söz verildiği gibi yıpranma payı hızla hayata geçirilmelidir. Hastane ve acil servislerde çalışan hekimler sık sık küfür, dövülme, silahla tehdit gibi can güvenliğini tehdit eden, hizmetin yapılmasını engelleyen şiddet olaylarıyla karşı karşıya kalmaktadır. Hekimlerin, sağlık çalışanlarının ve hizmet yerlerinin can güvenliği sağlanmalıdır. Hekime yönelik şiddet körükleniyor; Son yıllarda hekimlere yönelik şiddet olayları ürkütücü boyutlara ulaştı. Sağlık sistemindeki aksaklıkların ve planlama hatalarının sorumlusu olarak hekimlerin gösterilmesi, hekimlere yönelik şiddet olaylarını artırıyor. Yetkililerin hekim karşıtı beyanatları ve hekim karşıtı yayınlar hekim-hasta ilişkisini olumsuz etkiliyor. Bu, hekimlerde "tükenmişlik sendromu"na yol açıyor. Şiddete uğrayan birçok meslektaşımız sonuç alınamayacağı düşüncesiyle ya da sosyal endişelerle yasal yollara başvurmuyor" dedi.

Prof. Dr. Per, "Görünürde halkımızı memnun eden birçok değişiklik, uzun vadede sağlık hizmetlerinde kalite sorununu gündeme getiriyor. Adeta her gün değiştirilen SGK anlaşması ve ödeme kuralları, sadece özel hastaneleri değil kamu hastanelerini de zor durumda bırakıyor. Bu durum hem vatandaşların düşük kalitede sağlık hizmeti almasına hem de hekimlerin mesleki tatminlerinin azalmasına yol açıyor. Sonuçta bunun bedelini vatandaşlarımız ödüyor.

Türkiye'deki sağlık ortamının her yönüyle sağlıksız olduğunu düşünüyorum. Öğrenciler için yetersiz eğitici ve imkânlarla ya da kapasitelerinin üzerinde öğrenci almak zorunda kalan üniversitelerde eğitim gören öğrenciler için her yönüyle sağlıksız. Yetersiz yetişiyorlar, hastalarla baş başa kaldıklarında doğacak sorunlardan onları koruyacak hiçbir mekanizma yok" diyerek açıklamasını şu şekilde sürdürdü:

"Sistemin "Günah keçisi" temel taşı hekimler için ise her yönüyle sağlıksız bir ortam mevcut. Tedavi ve teşhislerde eliniz kolunuz bağlanırken doğacak her türlü sorundan siz hekimler sorumlusunuz. Onu ödemem, bunu keserim, diyen bir ödeme sistemi, global sisteme geçeceksin, onu yazarsın bunu yazamazsın, her hastaya bakmalısın diyen bir sistem, hastasına bir şey olursa her an küfreden hatta şiddete başvuran hasta yakınları, bir diğer tarafta Basın için her zaman haber kaynağı olan hekim..

Hastalar için sağlıksız. Bir yandan her istediğiniz kuruma gidebileceğiniz bir sistem, diğer taraftan yola döşenmiş dikenler. Fark ücretleri, ilaç ve malzeme kısıtlamaları, yapılabilir yapılamaz işlemler. Daha da önemlisi, mantar gibi açılan tıp fakülteleri ve yarın bunlardan mezun olacak doktorlar. Sonuç; mutsuz ve verimsiz sağlık çalışanları, tatmin olamamış, kızgın hastalar ve yakınları. Fatura ise her halükârda doktora. Hekimlerin hiç mi kusuru yok? Tabii ki var. Ama her meslekteki kadar.

Bugün neredeyse her şehrimizde bir veya birden fazla tıp fakültesi yer alıyor, ancak çoğunda öğretim üyesi (özellikle temel bilimlerde), uzman ve/veya sağlık hizmeti ve eğitimde kullanabileceği hastane olanakları bulunmuyor. Ülkemizde hekim sayısının yetersiz olması tezinden yola çıkılarak Tıp Fakültelerinin öğrenci kontenjanlarının artırılması ve hocası, laboratuvarı, hastanesi ve hastası olmayan çok sayıda yeni Tıp Fakültesinin açılması, gelecekte niteliksiz sağlık hizmeti veren meslektaşlarımızın aramıza katılmasına neden olabilir. Bunun, niteliksiz sağlık hizmetlerini de beraberinde getireceği aşikârdır. Tüm hastaların hekime müracaatları mutlaka kademeli hale getirilmeli ve uygulanmalıdır. 1. basamağı pratisyen hekimler ve aile hekimleri, 2. basamağı uzman hekimler ve 3. basamağı da Eğitim Araştırma ve Üniversite hastaneleri oluşturmalıdır. Hasta-hastane, hasta-hekim ve hasta-eczane arasındaki para olayı mutlaka kaldırılmalı ve insan sağlığı ticari bir metağ olmaktan kurtarılmalıdır. Hekim hatalarına yönelik olan Malpraktis yasası adını verdiğimiz kanunun hatalı tarafları ülkemiz gerçeklerine uygun şekilde yeniden düzenlenmeli, sağlık çalışanlarının haklarının da aynı yasa içinde korunması sağlanmalıdır. Halen uygulanmakta olan sağlık politikamızdaki döner sermaye sisteminin son şekli yeniden gözden geçirilerek, puanlamalardaki yanlışlıklar yapılan işin önemi ve hasta ile hekim açısından taşıdığı riskler göz önüne alınarak mutlaka düzeltilmelidir. Hekimleri birbirine düşüren negatif yöndeki rekabet uygulanmaları pozitif yönde rekabet politikasına dönüştürülmelidir. Genel bütçeden sağlığa ayrılan pay kademeli olarak mutlaka artırılmalı ve Avrupa standartlarına çıkartılmalıdır. Rotasyon uygulamalarında; 30-45 günlüğüne rotasyona gönderilen hekimlerin çok özel durumlar haricinde ihtiyaç olan komşu illere gönderilerek mağduriyetleri önlenebilmelidir. Hekimlerin daha iyi sağlık hizmeti üretmeleri, bulunduğu merkezde çalışarak gereksiz zaman ve enerji kaybına yol açmamaları, kendi sağlıklarını koruyabilmeleri, daha verimli çalışabilmeleri ve bunlara ek olarak Üniversitelerde çalışan hekim öğretim üyelerinin nitelikli, donanımlı Tıp doktoru ve uzman hekim yetiştirmeleri, araştırmaya zaman ayırabilmesi gereklidir.

Hangi koşul içinde olursa olsun, Hekim savaşta, afette olduğu gibi hiç düşünmeden görevini elinden geldiğince en iyi yapmak için çalışır, bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Bunun unutulmaz örneği 1915 de Çanakkale savaşına giden tıbbiyelilerin Anafartalar ve Conkbayırı'nda tümüyle şehit olmaları ve o yıl Tıbbiyenin mezun verememesidir. Boğazlıyan kaymakamı şehit kaymakam Kemal Beyin naaşını kaldıran yine hekimlerdir. Sivas Kongresinde manda ve himaye kabul edilemez diyen tıbbiyeli Hikmet Boran'dır. Ülkemizdeki sağlık uygulamalarında hizmeti organize eden Devletimizin de, hizmeti sunan sağlık personelimizin de, hizmeti alan vatandaşımızın da memnun olmadığı hepimizin malumudur. Bu temelden hareket edilerek sağlıkla ilgili sorunların çözümünü sağlamak amacıyla Milli sağlık politikamızı yeniden gözden geçirmeliyiz.

Yılda 2 defa sayın Valimizin başkanlığında ilimizin sağlık sorunlarının görüşülebileceği toplantıların yapılması ve bu toplantılara Kayseri milletvekilleri, Tıp Fakültesi Dekanı, Sağlık hizmetleri ile ilgili idari yetkililer, Belediye Başkanları, Tabipler Odası yetkilileri katılımları sağlanarak Kayseri il sağlık konseyi kurulmasının sorunlara çözümlerin bulunmasında faydalı olacağı kanaatindeyiz.

Şehir merkezindeki hastanelerin kapatılarak kamu-özel ortaklığı çerçevesinde sağlık hizmetlerinin adeta özeleştirilmesi gayretlerinden, son dönemdeki uygulamalarda had safhaya gelen hekimlerin hak kayıplarından ve Sağlık üzerinden siyaset yapılmasından hekim camiasının kaygı duyduğunu bir kez daha ifade etmek istiyoruz. Zira dökme suyla değirmenin dönmeyeceği bilinen bir gerçektir. Sağlık Bakanlığı "Sağlıkta Dönüşüm Programı"nı gerçekleştirmeye çalışırken, ilk dönüşüm de hekimleri bu heyecana ortak etmek yerine aksine incitmiştir."

İHA

Kaynak:Haber Kaynağı

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.