Kılıçdaroğlu’ndan Irak Merkezi Yönetimi’ne Çağrı
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Irak Merkezi Yönetimi'nin Türk askerinin Başika'dan çıkmasını istemesi üzerine, "Irak'ın toprak bütünlüğünü...
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Irak Merkezi Yönetimi'nin Türk askerinin Başika'dan çıkmasını istemesi üzerine, "Irak'ın toprak bütünlüğünü her dönem savunduk, savunmaya da devam edeceğiz, Irak'ın kaderini Irak halkının belirlemesi gerektiğini söyledik söylemeye de devam edeceğiz, ortak kültürümüz, ortak tarihimiz var dedik, söylemeye de devam edeceğiz. Başika'da bizim askerlerimizin bulunması sıradan bir olay değildir, Irak halkının güvencesi için Başika'da bizim askerlerimiz bulunuyor. Dolayısıyla buradan size ulaşan bazı söylemlerin iticiliğine kapılıp Başika'da askerlerimizin Irak'ı terk etmelerini istemeyiniz, onlar aynı zamanda sizin güvenceniz" dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında konuştu. Kılıçdaroğlu, Muharrem ayının 10. günü olduğunu hatırlatarak, "İslam dünyasında yaşanan derin yaraların kilometre taşlarından biri bugün. Sevgili Peygamberimizin torununun ve 72 Ehlibeyt yandaşının Kerbela'da şehit edildiği gündür. 1377 yıldır İslam dünyası bu acıyı yaşıyor. Hz. Hüseyin makam peşinde değildi, mal mülk peşinde değildi, Yezidin zulümüne karşı direndiği için şehadet şerbetini içmiştir. O nedenle bugün İslam tarihinin önemli günlerinden biridir, insanlar yas tutuyor ve bugün Aşure günüdür. Dolayısıyla biz yas tutan bütün insanlarımızın çektiği acıları, geçmişte yaşanan acıları bugün andıkları için herkese şükran borçluyuz. Acıları unutmayacağız ama geleceğe umutla bakmayı da ihmal etmeyeceğiz" diye konuştu.
Terör sonucu hayatlarını kaybeden askerlerin isimlerini sayan Kılıçdaroğlu, "PKK terör örgütünün bombayla şehit ettiği askerlerimiz, ayrıca yurttaşlarımız da var. Hep söyledik, teröre karşıyız diye. Her şehit olayından sonra, kökleriniz kazıyacağız, yeni tedbirler alacağız, şunu yapacağız, bunu yapacağız ya arkadaş ne yapacaksınız bir an önce yapın. Kanun dediniz yetki verdik, vali dediniz atama yaptınız, bunlar yetmez Anayasa değişikliği de gerekiyor dediniz ona da izin verdik. Nedir bu şehitlerin arkası neden kesilmiyor? Neden önlem alınmıyor? Neden kararlı bir tavır takınılmıyor? Gnel kurmayın açıklaması, son birkaç aydaki şehit sayımız 88. Bunlar sadece asker ve güvenlik görevlileri, siviller hariç daha. Düne kadar yaptıkları işlerin ne kadar yanlış olduğunu hatırlatıyorduk, söylüyorduk, bu terör böyle önlenmez diyorduk onlara, "Siz anlamazsınız" diyorlardı. Peki ne oldu? Nereye geldik? 2002'de terörsüz bir Türkiye devraldın şimdi Türkiye bir terör batağının içinde. Herhalde bunun oturup bir sorgulanması lazım. Bize diyorlar ki aman ha sakın sesinizi çıkarmayın, biz ne yaparsak sadece şunu söyleyin: "iyi şeyler yapıyorlar, güzel şeyler yapıyorlar'. Bunların hiç kusurları yok, bunu söylememizi istiyorlar, peki vatandaşın sesini kim dillendirecek? Vatandaşın acısını kim dillendirecek? O da bizim görevimiz. Biz bunu savunuyoruz, ülkemizde barış ve huzuru savunuyoruz. Teröre hep birlikte karşı çıkmamız lazım bu doğrudur, her ortamda lanetlememiz lazım bu da doğrudur. Yeri geldiğinde doğruları söylemekten kaçınmayacağız ama yeri geldiğinde eleştirmekten de kaçınmayacağız" ifadelerini kullandı.
"Bir haberi yapmak ne zamandan beri terör örgütünün propagandası oluyor?"
"Van'ın Özalp ilçesi Adalet ve Kalkınma Partisi Başkan Yardımcısı PKK teröristleri tarafından öldürüldü" diyen Kılıçdaroğlu şöyle devam etti:
"Aileyi aradım baş sağlığı dileklerimi ilettim. Dün Aydın Muştu'ya ve Derya Akkert'e düzenlenen terör saldırısı sonucu bu iki vatandaşımız da hayatını kaybetti, ikisi de Doğu ve Güneydoğu'da Adalet ve Kalkınma Partisi'nin yöneticileri. Başta Binali Yıldırım olmak üzere Adalet ve Kalkınma Partisi'nin bütün camiasına CHP grubundan baş sağlığı dileklerimizi gönderiyoruz. Teröre karşıyız, kimden gelirse gelsin, kime yönelirse yönelsin. Dicle İlçe Başkanı'nın terör saldırısı sonucu hayatını kaybetmesi de hepimizin ortak üzüntüsüdür. Birlikte mücadele etmek hepimizin ortak görevidir. Bu sabah erken saatlerde bir gazetecinin evi basıldı. Doğan Haber Ajansı'nın Tunceli'de görev yapan muhabirin evi. Evinde arama yapılmasının gerekçesini okuyorum: toplantıi gösteri, protesto, yürüyüş gibi Tunceli'deki aktiviteleri haberleştirerek terör örgütünün propagandasını yapmak. Ne zamandan beri bir gösteriyi izlemek suç olmaya başladı? Öyle anlaşılıyor ki hiçbir terör haberi yapılmasın, şehitlerimizle ilgili de hiçbir haber yapılmasın. Vatandaş haberi nereden alacak? Bir haberi yapmak ne zamandan beri terör örgütünün propagandası oluyor? Gidersin terör örgütünü yakalarsın, cezalandırırsın, mahkemeye çıkarırsın, kimse bir şey demez ki buna ama gazeteciyi suçlamak, bizim haber alma hakkımızı kısıtlamak demektir. Bu gerçeği henüz fark etmiş değiller."
10 Ekim 2015 Ankara Garı'nda iki canlı bombanın 101 vatandaşın hayatına mal olan bir terörü gerçekleştirdiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, "Rakam tam kesin değil, kaç olduğunu da kimse bilmiyor. Kimisi 107 kimisi 101 kimisi 100 diyor ama işin gerçeği, biz 101 rakamını savcının açtığı iddianameden alıyoruz. Sonradan kaç kişi hayatını kaybetti oda belli değil. İzib alınan bir gtösteriydi, garda insanlar toplandılar, güle oynaya barış istiyorlardı. Seversiniz, sevmezsiniz, katılırsınız katılmazsınız ama bu ülkenin gençleri bu ülkede huzur içinde yaşamak istiyorlar, huzur içinde askere gitmek istiyorlar, güle oynaya askerden dönmek istiyorlar, terörsüz bir Türkiye istiyorlar. 101 kişi hayatını kaybetti, bütün partiler gittiler, Ankara'daki bütün büyükelçiler gittiler, terörün olduğu yere karanfiller bıraktılar, terör dolayısıyla hayatını kaybeden yurttaşlarımızı andılar. Dün bunun yıl dönümüydü, aileler gelmiş, yine anmak istiyorlar. Biber gazı, job, şiddet Türkiye'ye yakışmıyor. Bir annenin kendi çocuğunun öldüğü yere karanfil bırakması suç mudur? Çocuğunu anması suç mudur? Biz bu ayıbı ortadan kaldırmak için daha ne kadar bekleyeceğiz? Bu ülkeye demokrasi, özgürlük, hoşgörü ne zaman gelecek? Aileler gelemiş, giderler karanfillerini bırakırlar, bir iki konuşma yaparlar ayrılır giderler ki bu gösteri izinli bir gösteriydi. Gar'da önlem almayan dönemin hükümetiydi, insanlar hayatını kaybetti, garda toplanmışlar onlar önlemi Sıhhiye'de almışlar. Bütün güvenlik raporaları ile bu da oratya çıktı. Burada hükümetin, yöneticilerin bütün kusurları çıktı. O aileler tazminat davası açtıklarında bu tazminat davalarının tamamını kazanabilirler çünkü önlemi almayan hükümetin kendisi" değerlendirmelerinde bulundu.
"İki tane Başbakan var; bir resmi Başbakan Sayın Binali Yıldırım bir de gölge Başbakan Berat Albayrak"
"Önlemi almayan hükümet ama terörü gerçekleştirenler IŞİD terör örgütünün militanlarıydı" diyen Kılıçdaroğlu şunları kaydetti:
"70 ilden IŞİD'e militan katıldı Türkiye'den. Hatta dillerinin ucuna gelmedi acaba IŞİD diyelim mi demeyelim mi? Kokteyl terör demeye başlamışlardı o dönem ama IŞİD terörü olduğu ortaya çıktı. Şimdi IŞİD terör örgütünden dert yanmaya başladılar. İyi de 70 ilden IŞİD terör örgütü eleman devşirirken bu ülkede iktidarda kim vardı? İşin özü Türkiye iyi yönetilmiyor. Dış politikada önemli bir yol ayrımına geldik, Musul operasyonu başlayacak. Ne demekti Musul operasyonu? IŞİD sonrası Orta Doğu ile ilgili yeni stratejiler demektir. IŞİD, Musul'un dışına atıldıktan sonra ve yok edildikten sonra Irak'la ilgili, Suriye ile ilgili yeni stratejiler gündeme gelecek ve Türkiye'nin bu konuda son derece dikkatli bir dil kullanması lazım ama üzülerek ifade edeyim Sayın Erdoğan, Dubai merkezli bir dergiye verdiği demeçle mezhep endeksli bir dış politikayı gündeme getirdi. Bunun üzerine Irak Merkezi Yönetimi, Türk askerinin Başika'dan çekilmesini istedi ve protesto edildi. Dış politika, iç politika malzemesi olacak kadar kolay bir alan değildir, kullanacağınız dil çok önemlidir. Merkezi Irak Yönetimi'ne CHP Genel Başkanı olarak seslenmek isterim, Irak'ın toprak bütünlüğünü her dönem savunduk, savunmaya da devam edeceğiz. Irak'ın kaderini Irak halkının belirlemesi gerektiğini söyledik söylemeye de devam edeceğiz. Ortak kültürümüz, ortak tarihimiz var dedik,, söylemeye de devam edeceğiz. Başika'da bizim askerlerimizin bulunması sıradan bir olay değildir, Irak halkının güvencesi için Başika'da bizim askerlerimiz bulunuyor. Dolayısıyla buradan size ulaşan bazı söylemlerin iticiliğine kapılıp Başika'da askerlerimizin Irak'ı terk etmelerini istemeyiniz. Onlar aynı zamanda sizin güvenceniz. Irak'ın iç sorunu bittikten sonra elbette ki askerler geri çekilecektir ama biz Musul'da, Kerkük'te ve diğer Irak bölgelerinde, beldelerinde terörün ayıklanmaaını ve DAİŞ'in o bölgeden, IŞİD'in o bölgeden çıkmasını istiyoruz. Bize bir görev düştü, evet sizin isteğiniz üzerine oraya geldik ve dolayısıyla görevimizi yapmaya izin veriniz. Biz Irak halkıyla dost olmaya ve dostluğumuzu sürdürmeye kararlıyız."
Türkiye iyi yönetilmiyor derken Türkiye'nin bir Dışişleri Bakanı olduğunu Dışişleri ile ilgili bir şey olacaksa konuşması gerekenin Dışişleri Bakanı olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, "Eğer Dışişleri ile ilgili konuşması gereken biri varsa hadi Dışişleri Bakanı değil, Başbakandır, sorumluluk ona aittir. Neden Cumhurbaşkanı konuşur ve hangi gerekçeyle konuşur? Enerji Konferansı yapılıyor, Başbakan yok ortada. İki tane Başbakan var; bir resmi Başbakan Sayın Binali Yıldırım bir de gölge Başbakan Berat Albayrak. Kim Başbakan bu ülkede? Sayın Binali Yıldırım'a çok iyi niyetlerle şunu söylemek isterim: Koltuğunuzun hakkını verin ve yetkilerinizi başkasıyla paylaşmayın. Aksi halde siz kan kaybediyorsunuz. Eğer Musul ile ilgili birisinin konuşması gerekiyorsa konuşacak kişi Dışişleri Bakanıdır, konuşacak kişi Başbakandır. Neden başkaları konuşuyor?" şeklinde konuştu.
İHA
Kaynak:
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.