Mustafa Kemal Atatürk, Ölümünün 78. Yıl Dönümünde Paris’te Anıldı
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, vefatının 78. yıl dönümünde Türkiye'nin Paris Büyükelçiliğinde düzenlenen törenlerle anıldı.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, vefatının 78. yıl dönümünde Türkiye'nin Paris Büyükelçiliğinde düzenlenen törenlerle anıldı.
Türkiye'nin yanı sıra yurt dışı temsilciliklerinde de 10 Kasım Mustafa Kemal Atatürk'ü anma etkinlikleri düzenlendi. Türkiye'nin Paris Büyükelçiliği'nde düzenlenen anma töreninde Maslahatgüzarı Ali Onaner, Devlet Adamı Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ebediyete intikalinin 78. yıl dönümü nedeniyle vesilesiyle törene katılanlara teşekkür etti. Maslahatgüzar Onaner, "Bu anma törenimize katılmak üzere aramızda bulunmanızdan dolayı hepinize teşekkür ederiz. Bugün ölümünün 78. yıl dönümünde ulu önder Atatürk'ü anmak, saygımızı en güçlü duygularımızla ifade etmek için buradayız "dedi. Ali Onaner, saygı duruşunun ardından İstiklal Marşı'nın okunduğu törende günün önemiyle ilgili konuşma yapmak üzere sözü Büyükelçilik çalışanlarından genç diplomat Suendam Cangür Ezgü'ye bıraktı.
Ezgü konuşmasında, "Türk ulusunu bağımsızlığa kavuşturan, onu çağdaş uygarlığın ayrılmaz bir parçası gören; adı, fikirleri ve eserleri sonsuza kadar yaşayacak olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü, her yıl olduğu gibi, bu yıl da saygı ve rahmetle anıyoruz. Mustafa Kemal Atatürk savaşlardaki başarılarıyla büyük asker, yönetimiyle büyük bir devlet adamı; görüşlerindeki sağlamlık, doğruluk, geçerlilik; uluslararası ilişkilerde güvenirlik, barış ve insan severlik değerleri ile de evrensel bir kişidir. Aynı çağda yaşayan gerek kendi milletleri, gerekse dünya için endişe ve korku kaynağı olan bazı liderler, bugün ya unutulmuş ya da kötü miraslarıyla anılır olmuştur. Atatürk ise, sevgi ve saygı uyandırmış; Türk milletini, çağa ayak uydurarak varlığını teminat altına almaya yöneltmiştir. 10 Kasım bir matem gününden öte özgürlüğümüzü, çağdaş değerlerimizi elde etmemizi sağlayan ve Türkiye Cumhuriyeti var oldukça fikirleriyle önümüze ışık tutacak olan Büyük Önderimizi anma günü ve kendisinin bizden beklediği gibi düşüncelerini anma, konuşma günüdür. Akılcı, yaratıcı, kendine güvenen, sorumluluk sahibi ve özgür bireylerin oluşturduğu çağdaş - kendi ifadesiyle - muasır Medeniyetler Seviyesini aşan bir toplum yaratmayı amaçlayan Atatürk'ün özümsenmesi, ancak devlet ve toplum hayatına getirdiği ilkelerin dogmatik değil, akla ve bilime dayalı bir şekilde yorumlanması ve benimsenmesiyle mümkün olabilir" ifadelerini kullandı. Ezgü konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bugün, bu açıdan aynı zamanda bir farkındalık günüdür. Ülkemizin kurucu değerleri çerçevesinde ne kadar yol aldığımızı, dünyaya ne kadar ayak uydurduğumuzu, cehaleti ne kadar yendiğimizi ve bundan sonra hangi adımları atacağımızı tartışma günüdür. Ancak, yalnız 10 Kasım günü değil düşünce ufkumuzda, Atatürk'ün mücadele azmi, bizlere yüklediği sorumluluklar ve gösterdiği hedefler tekrar tekrar düşünülmeli ve konuşulmalıdır. Bu noktada kendisinden bir alıntı yapmak isterim: Biz cahil dediğimiz zaman mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek âlimler çıkabilir" Atatürk gençliğe "Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmek" ödevini yüklemiş ve bu görevi, gençliğin en temel görevi olarak görmüştür. Bu bilinçle, genç nesiller olarak Atatürk'ün bize verdiği "bağımsızlığımızı ve cumhuriyetimizi sonsuza kadar yaşatma" görevini her daim hakikati görmeye çalışarak ve sağduyulu şekilde sürdüreceğimizden kimsenin şüphe duymaması gerekir. Bugün ve yarın, Atatürk'e minnettarlığımızı göstermemiz, ancak ve ancak yarattığı aydınlık Türkiye'nin değerini iyi bilmekle ve ulusça ödenen büyük bedelleri unutmadan, Cumhuriyeti birlik duygusuyla sahiplenerek, çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine taşıma hedefini yaşatmakla mümkün olabilecektir. Bu duygu ve düşüncelerle, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü vefatının 78. yıl dönümünde, bir kez daha minnet, şükran ve rahmetle anıyor, manevi huzurunda saygıyla eğiliyorum. Konuşmamı Atatürk'ün sözleriyle bitirmek istiyorum: "Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım ilim ve akıldır. Benden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü zorluklar karşısında, belki gayelere tamamen erişemediğimizi, fakat asla taviz vermediğimizi, akıl ve ilmi rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir. Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar."
İHA
Kaynak:
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.