Neml Suresi Arapçası, Neml Suresi Türkçe Okunuşu ve Meali

Neml Suresi Arapçası, Neml Suresi Türkçe Okunuşu ve Meali

Neml suresi ne zaman okunur, faziletleri nelerdir? Neml Suresi Arapçası, Neml Suresi Türkçe Okunuşu ve Meali

Neml Suresi Faziletleri

Bu Sureyi (Neml) okuyan kimse, düşmanlarının şerrinden korunur.

İnsanlar arasında saygınlığının artmasını isteyen kişi, Neml Suresinin 9-11 ayetlerini, Receb ayında Cuma günü yazıp üzerinde taşımalı ve sürekli okumalıdır.

Bir yerin bereketli yağmura kavuşması, düşman ve kötülüklerden korunması için neml suresinin 59-64 ayetleriyle dua edilmelidir.

İlim ve Fende ilerlemek ve eşyanın hakikatini tanıyabilmek isteyen kişi Neml suresinin 93. ayetini okumalıdır.

Neml Suresi Arapçası

1-002.jpg2-002.jpg3-002.jpg4.jpg5.jpg6.jpg7.jpg8.jpg9.jpg

Neml Suresi Türkçe Okunuşu

1.     Ta sın tilke ayatül kur'ani ve kitabim mübın
2.     Hüdev ve büşra lil mü7minın
3.     Ellezıne yükıymunes salate ve yü'tunez zekate ve hüm bil ahırati hüm yukınun
4.     İnnellezıne la yü'minune bil ahırati zeyyenna lehüm a'malehüm fe hüm ya'mehun
5.     Ulaikellezıne lehüm suül azabi ve hüm fil ahırati hümül ahserun
6.     Ve inneke le tülekkal kur'ane mil ledün hakımin alım
7.     İz kale musa li ehlihı innı anestü nara seatiküm minha bi haberin ev atıküm bi şihabin kabeşil lealleküm tastalun
8.     Felemma caeha nudiye em burike men fin nari ve men havleha ve sübhanellahi rabbil alemın
9.     Ya musa innehu enellahül azızül hakım
10.     Ve elkı asak felemma raaha tehtezzü ke enneha cannüv vella müdbirav ve lem yüakkıb ya musa la tehaf innı la yehafü ledeyyel murselun
11.     İlla men zaleme sümme beddele husnem ba'de suin fe innı ğafurur rahıym
12.     Ve edhıl yedeke fı ceybike tahruc beydae min ğayri suin fı tis'ı ayatin ila fir'avne ve kavmih innehüm kanu kavmen fasikıyn
13.     Felemma caethüm ayatüna mübsıraten kalu haza sıhrum mübın
14.     Ve cehadu biha vesteykanetha enfüsühüm zulmev ve ulüvva fenzur keyfe kane akıbetül müfsidın
15.     Ve le kad ateyna davede ve süleymane ılma ve kalel hamdü lillahillezı faddalena ala kesırim min ıbadihil mü'minın
16.     Ve verise süleymanü davude ve kale ya eyyühen nasü ullimna mentıkat tayri ve utına min külli şey' inne haza le hüvel fadlül mübın
17.     Ve huşira li süleymane cünudühu minel cinni vel insi vet tayri fe hüm yuzeun
18.     Hatta iza etev ala vadin nemli kalet nemletüy ya eyyühen nemlüdhulu mesakineküm la yahtımenneküm süleymanü ve cünudühu ve hüm la yeş'urun
19.     Fe tebesseme dahıkem min kavliha ve kale rabbi evzı'nı en eşküra nı'metekelletı en'amte aleyye ve ala valideyye ve en a'mele salihan terdahü ve edhılnı bi rahmetike fı ıbadikes salihıyn
20.     Ve tefekkadet tayra fe kale maliye le eral hüdhüde em kane minel ğaibın
21.     Le üazzibennehu azaben şedıden ev le ezbehannehu ev le ye'tiyennı bi sultanim mübın
22.     Fe mekese ğayra beıydin fe kale ehattü bi ma lem tühıt bihı ve ci'tüke min sebeim bi nebiy yekıyn
23.     İnnı vecedtümraeten temlikühüm ve utiyet min külli şey'iv ve leha arşün azıym
24.     Vecedtüha ve kavmeha yescüdune liş şemsi min dunillahi ve zeyyene lehümüş şeytanü a'malehüm fe saddehüm anis sebıli fehüm la yehtedun
25.     Ella yescüdu lillahillezı yuhricül hab'e fis semavati vel erdı ve ya'lemü ma tuhfune ve ma tu'linun
26.     Allahü la ilahe illa hüve rabbül arşil azıym
27.     Kale senenzuru e sadakte em künte minel kazibın
28.     İzheb bi kitabı haza fe elkıh ileyhim sümme tevelle anhüm fenzur maza yarciun
29.     Kalet ya eyyühel meleü innı ülkıye ileyye kitabün kerım
30.     İnnehu min süleymane ve innehu bismillahirrahmanirrahıym
31.     Ella ta'lu aleyye ve'tunı müslimın
32.     Kalet ya eyyühel meleü eftunı fı emrı ma küntü katıaten emrah hatta teşhedun
33.     Kalu nahnü ülu kuvvetiv ve ülu be'sin şedıdiv vel emru ileyki fenzurı maza te'mürın
34.     Kalet innel müluke iza dehalu karyeten efseduha ve cealu eızzete ehliha ezilleh ve kezalike yefalun
35.     Ve innı mürsiletün ileyhim bi hedeyyetin fe nazıratüm bime yarciul mürselun(25. Ayet secde ayetidir.)
36.     Felemma cae süleymane kale etümidduneni bi malin fema ataniyellahü hayrum mimma ataküm bel entüm bi hediyyetiküm tefrahun
37.     İrcı'ileyhim fe lene'tiyennehüm bi cünudil la kıbele lehüm biha ve le nuhricennehüm minha ezilletev ve hüm sağırun
38.     Kale ya eyyühel meleü eyyüküm ye'tını bi arşiha kable ey ye'tunı müslimın
39.     Kale ıfrıtüm minel cinni ene atıke bihı kable en tekume mim mekamik ve innı aleyhi le kaviyyün emın
40.     Kalellezı ındehu ılmüm minel kitabi ene atıke bihı kable ey yertedde ileyke tarfük felmma raahü müstekırran ındehu kale haza min fadli rabbı li yeblüvenı e eşküru em ekfür ve men şekera fe innema yeşküru li nefsih ve men kefera fe inne rabbı ğaniyyün kerım
41.     Kale nekkiru leha arşeha nenzur e tehtedı em tekunü minellezıne la yehtedun
42.     Felemma caet kıyle e hakeza arşük kalet keennehu hu ve utınel ılme min kabliha ve künna müslimın
43.     Ve saddeha ma kanet ta'büdü min dunillah inneha kanet min kavmin kafirın
44.     Kıyle lehedhulis sarh felemma raethü hasibethü lüccetev ve keşefet an sakayha kale innehu sarhum mümerradüm min kavarır kalet rabbi innı zalemtü nefsı ve eslemtü mea süleymane lillahi rabbil alemın
45.     Ve le kad erselna ila semude ehahüm salihan enı'büdüllahe fe izahüm ferıkani yahtesımun
46.     Kale ya kavmi lime testa'cilune bis seyyieti kablel haseneh lev la testağfirunellahe lealleküm türhamun
47.     Kalüt tayyerna bike ve bi mem meak kale tairuküm ındellahi bel entüm kavmün tüftenun
48.     Ve kane fil medıneti tis'atü rahtıy yüfsidune fil erdı ve la yuslihun
49.     Kalu tekasemu billahi le nübeyyitennehu ve ehlehu sümme le nekullenne li veliyyihı ma şehidna mehlike ehlihı ve inna le sadikın
50.     Ve mekeru mekrav ve mekerna mekrav ve hüm la yeş'urun
51.     Fenzur keyfe kane akıbetü mekrihim enna demmernahüm ve kavmehüm ecmeıyn
52.     Fe tilke büyutühüm haviyetem bima zalemu inne fı zalike le ayetel li kavmiy ya'lemun
53.     Ve enceynellezıne amenu ve kanu yettekun
54.     Ve lutan iz kale li kavmihı ete'tunel fahışete ve entüm tübsırun
55.     E inneküm le te'tuner ricale şehvetem min dunin nisa' bel entüm kavmün techelun
56.     Fe ma kane cevabe kavmihı illa en kalu ahricu ale lutım min karyetiküm innehüm ünasüy yetetahherun
57.     Fe enceynahü ve ehlehu illemraetehu kaddernaha minel ğabirın
58.     Ve emtarna aleyhim metara fe sae metarul münzerın
59.     Kulil hümdü lillahi ve selamün ala ıbadihillezınastafa allahü hayrun emma yüşrikun
60.     Emmen halekas semavati vel erda ve enzele leküm mines semai maa fe embetna bihı hadaika zate behceh ma kane leküm en tümbitu şeceraha e ilahüm meallah bel hüm kavmüy ya'dilun
61.     Emmen ceallel erda kararav ve cealle hılaleha enharav ve ceale leha ravasiye ve ceale beynel bahrayni haciza e ilahüm meallah bel ekseruhüm la ya'lemun
62.     Emmey yücıbül mudtarra iza deahü ve yekşifüs sue ve yec'alüküm hulefael ard e ilahüm meallah kalılem ma tezekkerun
63.     Emmey yehdıküm fı zulümatil berri vel bahri ve mey yursilür riyaha büşram beyne yedey rahmetih e ilahüm meallah tealellahü amma yüşrikun
64.     Emmey yebdeül halka sümme yüıydühu ve mey yerzükuküm mines semai vel ard e ilahüm meallah kul hatu bürhaneküm in küntüm sadikıyn
65.     Kul la ya'lemü men fis semavati vel erdıl ğaybe illellah ve ma yeş'urune eyyane yüb'asun
66.     Belid darake ılmühüm fil ahırati bel hüm fı şekkim minha bel hüm minha amıun
67.     Ve kalellezıne keferu e iza künna türabev ve abaüna einna le muhracun
68.     Le kad vüıdna haza nahnü ve abaüna min kablü in haza illa esatıyrul evvelın
69.     Kul sıru fil erdı fenzuru keyfe kane akıbetül mücrimın
70.     Ve la tahzen aleyhim ve la tekün fı daykım mimma yemkürun
71.     Ve yekulune meta hazel va'dü in küntüm sadikıyn
72.     Kul asa ey yekune radife leküm ba'dullezı testa'cilun
73.     Ve inne rabbeke le zu fadlin alen nasi ve lakinne ekserahüm la yeşkürun
74.     Ve inne rabbeke le ya'lemü ma tükinnü suduruhüm ve ma yu'linun
75.     Ve ma min ğaibetin fis semai vel erdı illa fı kitabim mübın
76.     İnne hazel kur'ane yekussu ala benı israıle ekserallezı hüm fıhi yahtelifun
77.     Ve innehu lehüdev ve rahmetül lil mü7minın
78.     İnne rabbeke yakdıy beynehüm bi hukmih ve hüvel azızül alım
79.     Fe tevekkel alellah inneke alel hakkıl mübın
80.     İnneke la tüsmiul mevta ve la tüsmius summed düae iza vellev müdbirın
81.     Ve ma ente bi hadil umyi an dalaletihim in tüsmiu illa mey yü'minü bi ayatina fe hüm müslimun
82.     Ve iza vekaal kavlü aleyhim ahracna lehüm dabbetem minel erdı tükellimühüm ennen nase kanu bi ayatina la yukınun
83.     Ve yevme nahşüru min külli ümmetin fevcem mimmey yükezzibü bi ayatina fehüm yuzeun
84.     Hatta iza cau kale e kezzebtüm bi ayatı ve lem tühıytu biha ilmen emma za küntüm ta'melun
85.     Ve vekaal kavlü aleyhim bima zalemu fe hüm la yentıkun
86.     E lem yerav enna cealnel leyle li yeskünu fıhi ven nehara mübsıra inne fı zalike le ayatil li kavmiy yü'minun
87.     Ve yevme yünfehu fis suri fe fezia men fis semavati ve men fil erdı illa men şaellah ve küllün etevhü dahırın
88.     Ve teral cibale tahsebüha camidetev ve hiye temürru merras sehab sun'allahillezı etkane külle şey' innehu habırum bima tefalun
89.     Men cae bil haseneti fe lehu hayrum minha ve hüm min fezeıy yevmeizin aminın
90.     Ve men cae bis seyyieti fe kübbet vücuhühüm fin nar hel tüczevne ila ma küntüm ta'melun
91.     İnnema ümirtü en a'büde rabbe hazihil beldetillezı harrameha ve lehu küllü şey'iv ve ümirtü en ekune minel müslimın
92.     Ve en etlüvel kur'an fe menihteda fe innema yehtedı li nefsih ve men dalle fe kul innema ene minel münzirın
93.     Ve kulil hamdü lillahi seyürıküm ayatihı fe ta'rifuneha ve ma rabbüke bi ğafilin amma ta'melun

Neml Suresi Meali

1.     Ta-Sîn. Bunlar Kur’an’ın, apaçık bir kitabın âyetleridir.
2, 3.     Kur’an, namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahirete de kesin olarak inanan mü’minler için bir hidayet rehberi ve bir müjdedir.
4.     Şüphesiz, ahiret hayatına inanmayanların işlerini biz kendilerine güzel göstermişizdir de o yüzden bocalayıp dururlar.
5.     Onlar, azabın en kötüsü kendilerine has olan kimselerdir. Onlar ahirette en çok ziyana uğrayanlardır.
6.     Şüphesiz bu Kur’an sana, hüküm ve hikmet sahibi, hakkıyla bilen Allah tarafından verilmektedir.
7.     Hani Mûsâ ailesine, "Ben bir ateş gördüm, ondan size bir haber, yahut ısınasınız diye bir kor ateş getireceğim" demişti.
8.     (Mûsâ) Ateşe varınca ona şöyle seslenildi: "Ateşin başındaki de çevresindekiler de kutlu olsun! Âlemlerin Rabbi olan Allah eksikliklerden uzaktır."
9.     "Ey Mûsâ! Gerçek şu ki, ben mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah’ım."
10.     "Değneğini at." (Mûsâ değneğini attı) Onu yılanmış gibi hareket eder görünce, dönüp ardına bakmadan kaçtı. (Allah şöyle dedi): "Ey Mûsâ korkma! Benim katımda peygamberler korkmazlar."
11.     "Ancak kim zulmeder de sonra (yaptığı) kötülüğün yerine iyilik yaparsa bilsin ki şüphesiz ben çok bağışlayıcıyım, çok merhamet edenim."
12.     "Elini koynuna sok; Firavun’a ve onun kavmine gönderilen dokuz mucizeden biri olarak, kusursuz bembeyaz olarak çıksın. Çünkü onlar fasık bir kavimdir."
13.     Nitekim âyetlerimiz kendilerine gerçeği gösterecek biçimde gelince, "Bu apaçık bir sihirdir" dediler.
14.     Kendileri de bunların hak olduklarını kesin olarak bildikleri halde sırf zalimliklerinden ve büyüklük taslamalarından ötürü onları inkar ettiler. Ama bozguncuların sonunun nasıl olduğuna bir bak!
15.     Andolsun! Biz Dâvûd’a ve Süleyman’a ilim verdik. Onlar, "Hamd, bizi mü’min kullarının bir çoğundan üstün kılan Allah’a mahsustur" dediler.
16.     Süleyman, Dâvûd’a varis oldu ve, "Ey insanlar, bize kuş dili öğretildi ve bize her şey verildi. Şüphesiz bu, apaçık bir lütuftur" dedi.
17.     Süleyman’ın, cinlerden, insanlardan ve kuşlardan meydana gelen orduları onun önünde toplandı. Hep birlikte düzenli olarak sevk ediliyorlardı.
18.     Nihayet karınca vadisine geldikleri vakit bir karınca, "Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin, Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesinler" dedi.
19.     Süleyman, onun bu sözüne tebessüm ile gülerek dedi ki: "Ey Rabbim! Beni; bana ve ana-babama verdiğin nimetlere şükretmeye ve razı olacağın salih ameller işlemeye sevk et ve beni rahmetinle salih kullarının arasına kat!"
20.     Süleyman kuşlara göz atıp yokladı ve şöyle dedi: "Hüdhüd’ü niçin göremiyorum? Yoksa kayıplara mı karıştı?"
21.     "Bana (mazeretini gösteren) apaçık bir delil getirmedikçe kesinlikle onu ağır bir şekilde cezalandıracağım, ya da kafasını keseceğim."
22.     Derken Hüdhüd çok beklemedi, çıkageldi ve (Süleyman’a) şöyle dedi: "Senin bilmediğin bir şey öğrendim. Sebe’den sana sağlam bir haber getirdim."
23.     "Ben, onlara (Sebe halkına) hükümdarlık eden, kendisine her şeyden bolca verilmiş ve büyük bir tahtı olan bir kadın gördüm."
24.     "Onun ve kavminin, Allah’ı bırakıp güneşe taptıklarını gördüm. Şeytan onlara yaptıklarını süslü göstermiş ve böylece onları yoldan çıkarmış. Bu yüzden de onlar doğru yolu bulamıyorlar."
25.     "Göklerde ve yerde gizli olanı ortaya çıkaran, sizin gizlediğiniz ve açığa vurduğunuz şeyleri bilen Allah’a secde etmesinler diye (şeytan onları yoldan çıkarmış.)"
26.     Allah kendisinden başka hiçbir ilah bulunmayandır. Büyük Arş’ın Rabbidir.
27.     Süleyman, Hüdhüd’e şöyle dedi: "Doğru mu söylüyorsun, yoksa yalancılardan mısın, göreceğiz."
28.     "Benim şu mektubumu götür onlara at, sonra da yanlarından ayrıl ve ne sonuca varacaklarına bak."
29.     Sebe kraliçesi Belkıs dedi ki: "Ey ileri gelenler! Bana çok önemli bir mektup atıldı."
30, 31.     "Mektup Süleyman’dan gelmiştir. O, "Bismillahirrahmânirrahîm" diye başlamakta ve içinde ‘Bana karşı büyüklük taslamayın ve teslimiyet göstererek bana gelin’ denilmektedir."
32.     "Ey ileri gelenler! Durumum hakkında bana görüş bildirin. Sizler yanımda bulunmadıkça hiçbir işe kesin olarak karar vermem."
33.     Dediler ki: "Biz güçlü kimseleriz ve çetin savaşçılarız. Emir senin. Ne emredeceğini düşün."
34.     (Kraliçe Belkıs) şöyle dedi: "Krallar bir memlekete girdi mi, orayı harap ederler ve halkının ileri gelenlerini zelil hale getirirler. İşte onlar böyle yaparlar."
35.     "Ben onlara bir hediye gönderip elçilerin ne haber ile döneceklerine bakacağım."
36.     (Elçilerin sözcüsü) Süleyman’ın huzuruna gelince, Süleyman ona şöyle dedi: "Siz beni mal ile desteklemek (ve böylece etkilemek) mi istiyorsunuz? Oysa Allah’ın bana verdiği size verdiğinden daha hayırlıdır. Fakat hediyenizle ancak siz sevinirsiniz."
37.     "Sen onlara dön. Andolsun, biz onlara, karşı koyamayacakları ordularla gelir ve onları oradan aşağılanmış ve küçük düşürülmüş olarak çıkarırız."
38.     Süleyman, "Ey ileri gelenler! Onlar bana teslim olmadan önce hanginiz bana onun (kraliçenin) tahtını getirebilir?"
39.     Cinlerden bir ifrit,"Sen yerinden kalkmadan ben onu sana getiririm ve şüphesiz ben, buna güç yetirecek güvenilir biriyim" dedi.
40.     Kitaptan bilgisi olan biri, "Ben onu, gözünü kapayıp açmadan önce sana getiririm" dedi. Süleyman tahtı yanında yerleşmiş halde görünce şöyle dedi: "Bu, şükür mü, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni denemek için, Rabbimin bana bir lütfudur. Kim şükrederse ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse (bilsin ki) Rabbim her bakımdan sınırsız zengindir, cömerttir."
41.     Süleyman, "Tahtını tanınmaz hale getirin. Bakalım tanıyacak mı, yoksa tanımayacaklardan mı olacak?" dedi.
42.     Belkıs gelince, "Senin tahtın böyle mi?" denildi. O da, "Sanki o! Fakat zaten daha önce bize bilgi verilmişti ve biz teslimiyet göstermiştik" dedi.
43.     Daha önce Allah’tan başka taptığı şeyler ona engel olmuştu. Çünkü o inkâr eden bir kavimden idi.
44.     Ona "köşke gir" denildi. Köşkü görünce onu(zeminini) derin bir su sandı ve eteklerini topladı. Süleyman ona "Bu, (zemini) billurdan döşenmiş bir köşktür" dedi. Belkıs, "Ey Rabbim! Şüphesiz ben nefsime zulmetmiştim. Şimdi ise Süleyman ile birlikte âlemlerin Rabbi olan Allah’a teslim oldum" dedi.
45.     Andolsun biz, "Allah’a kulluk edin" diye (uyarması için) Semûd kavmine, kardeşleri Salih’i peygamber olarak göndermiştik. Bir de ne görsün, onlar birbiriyle çekişen iki grup olmuşlar.
46.     Salih onlara, "Ey kavmim! Niçin iyilikten önce kötülüğün acele gelmesini istiyorsunuz? Merhamet edilmeniz için Allah’tan bağışlanma dileseniz ya!"
47.     Onlar, "Sen ve beraberindekiler yüzünden uğursuzluğa uğradık" dediler. Salih, "Sizin uğursuzluğunuzun sebebi Allah katında(yazılı)dır. Aslında siz imtihan edilmekte olan bir kavimsiniz" dedi.
48.     Şehirde dokuz kişilik bir çete vardı. Bunlar yeryüzünde bozgunculuk yapıyorlar ve ıslaha çalışmıyorlardı.
49.     Aralarında Allah adına and içerek şöyle dediler: "Mutlaka onu ve ailesini geceleyin öldüreceğiz sonra da velisine; ‘Biz onun ailesinin öldürülüşüne şahit olmadık. Biz kesinlikle doğru söyleyenleriz’, diyeceğiz."
50.     Onlar bir tuzak kurdular. Farkında değillerken Allah da bir tuzak kurdu.
51.     Bak onların tuzaklarının sonucu nasıl oldu: Biz onları ve kavimlerini topyekün helak ettik.
52.     İşte zulümleri yüzünden harabeye dönmüş evleri! Şüphesiz bunda bilen bir kavim için bir ibret vardır.
53.     İman edip Allah’a karşı gelmekten sakınmakta olanları ise kurtardık.
54.     Lût’u da (Peygamber olarak gönderdik.) Hani o kavmine şöyle demişti: "Göz göre göre o çirkin işi mi yapıyorsunuz?"
55.     "Siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere mi varıyorsunuz? Doğrusu siz ne yaptığını bilmez bir toplumsunuz."
56.     Bunun üzerine kavminin cevabı ancak şöyle demek oldu: "Lût’un ailesini memleketinizden çıkarın. Çünkü onlar temiz kalmak isteyen insanlarmış(!)"
57.     Biz de onu ve ailesini kurtardık. Ancak karısı başka. Onun geride kalıp helak olmasını takdir ettik.
58.     Onların üzerine bir yağmur (gibi taş) yağdırdık. (Başlarına gelecekler konusunda) uyarılanların yağmuru ne kötüydü!
59.     (Ey Muhammed!) De ki: "Hamd Allah’a mahsustur. Selam onun seçtiği kullarına." Allah mı daha hayırlıdır yoksa onların ortak koştukları mı?
60.     Yahut gökleri ve yeri yaratan ve size gökten yağmur indirip, onunla, ağaçlarını sizin yetiştiremeyeceğiniz gönül alıcı güzel bahçeler meydana getiren mi? Allah ile birlikte başka ilah mı var!? Hayır onlar (Allah’a) eş tutan bir kavimdir.
61.     Yahut yeryüzünü karar kılma yeri yapan, içinde nehirler akıtan, onun için oturaklı dağlar yapan ve iki denizin arasına bir engel koyan mı? Allah ile birlikte başka bir ilah mı var!? Hayır onların çoğu bilmiyor!
62.     Yahut kendisine dua ettiği zaman zorda kalmışa cevap veren ve başa gelen kötülüğü kaldıran, sizi yeryüzünün halifeleri kılan mı? Allah ile birlikte başka ilah mı var!? Ne kadar az düşünüyorsunuz!
63.     Yahut karanın ve denizin karanlıklarında size yolunuzu gösteren ve rahmetinin önünden rüzgarları bir müjdeci olarak gönderen mi? Allah ile birlikte başka bir ilah mı var!? Allah onların ortak koştuklarından yücedir.
64.     Yoksa, başlangıçta yaratmayı yapan, sonra onu tekrarlayan ve sizi gökten ve yerden rızıklandıran mı? Allah ile birlikte başka bir ilah mı var!? De ki, "Eğer doğru söyleyenler iseniz kesin delilinizi getirin."
65.     De ki: "Göktekiler ve yerdekiler gaybı bilemezler, ancak Allah bilir. Onlar öldükten sonra ne zaman diriltileceklerinin de farkında değildirler."
66.     Ahiret (gününün gerçekleşeceği) hakkında bilgi (peygamberler aracılığı ile)onlara peşpeşe gelmiştir. Fakat onlar bu konuda şüphe içindedirler. Daha doğrusu onlar ahiretten yana kördürler.
67.     İnkar edenler dediler ki: "Biz ve babalarımız toprak olmuş iken mi, gerçekten bizler mi (diriltilip) çıkarılacağız?"
68.     "Andolsun, bizler de bizden önce babalarımız da bununla tehdit edilmiştik. Bu öncekilerin masallarından başka bir şey değildir."
69.     De ki: "Yeryüzünde dolaşın da suçluların sonunun nasıl olduğuna bir bakın."
70.     Onlardan yana üzülme. Kurdukları tuzaklardan ötürü de sıkıntıya düşme.
71.     Onlar, "Eğer doğru söyleyenler iseniz, bu tehdit ne zaman gerçekleşecek?" diyorlar.
72.     De ki: "Belki de acele gelmesini istediğiniz şeyin bir kısmı size çok yaklaşmıştır."
73.     Şüphesiz senin Rabbin insanlara karşı lütuf sahibidir. Ancak onların çoğu şükretmezler.
74.     Şüphesiz senin Rabbin onların kalplerinin gizlediği şeyleri de, açığa çıkardıklarını da mutlaka bilir.
75.     Gökte ve yerde gâib (gizli) hiçbir şey yoktur ki apaçık bir Kitap’ta (Levh-i Mahfuz’da) olmasın.
76.     Şüphesiz bu Kur’an İsrailoğullarına üzerinde ayrılığa düştükleri şeylerin çoğunu açıklıyor.
77.     Şüphesiz o, elbette mü’minler için bir hidayet ve bir rahmettir.
78.     Şüphesiz senin Rabbin onların arasında hükmünü verecektir. O, mutlak güç sahibidir, hakkıyla bilendir.
79.     Öyle ise Allah’a tevekkül et. Çünkü sen apaçık bir hak üzere bulunuyorsun.
80.     Şüphesiz sen ölülere duyuramazsın. Arkalarına dönüp kaçarlarken sağırlara da çağrıyı duyuramazsın.
81.     Körleri sapıklıklarından vazgeçirip doğru yola getiremezsin. Ancak âyetlerimize inanıp da müslüman olmuş olanlara duyurabilirsin.
82.     (Kıyametin kopacağına dair) o söz başlarına gelince onlar için yerden kendilerine bir dâbbe (canlı bir yaratık) çıkarırız. O, onlara insanların âyetlerimize kesin olarak inanmadıklarını söyler.
83.     Her ümmetten âyetlerimizi yalanlayanlarından bir grubu toplayacağımız ve bunların (topluca hesap yerine) sevk edilecekleri günü hatırla.
84.     Hesap yerine geldiklerinde Allah şöyle der: "Siz benim âyetlerimi, onları ilmen kavramamışken yalanladınız öyle mi? Yoksa ne yapıyordunuz ki?!"
85.     Zulümlerinden dolayı sözü edilen azap tepelerine iner de artık konuşamazlar.
86.     Onlar görmüyorlar mı ki biz geceyi içinde rahat etsinler diye, gündüzü de (her şeyi) gösterici (aydınlık) olarak yarattık. Şüphesiz bunda inanan bir toplum için elbette (Allah varlığını gösteren) deliller vardır.
87.     Sûr’a üfürüleceği ve Allah’ın dilediği kimselerden başka göklerdeki herkesin, yerdeki herkesin korkuya kapılacağı günü hatırla. Hepsi de boyunlarını bükerek O’na gelirler.
88.     Dağları görürsün, onları hareketsiz sanırsın. Halbuki onlar bulutların geçişi gibi hareket ederler. Bunu, her şeyi sağlam ve yerli yerince yapan Allah yapmıştır. Şüphesiz O yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
89.     Her kim iyi amel getirirse, ona ondan daha hayırlısı vardır. Onlar o gün korkudan emindirler.
90.     Kimler de kötü amel getirirse, yüzüstü ateşe atılırlar. (Onlara), "Ancak yaptıklarınızın karşılığını görüyorsunuz" (denir.)
91, 92.     De ki: "Bana ancak, bu beldenin (Mekke’nin); onu mukaddes kılan ve her şey kendisine ait olan Rabbine kulluk yapmam emredildi. Yine bana, müslümanlardan olmam ve Kur’an’ı okumam emredildi." Artık kim doğru yola girerse yalnız kendisi için girer. Kim de doğru yoldan saparsa de ki: "Ben ancak uyarıcılardanım."
93.     De ki: "Hamd Allah’a mahsustur. O âyetlerini size gösterecek ve siz de onları tanıyacaksınız. Rabbin yaptıklarınızdan habersiz değildir."

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.