Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, Moody's in Türkiye'nin kredi notunu düşürmesi ile ilgili, bu kararın siyasi bir karar olduğunu vrugulayarak "Darbe girişimine rağmen ekonomisi sağlam durmuş ve ardından birçok önemli yapısal reformu hayata geçirmiş hiçbir ülkenin notu düşürülmez" dedi.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlenen 5. Özel Sektör Merkezler Zirvesi Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci'nin katılımı ile gerçekleşti.
Ar-Ge Merkezler Zirvesi'nde konuşan Bakan Zeybekci, her ne yapılırsa yapılsın Ar-Ge ile yapılmasının gerektiğine vurgu yaparak, "Son 12-13 yılda Türkiye'nin ortalama eğitim süresini 4 yıllar seviyesinden 8 yılın üzerine çıkarmak hakikaten büyük bir zafer aslında. Sadece bu veriyi aldığını zaman ne kadar övünsek azdır ama diğer taraftan Kore'nin ortalama eğitim süresinin 11.7, AB ortalamasının 12 yıllar, Japonya'nın 12,5 yıl olduğunu gördüğümüz zaman geceleri uymak bize haram olsa gerek diye düşünüyoruz. Onun için çok daha fazla eğitim, çok daha fazla bilime, sanayiye teknolojiye, Ar-Ge'ye imkan ve kaynak ayırmak gerekiyor. 13-14 sene önce Türkiye'de Ar-Ge'nin Türkiye'de milli gelirden almış olduğu pay 0.50'nin altındaydı, bugün yüzde 1'ler seviyesine geldi. Diğer bir veri; Türkiye'de ihracatımızın içindeki yüksek teknolojinin payı. Bunu söylerken genelde yüzde 4'ler civarında diyoruz ama yüzde 4 bile değil. Orta ve yüksek teknolojide iyiyiz, yüzde 25'lerin üzerindeyiz ama yüzde 4 ne anlam ifade ediyor? Kore'de yüzde 25 seviyesinde, Japonya ve Almanya'da yüzde 30'un üzerinde. Türkiye olarak 1980 yılında Türkiye'nin toplam dış ticaret hacmi 4,5 milyar dolar, bugün Türkiye'nin dış ticaret hacmi 450 milyar dolar seviyesinde. Bu gelinen mesafe bir Türk mucizesi diye adlandırılabilir. Son 2 yılda ihracatımızı 35 milyar dolarlardan 150 milyar dolar seviyesine çıkarmışız. Milli gelirimizi 3 bin 500'den 11 dolarlar seviyesine getirmişiz. Bunlarda hakikaten başarı küçümsenecek bir başarı değildir" diye konuştu.
"2008 global krizden sonra Türkiye olarak, dünyadaki diğer ülkeler kadar etkilenmedik" diyen Bakan Zeybekci şöyle devam etti:
"Dünyada Avrupa, Amerika, gelişmiş ülkeler yerle yeksan olurken çok önemli bir rakam da burada vermek istiyorum. Avrupa Birliği bu süreçte hala istihdam ettiği kişi sayısı olarak 2009 yılındaki toplam kişi sayısından 4 milyon aşağıda şu an itibariyle. Biz aynı sürede toplam istihdam ettirdiğimiz kii sayısını yüzde 33 arttırarak tam 7 milyon kişiye yeni iş sağlamışız ama ona rağmen bir yerin etrafında dönmeye başladık. Buradan daha ilerisine gitmekte zorlanıyoruz. Çünkü toplam ihracatımızın kilogram olarak aldığımız zaman, 150 milyar dolara böldüğümüzde ortaya çıkan rakam 1.60 dolar kilo. Bu biraz önceki saydığım ülkelerde 3,5 dolar, 4 dolar, 5 dolar, 6 dolar diye yukarı doğru çıkıyor. Bizim ortalama ihracattaki kilogram fiyatımızı 2-2,5 dolar seviyesine getirmediğimiz sürece bu ülkenin taşını, toprağını nesi var nesi yoksa satsak bile 500 milyar dolarlık ihracat hedefimize, 25 bin dolarlık milli gelir seviyesine yürümemiz son derece zor. Artık yeni şeyler söylemek lazım. Türkiye olarak bize ait olmayan kontrol etmediğimiz her şeyi kontrol etmemiz lazım. Bir, Türkiye'nin sürdürülebilir şekilde enerji ve ham madde ve ana malı, geleceğini garanti altına alması lazım. Türkiye'nin tüketim alışkanlıklarını belirleyen bir ülke yani tasarımını, patentini, buluşunu, markasını, dizaynını tamamen kendi yaptığı ve ecdadın bize emanet etmiş olduğu bu kültür coğrafyası ki burada en avantajlı olan ülke biziz, tüketim alışkanlıklarını belirleyen ülke olmamamız lazım ve aynı zamanda da tüketim ve dağıtım kanallarını kontrol eden ülke olmamız lazım. Bütün sıfırların başındaki asal sayı olan 1 rakamı gibi mali ve finansal yapımızı kendimizin kurması lazım, kendimizin kontrol etmesi lazım. Bunları yaptığımız zaman da bizim zorluk yaşadığımız her şeyi yapar ve kontrol eder hale geliyoruz."
1,5-1,60 dolar civarındaki ihracat kilogram fiyatının 2 doların üzerine çıktığında milli gelirin de 15 bin dolar demek olduğunun altını çizen Bakan Zeybeci, "İhracatımızda 225-250 milyar dolar aralığına doğru çıkmak demek. Bunu yapmak için de ezberlerimizi değiştirmemiz lazım. Devlet eliyle, bundan vazgeçmemiz lazım. Özel sektör eliyle, her ne yapacaksak bu ülkede özel sektör eliyle yapacağız. Devleti, devlet memurluğunu veya devletimizin kurumlarını negatiflemek anlamındaa bunu söylemiyorum ama işin doğasında var. Emek, başarı ve başarının sonundaki ödül bire bir aynı şekilde heyecanlandıran bir şekilde sonsuz bir enerjiyle bunu devam ettirir bir şekilde ancak ve ancak özel sektör eliyle olur. Devlet bürokrasisi içinde 08.30-17.30 mesai anlayışıyla bu sevda yürümez. Hükümet olarak, Ekonomi Bakanlığımızın dizayn ettiği yeniden bir ihracat seferberliğinin başlangıcı olan ihracat destek ve teşviklerimiz var. Ar-Ge'ye, markaya, yurtdışındaki markalaşmaya, yurtdşında, dünyada bu anlamda ortaya çıkmaya da inanılmaz desteklerimiz var. Ofisini, mağazasını, deposunu, çalıştırdığı personeli yurtdışında, yurtiçinde destekliyoruz. 7 Eylül tarihi itibariyle onaylanarak yürürlüğe giren "Stratejik Sektörlerdeki Yatırım Teşvik Sistemi'mizde Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu kilit taşlarımız demek olan sketörlerdir. Bunlar da, teknik tarım, sağlık teknolojileri, enerji teknolojileri, haberleşme teknolojileri, iletişim teknolojileri, savunma sanayii teknolojileri, ilaç sanayii, yenilenebilir enerji teknolojileri ve diğer enerji teknolojileri gibi belirlemiş olduğumuz 8-9 alanda yapılacak olan yatırımlarda Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti olarak dünyanın en iddialı yatırım teşvik sistemini getirdik. Kanunu çıktı bugün, yarın Bakanlar Kurulu kararı da imzaya açıldı o da çıkacaktır" açıklamasında bulundu.
"Görüştüğümüz, firmaya hükümet olarak, bu sektörde bu kapasitede yatırım yapman için ne gerekiyor?" diyen Zeybekci, "20 yıl bütün vergileri tatil mi etmemiz gerekiyor? Biz bu işte varız. Önümüzdeki 20 yıl boyunca kullanacağın enerjinin sabit bir fiyatta olmasını mı istiyorsun? Biz buna varız. Senin yaptığın bu yatırıma eğer oraya liman yapılması gerekiyorsa bunu biz yapacağız. Devlet olarak yüzde 49'a kadar ortak olmaya da varız. Kontrol bizde olmayacak, özel sektörde olmak kaydıyla, yüzde 49'a kadar maksimum. Biz Türkiye olarak kendi devlerimizi, markalarımızı, teknolojilerimizi, tasarımlarımızı oluşturmak zorundayız. Dünyanın 18. büyük ekonomisiyiz, G-20 içinde Varlık ve Yatırım Fonu olmayan tek ülke bizdik. Şimdi, ilk etapta birkaç sene içinde 200 milyar dolarlık bir potansiyele varacak olan Türkiye Varlık ve Yatırım Fonu kuruldu. Kanunu çıktı, şimdi şirket ana sözleşmesi ve kurulum tasarımları ile ilgili çalışmalarımız devam ediyor. İnşallah bu ay bitmeden bir noktaya gelmek ve Ekim ayı içinde onu dünyadaki tüm finans piyasalarında önemli aktörlerden biri haline gelmesini istiyoruz" ifadelerini kullandı.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü ise, ülke olarak zor bir süreçten geçildiğini kaydederek, "15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden iki ay geçti. Bu darbe girişiminde amaçlarına ulaşamayanlar, ardından terör kartını devreye soktular. Türkiye, 15 Temmuz gecesinde, dillere destan olacak bir şekilde, darbe girişimini savuşturdu. Ardından terörle mücadelede tarihin en etkin dönemlerinden birini başlatık. Bunun da ötesinde, Fırat Kalkanı operasyonuyla, DAEŞ'e karşı sınır ötesi bir operasyonu hayata geçirdik. Şu manzaraya dışarıdan bakan herkes, normalde ekonominin ciddi bir türbülansa girdiğini tahmin eder. Ancak böyle olmadı. Ekonomimiz de milletimiz gibi, devletimiz gibi dimdik ayakta durdu. Öyle anlaşılıyor ki, darbeyle başarılı olamayanlar, terörle hedeflerine ulaşamayanlar, bu sefer de ekonomi kartını devreye almaya karar verdiler. Moodys'in not indirimini başka türlü izah etmek mümkün değil. Bu karar ile ilgili her türlü yorum yapılabilir, her türlü gerekçe üretilebilir. Ancak bunların hiçbirisinin ekonomik bir temeli, ekonomik bir gerekçesi olmaz, olamaz. Türkiye ekonomisi, böyle bir not indirimini kesinlikle hak etmiyor. Darbe girişimine rağmen ekonomisi sağlam durmuş ve ardından birçok önemli yapısal reformu hayata geçirmiş hiçbir ülkenin notu düşürülmez" değerlendirmesinde bulundu.
Birkaç ay içinde iş ve yatırım ortamını iyileştirmek için ve bireysel emeklilik sisteminde reform yapıldığını da belirten Bakan Özlü, "Teşvik sisteminde yeniliklere gidilmiş, Ar-Ge altyapısı güçlendirilmiş, finansmana erişim kolaylaşmış, Türkiye Yatırım Fonu kurulmuş, yetmemiş, başta Rusya ve İsrail olmak üzere, ekonomide önemli yeri olan ülkelerle siyasi ilişkileri geliştirme yönünde önemli adımlar atılmış, aslında bunları ve benzeri gerçekleri, karardan birkaç gün önce Moody's de açıkladı. Ancak ne hikmetse, Çarşamba bunları söyleyen Moody's, Cuma günü karar açıklanırken, bir U dönüşü yapıverdi. Bu nedenle diyoruz ki, bu karar siyasidir. Sormak lazım, "Arkadaş, Allah aşkına iki günde ne değişti?" Tam olarak neyi hedeflediklerini bilemeyiz; ancak şunu biliyoruz: Hedeflerine ulaşamayacaklar" şeklinde konuştu.
"Hükümet olarak, Türkiye'yi yüksek gelir grubundaki ülkelerden biri haline getirmeyi amaçlıyoruz"
Türkiye'nin notunu milletin ve yerli, yabancı yatırımcıların vereceğini vurgulayan Bakan Özlü sözlerini şöyle sürdürdü:
"Milletimizin ve yatırımcıların notu bizim için esastır ve bu not son derece yüksektir. Biz adımlarımızı milletimize göre atarız. Türkiye'yi hizaya sokmaya çalışanlara göre değil, milletimizin taleplerine göre adımlar atıyoruz. Yerli ve yabancı yatırımcıların önünü açacak adımlar atacağız. Türkiye'de daha fazla yatırım, üretim ve Ar-Ge yapılmasını sağlayacak adımlar atacağız. Bu adımları zaten kararlı bir şekilde atıyoruz, atmaya da devam edeceğiz. Hükümet olarak, Türkiye'yi yüksek gelir grubundaki ülkelerden biri haline getirmeyi amaçlıyoruz. Yüksek gelir grubuna geçmek için, hukuktan eğitime, demokrasiden altyapıya kadar, hayatın her alanında reformcu kimliğimizi sürdüreceğiz. Sanayide daha nitelikli üretime geçmek ve daha fazla katma değer oluşturmak için, Ar-Ge, inovasyon, markalaşma ve tasarım gibi konulara daha da fazla yoğunlaşacağız. Bugün öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, teknolojik değişimlerin hızı nedeniyle ürünlerin raf ömürleri kısalıyor. Küresel bir araştırmaya göre, CEO'ların yüzde 80'i, mevcut ürünlerinin piyasa tarafından 3 yıl daha talep göreceğinden emin değiller. Teknolojideki ve müşteri taleplerindeki bu değişim hem bir tehdit hem de bir fırsattır. Bu değişim, değişime ayak uyduramayanlar için tehdittir. Aynı değişim, değişime ayak uyduranlar ve bunun da ötesinde değişime yön verenler için fırsattır. Zira yüksek teknoloji demek, aynı zamanda daha fazla katma değer, daha fazla gelir, daha fazla kar anlamına da geliyor."
"Yüksek teknolojili ürünlerin ihracatımız içindeki payını yüzde 4 seviyesinden yüzde 15'e doğru çıkarmayı hedefliyoruz"
Yüksek teknolojili ürünlerin ihracat içindeki payını yüzde 4 seviyesinden yüzde 15'e çıkarmayı hedeflediklerini ifade eden Bakan Özlü, "Yüksek teknolojili ürünlerin ihracatımız içindeki payını yüzde 4 seviyesinden yüzde 15'e doğru çıkarmayı hedefliyoruz. Ancak burada şu hususu özellikle ifade etmek istiyorum, Ar-Ge ve inovasyon, bazı sektörlerin değil bütün sektörlerin konusudur. Sadece yüksek teknolojili sektörlerde Ar-Ge yapılır anlayışı doğru bir anlayış değildir. Her sektörün ürünlerini veya üretim süreçlerini sürekli geliştirmesi gerekir. Bu açıdan, her sektörün de 4'üncü sanayi devrimine en iyi şekilde hazırlıklı olması icap eder. Yeni sanayi devriminin firmalarımızı ve sanayimizi ciddi bir şekilde etkileyeceğini biliyoruz. Pro-aktif bir anlayışla, bu sürece ilişkin hazırlıklarımızı şimdiden başlattık. İnşallah, reel sektörden ve kamudan paydaşların katılımıyla bir platform oluşturacağız" dedi.
"Önümüzdeki dönemde, başta TÜBİTAK'ın yeniden yapılandırılması ve Sınai Mülkiyet Kanun Tasarısının yasalaşması olmak üzere önemli işler yapacağız"
4'üncü sanayi devrimiyle ilgili tüm politikaları ve politika araçlarını, bu platform aracılığıyla belirleyerek hayata geçireceklerini belirten Bakan Özlü, "Önümüzdeki dönemde, başta TÜBİTAK'ın yeniden yapılandırılması ve Sınai Mülkiyet Kanun Tasarısının yasalaşması olmak üzere, ülkemizde teknoloji üretiminin önünü açacak işler yapmaya devam edeceğiz. Türkiye'de Ar-Ge harcamaları her geçen gün artıyor. Çok daha önemlisi, Ar-Ge konusundaki bilinç ve tecrübe de her geçen gün daha iyi bir seviye geliyor. Ar-Ge yoğunluğumuz, tarihimizde ilk defa, yüzde 1 seviyesini geride bıraktı. Ar-Ge harcamaları konusunda bizi en çok sevindiren husus, Ar-Ge harcamalarında özel sektörün payının sürekli artıyor olmasıdır. Geçmişte bu oran yüzde 25 seviyesindeydi, şimdi ise yüzde 50'lere yaklaştı. İnşallah, ilerleyen dönemde bu oranı, yüzde 60-65 seviyesine doğru çıkarmayı hedefliyoruz. Özel sektörün daha fazla Ar-Ge harcaması yapmasını sağlayan en önemli unsurların başında hiç şüphesiz Ar-Ge merkezleri geliyor. Şu anda ülkemizde faaliyet gösteren 272 Ar-Ge merkezinde 27 bin 500 nitelikli personel istihdam ediliyor. Bu Ar-Ge merkezlerimiz tarafından bugüne kadar 4 bine yakın patent başvurusu yapıldı, bin 100'ün üzerinde patentin de tescili alındı" diye konuştu.
"Bu yıl, Ar-Ge Reform Paketi'ni hayata geçirdik"
2016 yılının Türkiye için çok önemli bir yıl olduğunu kaydeden Bakan Özlü, "Bu yıl, Ar-Ge Reform Paketi'ni hayata geçirdik. Bu paketle, Ar-Ge ekosistemini bir bütün halinde güçlendiren çok önemli adımlar attık. Ar-Ge Merkezlerimizi de doğrudan ilgilendiren, Ar-Ge merkezi kurmayı ve yönetmeyi kolaylaştıran eylemleri hayata geçirdik. Bu kanunla ilgili ikincil mevzuatı da tamamladık. Gerekli Bakanlar Kurulu Kararlarını da sizlerin lehine olacak haliyle en üst sınırlardan yayınladık. Ar-ge Reform Paketi'nin tam olarak hayata geçmesiyle birlikte, çok daha fazla Ar-Ge merkezi kurulacağına inanıyorum. Daha da önemlisi, Ar-Ge merkezlerimizin daha nitelikli hale geleceğine inanıyorum. 2008'den bugüne kadar geçen süreyi bir bebeklik ve emekleme dönemi olarak görüyorum. Artık yürüyeceğiz, hatta koşacağız. Özellikle ticarileşmeye daha fazla odaklanacağız. Yürütülen Ar-Ge projelerinin meyvelerini toplamaya başlayacağız. Milletimizin yüzünü güldüren, firmalarımıza sıçrama yaptıran yeni teknolojileri geliştireceğiz ve ticari ürüne dönüştüreceğiz. Bunu sağlamak için, Ar-Ge merkezlerinin performansını yakından takip ediyoruz. Ar-Ge Merkezlerimizin Performans endeksini oluştururken; Ar-Ge personeli istihdamı, Ar-Ge Harcama yoğunluğu, Proje kapasitesi, İşbirliği ve Etkileşim, Ticarileşme ve Fikri Mülkiyet Yetkinliği gibi alanlardaki başarılarını tespit ediyoruz. Böylece her Ar-Ge Merkezi, kendini hem bir önceki yıl ile hem de diğer Ar-Ge merkezleriyle mukayese edebilsin istiyoruz. Ar-ge merkezlerimizin eksik oldukları alanlarda kendilerini geliştirmelerini arzu ediyoruz. Bu endeksi hazırlarken amacımız verdiğimiz desteklerin maksimum fayda dönüşmesini sağlamaya katkı vermektir" açıklamalarında bulundu.
Ekonomi Bakanı Zeybekci ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Özlü konuşmaların ardından geçen yılki zirveden bugüne kadar Ar-Ge merkezi belgesi alan firmalara belgelerini takdim ettiler. Ar-Ge Merkezleri Performans Endeksi'nin 2015 yılı sonuçlarının paylaşılmasının ardından birincilik ödülünü Arçelik A.Ş. aldı.
Ar-Ge Merkezleri Performans Endeksi'ne göre Elvan Gıda Ar-Ge Merkezi, geçen yılki gibi yine tüm kriterlerde sektörünün Ar-Ge Lideri olmayı başardı. Gıda sektörü Ar-Ge liderliği ödülünü Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü'den alan Elvan Grubu Başkanı Hidayet Kadiroğlu, "Bu ödülle merkezimiz başarısını teyit etti. Ödülü iki bakanımızdan almak da bizim için ayrı bir motivasyon oldu" dedi.
Bakan Özlü ise Ar-Ge Merkezleri Zirvesi'nin ardından ATO Congresium'da açılan standlarda Ar-Ge merkezlerinin projelerini inceleyerek, bilgi aldı.
İHA