İstanbul Aydın Üniversitesi bünyesinde yer alan düşünce kuruluşu Batı Platformu'nun bu ayki toplantısında, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nin (AKPM) Türkiye için aldığı izleme kararı ele alındı.
AKPM Türkiye Heyeti Başkanı, AK Parti Adana Milletvekili Talip Küçükcan'ın ana konuşmacı olarak katıldığı Batı Platformu'nun yedinci toplantısında yine önemli bir konu için masaya oturdu. Toplantı Eski Devlet Bakanı Egemen Bağış başkanlığında gerçekleştirildi.
AKPM Türkiye Heyeti Başkanı Talip Küçükcan toplantıdaki konuşmasında, kararın perde arkasını anlatarak bundan sonra yapılması gerekenler konusunda görüşlerini paylaştı. Öte yandan toplantıda "AKPM'nin bu siyasi kararına rağmen diyalog kapısının kapatılmaması ve lobicilik faaliyetlerine ağırlık verilmesi, STK'ların da bu süreçte daha aktif bir pozisyon alması gerektiği" görüşü ön plana çıktı.
"Ön yargılı ve taraflı skandal bir karar"
Son zamanlarda Türkiye ile ilgili ciddi bir karşıtlık söz konusu olduğunu ve alınan kararın zemininde de bu durumun etkili olduğunu dile getiren AKPM Türkiye Heyeti Başkanı Talip Küçükcan, "Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Türkiye'nin siyasi denetime alınmasıyla ilgili skandal bir karara imza attı. Türkiye'nin içinde bulunduğu şartları yok sayarak ön yargılı ve taraflı bir rapor hazırladı. Bu rapor ne yazık ki Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi nisan genel kurulundan geçti. Bu karara baktığımızda aslında bu ön yargıları açık ve net bir şekilde görmeniz mümkün. Normal şartlar altında bu karar Türkiye'de demokratikleşme, insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi alanlara hizmet etmesi gereken bir karar. Fakat içeriğine dikkatli bir şekilde baktığımızda satır aralarında aslında Türkiye'nin verdiği bütün değişiklik önergelerinin reddedildiğini görmeniz mümkün. Türkiye'de 15 Temmuz darbe girişiminin müsebbibinin ve arkasında olan faillerin korunduğu PKK'ya ve FETÖ'ye terörist diyemeyen bir rapor ile karşı karşıyayız. Biz normal şartlar altında Avrupa konseyi ile ilişkileri çok iyi olan bir ülkeyiz ve şimdiye kadar Avrupa Konseyi'nin değerlerinde üstün tuttuk. Avrupa konseyinin neredeyse iki yüzden fazla sözleşmesinin yarısından fazlasını imzaladı Türkiye ve hayata geçirdi. Biliyorsunuz anayasamızın 90. maddesine göre de sözleşmeler zaten bizim hukukumuzun üstünde de kabul ediliyor. Biz önemli normlar ve değerler olarak kabul ediyoruz. Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi'nde ki gerek denetim komisyonunda gerekse genel kurulda Türkiye'nin olağan üstü bir süreçten geçtiğini ve dolayısıyla bu olağanüstü süreçte Türkiye'nin varlığına ve güvenliğine yönelik saldırılar olduğu ve bu saldırıları önlemek amacıyla bütün devletlerin alması gereken tedbirleri aldığını ifade ediyoruz. Bize diyorlar ki OHAL'i kaldırın. Bir devlete OHAL'i kaldırın demek o ülkenin aslında egemenlik haklarına müdahil olmak anlamına geliyor. OHAL'i ülkelerin niçin ilan ederler? Fransa'da olduğu gibi ülkenin güvenlik ile ilgili ciddi problemleri saldırıları ve riskleri vardır. Türkiye'nin ilan ettiği OHAL'i sürekli gündeme getirip diline dolayarak, hiçbir güvenlik meselesini tartışmadan o hali kaldırın demek aslında böyle bir sonucu içeriyor. Aynı şekilde Türkiye'de yargı süreci başlamış olan, bazı milletvekillerinin tutuklanmış olması veya gözaltında bulunması bazı gazetecilerin gözaltında alınması gibi konularda bunların hiçbirinin iddianamesine bakılmaksızın Türkiye ile ilgili hemen bir takım ön yargılar ile hareket edilerek Türkiye'ye çağrıda bulunuyorlar. Bu çağrıların arka planında, özellikle bu raporların yazılmasına katkıda bulunanlara baktığımızda net şekilde şunu görüyoruz. Son zamanlarda Türkiye ile ilgili ciddi bir karşıtlık söz konusu. Bu karşıtlıkları yazık ki Avrupa konseyi parlamenter Meclisi'nde böyle bir etki yarattı" şeklinde konuştu.
"Bu karar kabul edilemez"
Türkiye'nin Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi'nin Nisan çalışmasına katılmadığını belirten AKPM Türkiye Heyeti Başkanı Talip Küçükcan, bundan sonra izlenecek yol ile ilgili, "Bundan sonraki çalışmalarda hangi düzeyde nasıl katılacağımıza ilişkin de, önümüzdeki günlerde bir yol haritası çizilecek ve bu yol haritasına göre hareket edeceğiz. Bu kararın bir yaptırımı yok yani Türkiye'nin denetim sürecine alınması demek sadece Türkiye ile ilgili daha önceden üç yılda bir yazılan raporların yılda bir defa yazılması anlamına geliyor. Bu açıdan bakıldığında aslında mekanizma olarak değişen pek fazla bir şey olmadığını görüyoruz. Fakat biz kararın haksız yanlı olduğunu, objektif ve rasyonel olmadığını ifade ediyoruz. Bu konuda çok fazla çalışma yaptık, hem parlamenter düzeyde hem de diplomatik bütün kanalları kullanarak muhataplarımızla görüştük ancak pek bir sonuç elde edemedik. Peki böyle ön yargılı bir karar olduğunda hiçbir şey yokmuş gibi ilişkilerimizi sürdürebilir miyiz, Hiçbir şey olmamış gibi davranabilir miyiz, bu zor görünüyor. Sayın Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız Dışişleri Bakanımız zaten yaptıkları açıklamalarda bunu ifade ettiler. Bizde gerek AKPM başkanı, gerek Avrupa Konseyi Genel Sekreteri ile görüşerek bu kararın kabul edilemez olduğunu, konseyin geleceğini de tehdit ettiğini, bunların azınlık bir gruba konseyin bütün çalışmalarını şekillendirme imkanı tanımak olduğunu ve bu zemini hazırlamanın doğru olmadığını söylüyoruz. Zaten son zamanlarda uluslararası kurumlara ve kuruluşlara bir güvensizlik söz konusu, bu güvensizlik Avrupa Konseyi için de geçerli. İnsanlar artık Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi gibi kurumlara şüpheyle yaklaşmaya başladılar. Çünkü burada alınan kararlar çokta aslında gerçekçi herkesin çıkarına kararlar değil. Bu bakımdan biz Avrupa Konseyi'nin norm üreten bir kurum olarak varlığını sürdürmesini ve saygınlığının devam etmesini istiyoruz. Bu tür kararlar Türkiye açısından kabul edilebilir kararlar değil, bunları ifade ettik. Gerek önümüzdeki günlerde gerek daha sonraki genel kurullara ve komisyon çalışmalarına katılıp katılmama, Avrupa Konseyine Türkiye'nin yaptığı bütçe katkısının tekrar gözden geçirilmesi gibi pek çok alanda yeniden bir yol haritası çizilecek. Önemli olan Avrupa Konseyi'nin ürettiği normların hayata geçirilmesi ve yaşatılmasıdır. Türkiye bunları yaptığı sürece zaten biz kendi üzerimize düşeni yapmış oluyoruz. Parlamenter meclisten özellikle beklentimiz Türkiye'nin içinde bulunduğu konjektürel durumu değerlendirebilmesi. Çok iyi değerlendirdiklerini söyleyemeyiz. Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi'nin özellikle Türkiye'nin PKK ve DAEŞ ve FETÖ karşısında kaldığı durumu, demokrasimize ve demokratik kuruluşlarımıza kurumlarımıza yönelik tehditleri yeterince anlamadığını düşünüyoruz eğer anlamış olsalardı böyle bir karar çıkmazdı" ifadelerini kullandı.
"AKPM yapay bir problem üretiyor"
İstanbul Aydın Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Dr. Mustafa Aydın, alınan karara ilişkin değerlendirmelerini şu sözlerle ifade etti:
"Özellikle son yıllarda ve daha ziyada içinde bulunduğumuz 2017 yılı içerisinde Türkiye Cumhuriyeti Ulu Önder Atatürk'ün deyimi ile dahili ve harici düşmanların saldırısı içerisindedir. Bunlar ekonomi, siyasi, askeri gibi farklı platformlarda Türkiye'ye haince saldırmakta. Türkiye Cumhuriyeti devletinin birliğini beraberliğini, bütünlüğünü, ekonomisini, sosyal yapısını, siyasetini tahrip etmek için her türlü girişimden geri durmamaktadırlar. Bunların en son örneğini Avrupa parlamentosunda gördük. Hiçbir ekonomik, siyasi, hukuk gerekçesi olmaksızın yapay bir problem üreterek Türkiye'nin tekrar 2003 yılının gerisine taşıyarak denetim altına alma kararı verdiler. Bizde bu gün bu kararın akabinde Batı Platformu olarak değerli siyaset bilimciler, akademisyenler, iş adamları ile bir araya gelerek, konuyu masaya yatırarak buradan çıkacak sonucu, değerli bilim adamları siyasetçiler ve akademisyenler ile birlikte oluşturulacak olan görüş topluluğunu rapor halinde devletimizin yetkili mercilerine sunacağız. Alınan bu karar bizleri daha çok kamçılamalı, daha çok çalışmaya zorlamalı, önümüze bakmamızı sağlamalı, bize bizden başka dostun olmadığını, bütün yapılanmalarımızı birlik beraberlik ve kardeşlik üzerine kurmamız gerektiğini, doğusuyla batısıyla bir Çanakkale ruhunu yeniden canlandırma zorunluluğumuzu önümüze koymaktadır. Bu gün burada değerli bilim adamlarıyla bunları tekrar masaya yatırarak derinlemesine inceleyeceğiz."
"Bu karar Avrupa genelindeki akıl tutulmasının bir yansıması"
Batı Platformu'nun Türkiye'ye yeni öneriler sunmak için bir araya gelerek konuyu ele aldıklarını ifade eden Eski Devlet Bakanı Egemen Bağış, alınan karara tepki göstererek, "Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi gerçekten vahim bir karara imza attı. Bunun siyasi bir karar olduğu çok net bir şekilde ortada ve gerçeklerle alakası yok. Türkiye gibi demokrasiyi benimsemiş vatandaşlarının demokrasiyi korumak için 15 Temmuz'da gözünü kırmadan canını verdiği bir ülkeyi, demokrasisi sorunluymuş gibi göstermek, Türkiye'yi kendi bir takım taleplerine boyun eğmeye zorlayacak siyasi baskılar altında tutmak ve Türkiye'yi kötü bir algıya sürüklemek için atılmış bir adım olduğu çok bariz. Bizde bu gün bunu masaya yatıracağız Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi'nde ki bu tavrın aslında Avrupa genelindeki akıl tutulmasının bir yansıması olduğunu ve buna karşı alınması gereken önlemeleri değerlendireceğiz. Toplantımızın Türkiye yeni öneriler kazandıracağına inanıyorum. Hayırlı olmasını temenni ediyorum" şeklinde konuştu.
İHA