Albaraka Türk Genel Müdür Yardımcısı Temel Hazıroğlu, "Katılım bankacılığı sektörünün bankacılık sektöründeki payının yüzde 15'e çıkarılması hedeflendi. Katılım bankalarının büyümesi Türk bankacılık sektörünün risklere karşı daha dayanıklı olmasını sağlar" dedi.
Albaraka Türk Genel Müdür Yardımcısı Temel Hazıroğlu, bankacılık sektörü, katılım bankaları ve İslam dünyası ekonomik modeli ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. Hazıroğlu, , "Katılım bankacılığı sektörünün bankacılık sektöründeki payının yüzde 15'e çıkarılması hedeflendi. Katılım bankalarının büyümesi Türk bankacılık sektörünün risklere karşı daha dayanıklı olmasını sağlar" açıklamasında bulundu.
Katılım bankacılığının diğer bankalardan farklı olarak faiz hassasiyeti olan insanların ellerindeki, yastık altındaki fonları, altınları, madenleri ekonomiye kazandırarak bir anlamda ekonominin ateşleyici gücü olduğunu belirten Hazıroğlu, "Ancak tabi yılların getirdiği birikimle beraber faiz hassasiyeti çok yüksek olmakla birlikte diğer bankalara alışmış kesimin bu tarafa geçmesi biraz zaman alıyor. Bizim tahminimiz özellikle devletinde desteğiyle birlikte Kalkınma Bakanlığının öncülüğünde yeni bir katılım bankacılığı strateji planı oluşturuldu. Bu planda 2025 yılında katılım bankacılığı sektörünün bankacılık sektöründeki payının yüzde 15'e çıkarılması hedeflendi. Bu stratejik plan çerçevesinde çalışmalar sürüyor" dedi.
"Klasik bankacılığın krizlere dayanma şekli genelde zayıftır"
Klasik bankacılığın krizlere karşı dayanma şeklinin zayıf olduğunu belirten Hazıroğlu, katılım bankalarının büyümesiyle bankacılık sektörünün risklere karşı daha dayanıklı olacağını dile getirdi. Hazıroğlu, "Klasik bankacılığın krizlere dayanma şekli genelde zayıftır. Çünkü faize dayalı olduğu için hem toplarken hem kullanırken kullandırdığımız fonların reel ekonomiye gidip gitmediğini kontrol etmemiz güçtür. Ancak katılım bankacılığı sistemi gereği krizlere dayanıklı bir yapısı vardır. Çünkü bir taraftan fonu toplarken ortaklık yapıyorsunuz bu sizi güçlendirmiş oluyor, kullanırken de nakit bir kredi vermiyorsunuz. Bir malın peşin alıp vadeli satılmasına vesile olduğunuz veya kar-zarar ortaklığı yaptığınız için aslında reel sektörü, KOBİ sektörünü desteklemiş oluyorsunuz. Bu da ekonomide bir dayanıklılık oluşturmuş oluyor. Bu açıdan devletin, kamu sektörünün özellikle katılım bankalarını özellikle desteklemesi gerekir. Bunun ikinci bir boyutu yani reel sektörü desteklemenin ötesinde bir mal alım-satımı finanse edildiği için kayıtlı ekonomiye de destek sağlamış oluyoruz. Resmi faturaların kesilmesine vesile olmuş oluyoruz. Bu da özel bir ekonomiye katkı anlamına gelir diye düşünüyoruz" şeklinde konuştu.
"Katılım bankacılığının pastadaki payının artması gerçek ekonominin büyümesi, desteklenmesi anlamına gelir"
Temel Hazıroğlu, katılım bankacılığının pastadaki payının artmasının reel sektörün, gerçek ekonominin büyümesi ve desteklenmesi anlamına geldiğini söyledi.
"İslam dünyasının kendine has bir ekonomik modeli olabilmesi için aslında kendine has bir zihin yapısı olması gerekir bizce" diyen Hazıroğlu, "İslam dünyası maalesef 200 senedir özellikle Osmanlı'nın gerilemesiyle beraber büyük bir moralsizlik ve eziklik yaşıyor. Kendine güvenini de sarstığı için bu çağa ilişkin bir söz söyleme ve insanlığın bir anlamda gelişimine katkı sağlama zayıf kaldığını kabul etmemiz gerekiyor. İslam dünyasının yeni bir ekonomik model oluşturabilmesi önce düşünce sistematiğini yenilemesi gerektiğini düşünüyorum. Bunun içinde 2-3 senedir kaybettiği en büyük hazine olan düşünceyle akılla buluşması gerekir. Güvenini tazelemesi gerekir. Özellikle dünyanın ve insanlığın gidişatına baktığımızda kapitalizmin bir anlamda mülkiyet anlayışını bir tür felakete sürüklediğini söyleyebiliriz" diye konuştu.
"Borsada artışın olması iyiye işarettir"
Borsadaki artışları da değerlendiren Hazıroğlu, bunun iyiye işaret olduğunu vurgulayarak şunları kaydetti: "Son dönemde borsadaki artışın olması bir açıdan iyiye işarettir. Referandumdan sonra toplumdaki bu gerilim nispi olarak azalmış ve geleceğe dönük umutları yeşermiştir. Bu da uzun vadeli olarak borsaya yatırım yapan insanları çoğaltmış, ekonomiye olan güveni tazelemiştir. Borsa önümüzdeki dönemde ileri geri gidebilir ama uzun vadede olumlu devam edeceğini düşünüyorum. Ancak beklenmedik bir siyasi, toplumsal gelişme olursa doğal olarak borsalar ilk tepki veren yerlerdir. Bu durumu saymıyoruz ama normal şartlarda baktığımızda güçlü bir hükümet var halk oyunda önemli bir desteği almış iktidar var. 15 yıllık istikrarlı yönetim var. Bu açıdan baktığımızda borsanın bu tarzda kendini yukarı çekmesi aslında toplumun yatırımcının hem iktidara hem ekonomiye olan güvenleri sayılır".
İHA