Yayladibi, Amasya ilinin Taşova ilçesine bağlı bir köydür.
Köyümüzün adının nereden geldiği, Edinilen bigilere göre etrafımızda bulunan köy arazileri Vakıfların üzerine kayıtlıdır. Bu toprakları köy halkına kayıt etmek için görevli vakıf memurları köye gelirler. O yıllarda yapılan yoğun savaşlar nedeniyle köyde fazla erkek bulunmamaktadır. Hanımlar çoğunlukta idi. Gelen görevlilere izzet-i ikramda bulunan bir hanım köylümüz, Misafirleri güzel bir şekilde ağırlar. Çalışmalarını tamamlayan görevli memurlar Bu misafirperverlikten son derece memnun kalırlar. Görevlinin birisi, Bu HALAM bize çok yardımcı oldu, bizi aç açıkta bırakmadı, Gayet misafirperver davrandı. Arkadaşlar gelin bu araziyi bu HALAMIN üzerine yapalım der. (Hala, babanın kızkardeşine denir bizim yöremizde).
Diğer bir arkadaşı ise bize yapılan bu ikrama, İlgiye, karşılık burası HALAMA AZ gelir der. İşte bu konuşmadan sonra köyümüzün ismi de HALAMAZ olarak kalmıştır. Fakat, Devletimizin tarihte rum ve ermenilerin yoğunlukta yaşamış oldukları eski yerleşim yerlerinin isimlerini değiştirme politikası kapsamında köyümüzün de ismi YAYLADİBİ olarak değiştirilmiştir. (Yakın tarihte köyümüzde özellikle çalıca yaylası civarlarında ve köyümüzde Rumların yaşadıkları bilinmektedir. Dedelerimiz köyümüzün birkaç defa rumlarca yakıldığını hep anlatırlardı).
1.Eskiden akşamları hususi sohbetlere gidilirmiş, bilhassa kışın mısır soymaya gidilir o esnada bodrumlara samanın içerisine adeta samana yumurta dizer gibi elmalar dizilmiş oradan çeşitli elmalar çıkarılır meşhur AMASYA MİSKET elması ve SINAP elması getirilir, suda mısır pişirilmiş,yasdunluk o güzelim tarhana çorbası yarı fasülyeli veya yarı nohutlu pişirilir yarı uyur yarı uyanık vaziyette mısırın üzerine dikilerek mısır soyma devam eder evde boş bir odaya höbeklenmiş etrafında en az on onbeş erkek karı kız çoluk çocuk gece yarısına kadar hem sohbetler hem de şakalaşmalarla o gece oradaki mısır bitecek ve o esnada sofra kurulur bakarsın ki sofrada ne yokki (delikli fırın ekmeği, mısır(güdül)ekmeği, saç yağlusu, saç ekmeği külekten yeni çıkarılan o sapsaru tereyağı) getirilir saç ekmeğinin ortasınna beş barmağı bastırırsın o tereyağı öyle göllenirki o zaman onun dadına doyamassın, tarhana çorbası gelir yaru pahlalı onu yeriz.
Rahmetli babam anlatırdı eeeee bu tarana çorbası varya senin gavenden yüz gat iyidir oğlum, onu gave gibi içeceksin derdi o tarhana çorbası içilir,o esnada gaynanalar başlar gelinleri çekiştirmeye ah abu ah benim şıbıdık gelin varya eee ne oldu gız anlatsana yook anlatmam, niye gız anladsana yoo aşam olunca gocasına (hanı gece öğretmeni oğlum varya) eeee o beni döver sonra yok kız yok dövmez hele anlad bakayım böön puğardan gelüken senig emmiğ oğlu yanı yarasıca Üsünün önünden geçmiş Üsün geldi bana dedi.
EEE sona,ben de gelinin azına gözüne sıvadım eyce. Sohbet devam eder birde bakarsın ki sofrada ne yemek galmış ne de soyulacak mısır galmış hebsi bitivermiş.
2.Evli olan erkek evlat annesinin-babasının yanında kesinlikle oğlunu veya kızını sevemez hatta yanına dahi yanaştıramazdı kızım oğlum gibi lafları onların yanında söylemesi mümkün değildi.
3.Ramazanlarda çocuklar olarak hakıramazan çağırırdık derdikki (HAKIRAMAZAN EL MÜBAREK,HAKIRAMAZAN HOŞ MÜBAREK ÇAĞIRA ÇAĞIRA GELDİK KAPINA ÇIĞIRDIK DEVLETİNE DEVLETTE VAR BİR PINAR NE AKAR NE DİNER ONDAN İÇEN HURİLER ALLAH ALLAH DEDİLER YAĞ VERENİN OĞLU OLSUN,UN VERENİN KIZI OLSUN...(OĞLUNU VEYA KIZININ İSMİ SÖYLENİR)EVERİRSENİZ EVERİN EVERMEZSENİZ EVDEN OCAKTAN KOVARIZ. Derdik ne verirlerse alır giderdik en azından on kişi olurduk bir arkadaşın evinde börek yaptırır yerdik.
4.Ramazan ve Kurban bayramlarında çoluk çocuk bayram namazına giderdik,bayram namazını kılarken tekbirleri alırken rükuya gidilmemesi gerekirken bazıları giderlerdi. Başlardık gülmeye sonra namazdan çıkardık caminin önüne bayramlaşırdık büyüklerin ellerini mutlaka öperdik. Sabah sabah envai çeşit çorbalar (tarana,gatık hellesi,yarma çorbası pakla)ve ve ve .....neler neler getirirdik neler.
Öğlen yine namazdan sonra envai çeşit yemekler Kurban bayramı olursa mutlaka et yemeği paklalar gelirdi.
5.Köyden gurbete çalışmaya gidenler olurdu şimdiki gibi o zamanlar köye izine geldiğinde o akşam onun evi ziyaretçilerle dolup taşardı hoş geldine gelenlerle, izini bitincede bir akşam evvelde yolcetmek için elinde bir çıkıyna gelirler anneler artık derlerki gardaş gardaş şu çıkımı gülahmedime ver emi derler tekrar gurbete gelen kişi kendi yükün kat kat fazlası yükle geri işinin başına dönerdi.
Daha anlatacağım çok şeyler var ama bu kadarla yetinelim.
Yayladibi köyüne has mısır unu ile açılıp, ocak üzerinde kızartılıp, hafif şerbet sepilir ve bu tatlıya 'HALAMAZ PAKLASI' denir.