Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Nuh Albayrak, Aydın Doğan'ın 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Başdanışmanı Ahmet Sever'e yazdığı skandal mektubu gündeme getirdi ve "Bağımsız yargı diyenler nerede?" diye sordu.
Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Nuh Albayrak, bugünkü köşesinde Aydın Doğan'ın yargıya nasıl müdahale ettiğini yazdı. İşte Albayrak'ın o köşe yazısı:
"Neredeyse her ay bir darbe yıldönümü telin ediyoruz. Önceki gün 12 Eylül'ü konuştuk, yarın ise milletin seçtiği ilk başbakanın, "darbe ve yargı" isimli bir cinayet planı ile nasıl katledildiğini konuşacağız. Darbeler, halkın sandık darbeleri sayesinde kalıcı olamamış ama farklı senaryolarla aynı oyun hep tekrarlanmıştır. Bunun sebebi ise azmettiricilerin sorgulanmamasıdır. En çarpıcı örnek olan ve "dindarların siyasî ve iktisadî bakımdan bin yıl kendine gelememesi"ni hedeeyen 28 Şubat, askerlerin sadece güran olduğu bir medya darbesidir. Ama meselenin bu kısmı hiç sorgulanmamıştır. Bunu sorgulayıp cezalarını verebilseydik, Sayın Erdoğan'ı "muhtar bile olamayacak" hale getirme çabalarını ve bunu yapamayınca da gemiyi olduğu gibi batırmaya kalkmalarını da önleyebilirdik. Bu hıyanet losunun "amiral gemisi" Hürriyet, başından bu yana tne ateşinin çırası olmuştur. Aydın Doğan döneminde ise buna, grup menfaatlerini koruyup kollama görevi (!) de eklenmiştir.
28 Şubat bir medya darbesidir
28 Şubat bu görevin başarıyla(!) ifasıdır. O dönemdeki manşetleri incelendiğinde, ülkenin nasıl ilmek ilmek işlenerek 28 Şubat'a getirildiği görülecektir. Peki, manşetlerin darbesi, 28 Şubat'tan sonra bitti mi? Kesinlikle hayır... Tam aksine, asıl işleri ondan sonra başlıyordu. "Görev" devam etti ve merhum Erbakan'ın, ortağı Çiller'e verilmek üzere iade ettiği başbakanlık görevinin Mesut Yılmaz'a verilmesi sağlandı. Nitekim Yılmaz, Hürriyet'e atılan ses bombası için 29 Haziran 1997 Pazar günü, Aydın Doğan'ın Beykoz'daki malikhanesine "Geçmiş olsun" ziyaretine gitti. Fakat ne hikmetse bu "geçmiş olsun" ziyareti 6 saatten fazla sürdü. Asıl ilginci, Yılmaz direk Ankara'ya gitti ve yeni kabineyi Cumhurbaşkanı Demirel'e sundu. Aynı liste, ertesi günkü Hürriyet Gazetesi'nde "Hükümet tamam" manşetiyle yayınlandı. Galiba bir de Milliyet'te "Muhtemel kabine" başlığıyla yer almıştı. Ben o meşhur "Pijamalı ziyaret" muhabbetinin arka planını 18 Nisan 2015'te yazmıştım. (www.star.com.tr/yazar/mesele-pijama-degil-ahmet-bey-yazi-1021783/)
Yıllardır "pijama" ile örttükleri bu skandalı karşılarında bulunca şoka giren Doğan Grubu, günler sonra Ahmet Hakan vasıtasıyla, "Öyle olsaydı Hürriyet'in yayınladığı liste ile Yılmaz'ın açıkladığı liste aynı olurdu" gibi gülünç bir açıklama yayınlamıştı. Askerlere yıktırılan hükümetin Mesut Yılmaz'a hediye edilmesinde o kadar önemli payı olan Demirel'in üç tane bakan kontenjanı da mı olmayacaktı ki?
"Bağımsız yargı" diyenler nerede?
Aydın Doğan bu demokrasi ayıbı ile hiçbir zaman yüzleşmedi. Üstelik bu "Eski Türkiye" alışkanlığını, onların manşetleriyle çarpışa çarpışa gelen Erdoğan'ın döneminde de aynen sürdürdüğü ortaya çıktı. Önceki gün Türkiye Gazetesi'nde Batuhan Yaşar'ın yayınladığı "Skandal Mektup", Aydın Doğan'ın; kapıdan sokmasanız bile bacadan girerek yürütmeyi ve yargıyı nasıl etkilediğinin tescilidir. Bu, sessiz kalarak geçiştirilebilecek bir olay değildir. Ve bu mektup, bağımsız yargı simsarları için de bir "samimiyet testi" olacaktır. Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ait bir suç duyurusu evrakını sallaya sallaya yargıya müdahale nutku atan Kılıçdaroğlu, nedense bu skandal mektup hakkında ağzını bile açmadı. Elbette şaşırtmadı. Yoksa asırlık atasözü yalancı çıkardı.. Ama yandaşları sussa da bunun ve bugüne kadar "pijama muhabbeti" altına gizlenen darbelerin hesabı artık sorulmalıdır. Bu mektup sebebiyle hangi değişiklikler yapılmıştır, aynı "Ahmetciğim" yöntemiyle başka hangi talepler karşılanmış ve Doğan hatırına ülke ne kadar zarara uğratılmıştır? Bunların hesabı sorulmazsa daha çook "Cambaza bak" oyunu seyrederiz."
İHA