Uzman Psikolog Özge Genlik, bağımlılığın belirli bir süre için bireye rahatlık, esenlik, iyi hissetme ve mutlu olma deneyimleri yaşantılanmasına zemin sunan ancak uzun süreçte fizyolojik, psikolojik ve davranışsal boyutlarda organizmanın bütünselliğine ciddi boyutlarda zarar verici sonuçlar doğuran, kişinin kendi iradesi ile seçtiği eylemlerin bütünü olduğunu belirtti.
Hiçbir madde ya da varlığın tek başına bağımlılık oluşturmayacağını kaydeden Uzman Psikolog Özge Genlik, "Örneğin madde bağımlılığına yol açan maddenin kendisi değil, kişinin o maddeye yüklediği anlam ve aynı zamanda bireyin o maddeyi kullandığında duyumsadığı duygulardır. Yaşam enerjimizin en temel kaynağı duygularımızdır. Duygularımızı ne kadar çok ifade edersek o kadar çok bağlı bir yaşam deneyimleriz. Bağımlılık ile bağlılık arasındaki en temel fark: bireyin duygularının farkında olması ve deneyimlediği duyguları özgür iradesi ile ifade edebilmesidir. Duygular ile ilk kez bizi dünya gezegenine getirmeye niyet etmiş kişinin rahminde tanışırız. Bedensel hafızamız, cenin halinde iken daima kayıttadır. Ve bizi dünya gezegenine getirmeye niyet etmiş kişinin tüm hissettiklerini sünger gibi emer, bedensel hafızamıza kayıt ederiz. Bu bağlamda tüm "bağımlılıkların" temeli rahimde oluşmaktadır. Rahimde ne kadar çok farklı ve olumlu duygular deneyimlersek Dünya gezegenine özgürce, kendini bilerek eyleme geçen yaşama bağlı insan varlıkları olarak merhaba deriz. Rahimde çok fazla stres altında hissederek kaygı, korku, üzüntü gibi pek de olumlu olmayan duygular deneyimlememiz Dünya gezegenini güvensiz bir yer olarak algılamamıza bunun sonucunda da "mutluluk, neşe, şefkat, merhamet, sevgi" gibi duyguları bir nesne ya da varlık aracılığıyla deneyimle bir başka deyim ile yaşam enerjimizi hissedebilmemiz için "bağımlı" bireylere dönüşme potansiyelimizi arttırmaktadır. Bu nedenle "bağımlılık" sürecini deneyimleyen bir birey iseniz rahimde geçirdiğiniz süreci, doğum anınızı ve doğum anını takip eden süreci yeniden yapılandıracak bir psiko-terapi seansı yaşama özgürce yaşam enerjisi ile bağlı bir bireye dönüşme sürecinizi hızlandıracaktır. Bireysel psiko-terapi seanslarından faydalanması esastır" dedi.
Madde, televizyon, oyun, sosyal medya, seks, yemek, alışveriş ve insan bağımlılığı gibi en sık gözlemlenen bağımlılık türlerinin kökeninde bağımlıya bağımlılık (codependency) kavramının var olduğunu anlatan Uzman Psikolog Özge Genlik, "Bağımlıya bağımlılık (codependency), çevremizdeki uyaranlara çok fazla odaklanarak kendi iç dünyamız ile bağlantımızı koparmamız anlamına gelmektedir. Mutluluğu pembe dizi serüvenlerinde, satın aldığımız nesnelerde; heyecanı yarışma programlarında, sevgilimizden gelen mesajlarda huzuru daha çok mesai harcayarak elde edeceğimiz maddi kazanç ile satın alabileceğimize dair oluşturduğumuz inançlarımızda, başarıyı en iyi olmak yönünde sergilediğimiz amansız mücadelelerde ararken her an sahte benlikler geliştiriyoruz. Sürekli hissettiğimiz tamamlanmamışlık hissiyatı bizleri daha fazla almaya, daha fazla çalışmaya aslında bir bakıma kendimizi daha fazla yok etmeye yönlendiriyor. Olduğumuz halimizle tam, bütün ve mükemmel bir varlık olduğumuzu unutmuş haldeyiz, bu ruh halimizin adı: bağımlıya bağımlılık sendromu" diye konuştu.
Bağımlıya bağımlı bireylere nasıl dönüştük?
"Kendimiz olmayı tercih etmek yerine toplumun bizi onaylayacağı, sevip koşulsuz bir şekilde kabul edeceği davranışlarımızı pekiştirirken sürekli zihnimizi dinleyerek gerçek öz benliğimiz ile bağlantımızı kopardık. Öz benliğimizin yerine sahte bir benlik yapılandırarak bağımlıya bağımlı bireylere dönüştük" diyen Uzman Psikolog Özge Genlik, bağımlıya bağımlı olan bireylerin genel özellikleri konusunda ise şunları söyledi; "Sürekli kendilerine acı duyumsattıran deneyimler döngüsü oluştururlar, başkalarının ihtiyaç ve gereksinimlerine çok fazla odaklanırlar, diğerinin istediği dışında onun/onların sorumluluğunu üstlenir sonrasında bu durumdan şikayet ederek kurban rolüne bürünürler, kendilerini çok fazla eleştirirler ve suçlama eğilimi gösterirler, herşeyi kafalarına takar ve her olayı zihinlerinde büyütürler, konuşmaları genellikle diğer insanların duyguları, düşünceleri ve davranışları üzerinde odaklanır, kontrolcü davranışlar sergiler ve herşeyi kontrol edeyim derken asıl kendilerini engellerler ve böylece yoğun bir öfke duygusu hissederler, olanı olduğu gibi kabul etmekte zorlanırlar sürekli zihinlerini birşeyler ile meşgul ederek gerçek ile yüzleşmekten kaçınırlar. Duygusal olarak sürekli bir diğerine bağımlıdırlar, herşeyi bir diğeri ile yapmak isterler. Sağlıksız iletişim kurarlar dillerinde sürekli suçlayıcı ve öğüt verici kelimeler vardır, diğer insanlarla olan ilişkilerinde sınırları sağlıksızdır, kendi ihtiyaçları yerine bir başkasının ihtiyaçlarını tatmin etmeye yönelirler, bağımlıya bağımlı kişiler genel olarak güven eksikliği deneyimlerler çünkü bir diğeri olmadan kendi var oluşları ile temastan tamamen kaçınmaktadırlar.
Bağımlığa bağımlılık öz benliğin unutulmasıdır. Kişi kendisi ile olan ilişki bağını zedeler ve duygularını açıkça ifade edemediği, davranışsal kuralların olduğu kendine acı hissettiren sağlıksız sevgi bağı olmayan ilişkiler geliştirir. Yaşam döngüsünde kurtarıcı, memnuniyetçi, mükemmeliyetçi, kurban ya da bağımlı bir rol üstlenerek yaşamını kendisi olmadan sürdürmeye çalışır.
Bağımlıya bağlı kişiler yaşam enerjileri ile bağlantılarını koparırlar. Yaşam enerjileri ile bütünleşmelerinin yolu deneyimledikleri acı duygusunu bir dönüşüm aracı olarak kullanarak farkındalıklarını geliştirmek üzerine olmalıdır. Özündeki çocuğu yeniden keşfetmek ve özgür bırakmak için, fiziksel-zihinsel-duygusal-manevi ihtiyaçlarının yeniden farkında olmak ve ben kimim? Sorusunun yanıtını bulabilmesi için bireyin, beden (somatik) ve dönüşümsel odaklı bireysel psiko-terapi seanslarından faydalanması esastır."
İHA