AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, hukuk devleti ve ifade hürriyeti konularındaki fasıllar hakkında çok hassas olduklarını belirterek, "Açık ve net şekilde çağrı yapıyorum. Bu konulardaki fasılları açalım. 23. ve 24. fasılları açalım. Fasılları açalım ve bunları resmi bir şekilde konuşalım. Çünkü bunlar müzakerelerin kalbidir" dedi.
AB Bakanı ve Başmüzakereci Çelik, TOBB'da düzenlenen Türkiye-AB Karma İstişare Komitesi 35. Toplantısı'nın açılışında konuştu. Çelik, Türkiye'nin Ortadoğu'da yaptığı operasyonların kendi ulusal güvenliğini sağlamak için olduğu kadar AB'nin ve NATO'nun da güvenliği sağlamak için olduğunu kaydetti. Bu noktada Türkiye ile AB arasında güçlü köprülerin kurulması gerektiğini dikkat çeken Çelik, "Biz AB'nin siyasilerine, kurumlarına bunu teklif ediyoruz. Gelin daha çok konuşalım, daha çok işbirliği yapalım. Eğer Türkiye ile ilgili bazı eleştirileriniz varsa bizim de eleştirilerimiz var. Yapıcı eleştiri bir haktır" diye konuştu.
"Açık ve net şekilde çağrı yapıyorum. 23. ve 24. fasılları açalım"
AB'nin hukuk devleti ve ifade hürriyeti gibi konularda yorum yaptığını dile getiren Çelik, bu konularda çok hassas olduklarını vurgulayarak, "Açık ve net şekilde çağrı yapıyorum. Bu konulardaki fasılları açalım. 23. ve 24. fasılları açalım. Fasılları açalım ve bunları resmi bir şekilde konuşalım. Çünkü bunlar müzakerelerin kalbidir. Ama siz ifade hürriyeti, hukuk devleti gibi konularda 23. ve 24. fasılları açmayacaksınız ama bu konularda Türkiye ile ilgili eleştiri yapacaksınız. O zaman ne oluyor biliyor musunuz? Paylaştığımız ortak değerler, hukuk devleti, demokrasi, insan hakları ortak değer olmaktan çıkıyor sadece birer siyasi enstrüman haline geliyor. AK Parti hükümetleri her zaman reform hükümeti olmuştur. Reform süreci devam etmektedir insan hakları, hukuk devleti gibi konulardaki bütün fasılları açmaya ve çok kısa bir sürede kapatmaya hazırız. Eğer gerçekten bizimle insan hakları, hukuk devleti konuşulmak isteniyorsa AB'ye çağrı yapıyorum, bu fasılları açalım. Biz bu kavramlardan kaçmıyoruz. Tam tersine bu kavramlar konusunda daha çok işbirliği yapmaya davet ediyorum. Ama bunun yerine dışlayıcı, fasılları siyasi sebeplerle açmayan, Türkiye'ye karşı bir takım ideolojik blokajlar oluşturan bir yaklaşım söz konusu olursa burada ilerlemek söz konusu olamaz. Bu konularda darbeye karşı aldığımız bütün tedbirlere ilişkin çeşitli eleştiriler yapılıyor. Türkiye açık bir toplumdur ve Türkiye'de bizim söylediğimiz "fasılları açarsınız, net bir şekilde konuşuruz, fotoğraf net bir şekilde ortaya çıkar." Önümüzdeki dönem çok önemli olacak. Özellikle ekonomi açısından, AB ile ilgili Kanada arısında gerçekleştirilen serbest ticaret antlaşmasının içeriğini yakından takip ediyoruz. Gümrük Birliğin güncellenmesi konusuna özel bir önem veriyoruz. Şimdiye kadar geldiğimiz nokta iyidir. Bu noktanın 2017 yılında başlayacak müzakerelerle çok iyi noktaya gelmesi lazım" şeklinde konuştu.
"Hemen hemen Avrupa'daki her seçimde Türkiye karşıtlığı yaşanıyor"
Çelik, Türkiye'nin güneyinde etnik ve mezhepçi temeldeki terör örgütlerinin giderek faaliyetlerini arttırdığına dikkat çekti. Irak ve Suriye'deki gelişmeleri hep birlikte gördüklerini ve dünyanın gözünün önünde Halep'te insanlığın yok edildiğini ifade eden Çelik, "Musul'dan bahsediyoruz, Rakka'dan bahsediyoruz. Ama demokrasinin beşiği AB topraklarında bizi çok kaygılandıran gelişmeler var. Aşırı sağın, ırkçılığın yükselişine karşı hep beraber mücadele etmemiz lazım. Bir siyasi "matruşka" oluşturdular. Hemen hemen Avrupa'daki her seçimde Türkiye karşıtlığı yaşanıyor. Türkiye karşıtlığının arkasında aslında ırkçılık yaşıyor. Türkiye karşıtlığını kaldırın altından İslamafobi çıkıyor, kaldırın ırkçılık çıkıyor, yabancı düşmanlığı çıkıyor. Ama en kökenine inin bunu yapanlar esasında Avrupa düşmanıdır. Avrupa'nın temsil ettiği demokrasi, insan hakları gibi değerlere karşıdırlar" değerlendirmesinde bulundu.
"Türkiye karşıtlığı hiçbir yerde seçim kazanamıyor"
"Ana akım siyasetçiler bu aşırı sağ akımlarla yarışmak için çeşitli seçimlerde zaman zaman Türkiye karşıtlığına prim veriyorlar" diyen Çelik şunları kaydetti:
"Bu demokrasiyi korumuyor, aşırı sağın daha çok güçlenmesini sağlıyor. Türkiye karşıtlığı hiçbir yerde seçim kazanamıyor. Brexit sürecinde Türkiye karşıtlığı yapıldı onu yapanlar kaybettiler. Son Almanya'daki yerel seçimlerde aynısı oldu, dün Avusturya'da aynı şey gerçekleşti. Ama tehlikeli bir şey oluyor. Her seçimden sonra aşırı sağ siyasetçiler son derece güçleniyor. Arkadaşlarımız dünden itibaren sabaha kadar Avusturya'daki seçimlerle ilgili, İtalya'daki referandumla ilgili beni bilgilendirdiler. İtalya'daki referandum ya da Avusturya'daki seçimler Türkiye'nin AB üyeliğini ne ilgilendiriyor diye düşünülebilir. Ama biz çok ilgiliyiz. AB üyesi olmasak da kendimizi Avrupa'nın geleceğinden sorumlu hissediyoruz. Biz Avrupa'da misafir değiliz ev sahibiyiz. 500 yıldır Avrupa'dayız ve güçlü bir Avrupa devleti olduğumuz konusunda hiçbir tartışma yok. Biz AB üyesi olsak da olmasak da biz AB'nin temel siyasi değerlere bağlı ve birlik olmasını arzu ediyoruz. Irkçılıkla, aşırı sağla bunun etkisi haline girmiş bir AB olmamalıdır."
TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Türkiye-AB Karma İstişare Komitesi 35. Toplantısı'nın Temmuz ayında yapacaklarını ancak 15 Temmuz darbe girişimi nedeniyle toplantıyı ertelediklerini kaydetti. Türkiye'nin 15 Temmuz'da ciddi bir saldırı ile karşı karşıya kaldığını belirten Hisarcıklıoğlu, "Başta halkımız ve demokrasimiz olmak üzere, ekonomimiz ve devlet sistemimiz bu saldırının hedefi oldu. Parlamento binamız saldırıların hedefi oldu. Türkiye'nin başta DAEŞ olmak üzere küresel terörle mücadele çabalarının önü kesilmek istendi. Halkımızın, başta Türkiye-AB KİK Türkiye kanadı kuruluşları olmak üzere sivil toplum kuruluşlarımızın ve tüm siyasilerimizin ortak reaksiyonu ile bu hain saldırı engellenmiş oldu" diye konuştu.
"Parlamentolar diyalog yeridir. Müzakereleri dondurma veya askıya alma yeri olmamalıdır"
Hisarcıklıoğlu, Avrupa Parlamentosu'nun Türkiye ile katılım müzakerelerini geçici olarak dondurulması kararından derin bir üzüntü duyduklarını dile getirerek, "Böylesi önemli bir kararın, Türkiye-AB Karma İstişari Komitesi üyesi olan işçi, memur ve işveren sendika konfederasyonları, meslek kuruluşları ve sivil toplum kuruluşları dahil sosyal taraflarla hiç istişare edilmeden alınabilmiş olmasından da ayrıca üzüntülüyüz. Avrupa Parlamentosu'nun bu kararı, objektif temellerden yoksun olup, Türkiye'deki gelişmeleri tek taraflı bir bakış açısıyla ele almaktadır. Ayrıca, Parlamentoların doğal misyonuna da aykırıdır. Parlamentolar müzakere yeridir. Parlamentolar diyalog yeridir. Müzakereleri dondurma veya askıya alma yeri olmamalıdır" dedi.
"Türkiye-AB KİK 1995 yılından beri, hiçbir siyasi gerginliğe aldırmadan, çalışmalarını devam ettirmiştir. Biz, diyalog ve müzakere yoluyla, en zor konuların çözümünde bile, bir ortak noktanın bulunabileceğine inanıyoruz" diyen Hisarcıklıoğlu şöyle devam etti:
"O nedenle, Türkiye-AB KİK olarak çalışmalarımızı her koşulda sürdürüyoruz. 35 inci toplantımızı da yoğun bir gündemle yapıyoruz. Türkiye-AB ilişkilerinin gündemindeki konuları biz de ele alıyoruz. Vize serbestisi, Suriyeli mülteciler, gümrük birliğinin güncellenmesi konularını gündemimize aldık. 15 Temmuz sonrası, Türkiye'deki yatırım ortamını ele almak istedik. Vize konusu, KİK olarak her zaman öncelikli konularımız arasında yer alıyor. Bu konudaki çalışmaların, Hükümetimiz ve Avrupa Komisyonu tarafından sürdürüldüğünü biliyoruz. Çözümün yakın olduğuna inanmak istiyoruz. Artık vizeler kaldırılsın. Bu talebimizi de tüm yetkililerin duymasını istiyoruz. Gümrük Birliğinin modernizasyonu konusu, Türkiye için de AB için de son derece önemli. Ben, TOBB Başkanı ve EUROCHAMBRES Başkan Yardımcısı olarak da konuya baktığımda, müzakerelerin bir an önce başlatılıp, mevcut gümrük birliği yapısının genişletilerek iyileştirilmesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Hepimiz kazanacağız. O nedenle, burada lütfen siyasi davranmayalım. Bakın, dünya ticareti daralıyor. AB ile ABD arasında TTIP müzakerelerinin sonucu, artık eskisi gibi öngörülür olmayacak."
İHA