ANKARA (İHA) – Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, "Artık kamu ve özel diye bir ayrım söz konusu değil, amaç üretimdir, verimdir, tarımın geleceği ve dünyayı bekleyen sorunlara karşı ön tedbirlerimizi almaktır. O yüzden burada muhafazakar davranma lüksümüz yok, bütün imkanlarımızı özel sektöre açmak durumundayız" dedi.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, Gıda ve Tarımsal AR-GE & İnovasyonda Kamu ve Özel Sektör Buluşması konulu toplantıya katıldı. Bakanlıkta gerçekleştirilen toplantının açılış konuşmasını yapan Bakan Çelik tarımın öneminin dünyada her geçen gün arttığını ve bu sektörün stratejik noktada olduğunu belirterek, her şeyin modasının geçtiğini ama tarımın modasının geçmeyeceğini vurguladı. Bilim çağı, teknoloji ve uzay çağı yaşandığını ama hiçbir çağın tarımın önemini azaltmadığını dile getiren Çelik, üretmenin önemine de değinerek, "Yaşamak için yemek, yemek için ekmek yani üretmek mecburiyetindeyiz. Dünya nüfusu hızla artıyor, 2050 yılında dünya nüfusunun 10 milyara ulaşacağı tahmin ediliyor, bu da şunu gösteriyor ekmek kavgası daha da kızışacak, ekmek artık aslanın ağzında değil midesinde olduğu inancındayım. Özellikle Afrika kıtası merkezli açlık yaygınlaşıyor ama buna karşın yapılan açıklamalarda dünyadaki tahıl stokunun 500 milyon tonu üzerinde olduğu açıklanıyor. Bir tarafta açlıktan ölenler, diğer tarafta 500 milyon ton tahıl stoku söz konusu. Ortada bir çelişki var, uluslararası kuruluşların önünü göremeyen bir şekilde istatistik tutmak ve rapor açıklamanın ötesinde çok ciddi bir şey görmemekten üzüntü duyuyorum. FAO (BM Gıda ve Tarım Örgütü) verilerine göre 2050 yılında eğer tarımsal hasılada yüzde 60'lık bir artış olmazsa dünyayı daha büyük bir felaketin beklediği ifade ediliyor. Bugün 2 milyar aç ve yoksul insan, 2050 yılında 10 milyar nüfus söz konusu olacaksa ve hasılada bir artış söz konusu olmayacaksa burada aç ve yoksulların sayısının daha da artacağı bir tabloyla dünya karşı karşıya kalıyor. Bu da sürdürülebilir bir yaşam artık hayal diyebileceğimiz bir tablo demek. Bu tarımsal hasılanın nasıl gerçekleşeceği konusunda kimsenin elinde bir sihirli değnek yok. Tespitler yerinde ama çözüm nasıl gerçekleşecek net bir şekilde ortaya koyan yok" dedi.
"Bu yıl iyi gideceğini düşündüğümüz turizm sektöründe yaklaşık 40 milyon civarında turistimiz var"
Tabiatın dengesinin bozulduğunu aktaran Çelik, küresel ısınmayla iklim değişikliklerinin, tarım arazilerinin betonlaşması, toprak ve suyun kirlenmesi, tüketim çılgınlıkları ve aşırı kentleşmenin almış başını gittiğinin altını çizdi. Bu dönemde gıdayı kontrol edenin dünyayı kontrol etme noktasında olduğunu söyleyen Çelik, artan nüfus ile beraber tarım arazilerinin de azaldığını ve cevap bulunması gereken ana sorunlardan birinin gıda arz güvenliğinin nasıl sağlanacağı olduğunu söyledi. Çelik, "Tarım açısından oldukça avantajlı bir ülke olduğumuzu söyleyebiliriz. 24 milyon hektar tarımsal araziye sahibiz. Üreticiye çok ciddi destekler veriyoruz, bu yıl itibariyle son 16 yıl içerisinde 100 milyarı aşan bir tarımsal desteği gerçekleştirmiş bulunuyoruz. Bizim nüfusumuz da 80 milyona yükseldi, öyle kilit bir coğrafyada yaşıyoruz ki, mültecilerden kurtulma şansınız da yok. Her dönem bölgede yaşanan sorunlardan dolayı Türkiye'nin ev sahipliği yaptığı on binlerce mülteci insanlarla karşı karşıyayız. Bugün itibariyle yaklaşık 4 milyona yaklaşan bir misafirimizi de burada doyurmak sorumluluğumuz var. İnşallah terör belasından bir an önce kurtuluruz, bu yıl iyi gideceğini düşündüğümüz turizm sektörü var, yaklaşık 40 milyon civarında da turist beklentimiz var" şeklinde konuştu.
"Artık kamu ve özel diye bir ayrım söz konusu değil, amaç üretimdir"
Toprağın iyi korunması gerektiğinin önemine değinen Çelik, bakanlar kurulu kararıyla tarımsal sit alanı ilan ettiklerini ifade etti. 141 ovayı tarımsal sit alanı ilan ettiklerini ve bu alanda çalışmaların süreceğini söyleyen Çelik, şunları kaydetti:
"Bizim ne yele, ne sele, ne de ele verecek toprağımız yok. Şehit kanlarıyla sulanmış olan bir toprağımız ve 80 milyona karşı sorumlu olan bir coğrafyamız var. Sele vermeyecek şekilde bir duruş sergilememiz, yele vermeyecek şekilde çalışma yapmamız ve hesabı olan ele de vermeyecek şekilde millet olarak bir duruş sergilememiz gerekiyor. Biz bu bakış açısıyla çiftçilere maddi olarak tabi ki destek vereceğiz ama asıl destek verilmesi gereken konu bilgi. Biz kalkınacaksak üniversiteler ve bilim öncülüğünde kalkınacağız, göreve geldiğimizde ilk uğradığımız yerlerden biri YÖK'tü. Ziraat fakülteleriyle ve hocalarımızla bir araya geldik, kimin rafında ne varsa bunları sahaya yansıtması gerekiyor. Çiftçiyle iç içe olmak konusunda bir bakış açımız var, çiftçiye bilgiyi verecek olan bakanlık dışında STK'lar ve üniversiteler ile iş birliği yapmamız gerekiyor. Doğru politikalarla yürüyüşümüzü hızlandırmamız gerekiyor. Her yıl 400 bin buzağının öldüğü söyleniyor, bu buzağılar ilgisizlikten mi bilgisizlikten mi ölüyor, kesinlikle bilgisizlikten ve bunu gidermek herkesin görevi. Aldığımız kararlardan birisi işletme bazlı danışmalığı hayata geçirmek oldu. Sahada sorunların çözümü noktasında bu kararlılığımızı sürdüreceğiz. Geleceğe daha güvenle bakabilmemiz adına gerek üniversitelerle, STK'larla, gerekse bakanlıktaki arkadaşlarımızın birikimleriyle Türkiye'nin birikimlerini masaya yatırarak milli tarım projesi adı altında yeni bir projeyi hayata geçirdik. Bu kapsamda da AR-GE çalışmaları büyük önem taşımaktadır, bakanlığımız bünyesinde 73 merkezde AR-GE çalışmaları yapılmaktadır. Bununla birlikle genetik kaynakların korunması gibi çalışmalarla da başarılarımız oldu. ŞAP hastalığına karşı geliştirilen aşılarla da ithalat ortadan kalktı, kendi aşılarımızı üretme noktasına geldik. AR-GE harcamaları içindeki tarımsal AR-GE'nin payı yüzde 3.5'tir. 5 yıl içerisinde bu sayıyı yüzde 7'ye çıkarma hedefimiz var. Özel sektörden de elini taşın altına koymasını beklemekteyiz, özel sektörün desteği yüzde 3 bu çok az. Artık kamu ve özel diye bir ayrım söz konusu değil, amaç üretimdir, verimdir, tarımın geleceği ve dünyayı bekleyen sorunlara karşı ön tedbirlerimizi almaktır. O yüzden burada muhafazakar davranma lüksümüz yok, bütün imkanlarımızı özel sektöre açmak durumundayız, açtık hayırlı uğurlu olsun."
İHA