Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, "Hayırcıların bile hayrına olacak bu halk oylamasının "evet'le neticelenmesi. Niçin? Ya yönetime gelecek ya da milletin yeteri kadar güvenini almadığını düşündüğünden milletin güvenini kazanacak bir kimseye yer açacaklar. İtiraz ne, direnç ne, niye hayır diyorlar? Yoldan çekilmek istemiyorlar" dedi.
Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, Milli Görüşçü Kuruluşlar Platformu üyelerinin referandumda neden "evet" diyeceklerini açıkladıkları toplantıya katıldı. İç Kale Otel'de gerçekleştirilen toplantıda yaptığı konuşmada Bakan Yılmaz, "Bizim kültürel kodlarımızda vardır, 3 kişi yolculuğa çıkarsa aralarından birini başkan seçsin. Böyle bir inanca sahip olan kültürel kodu olan kişi 3 kişi yola çıkıyor başkan seçiyor da, 80 milyon bir araya gelsin de başkan seçmesin diyor böyle bir şey olabilir mi? Emaneti ehline millet verecek. Millet yanlış yapar mı? Yanlışta buluşamayacak, yanlış bir tercih de yapmayacak olan milletin bu tercihine şapka çıkarmak demokrasinin gereğidir. Bu sistem kesinlikle Türkiye'ye çağ atlatacak" diye konuştu.
"Hayırcıların bile hayrına olacak bu halk oylamasının "evet'le neticelenmesi"
"Hayırcıların bile hayrına olacak bu halk oylamasının "evet'le neticelenmesi" ifadesini kullanan Bakan Yılmaz, konuşmasına şöyle devam etti:
"Niçin hayırcıların dahi hayırına neden olacak? Partiler ülkeyi yönetmek için vardır. Ya yönetime gelecek ya da milletin yeteri kadar güvenini almadığını düşündüğünden milletin güvenini kazanacak bir kimseye yer açacak. Ya yol aç, ya yol göster ya da yoldan çekil. Eğer bunlar yol açamazlarsa yoldan çekilmek zorunda kalacaklar. İtiraz ne, direnç ne, niye hayır diyorlar? Yoldan çekilmek istemiyorlar. Ağır aksak gidiyoruz, bırakın böyle gitsin diyorlar. Sen buna razısın da millet buna razı değil. Milletin buna razı olmadığını rahmetli Erbakan, Alparslan Türkeş, Süleyman Demirel, Muhsin Yazıcıoğlu söyledi."
"Güçlü partilerin olması lazım"
Anavatan Partisinden Turgut Özal'ın cumhurbaşkanı olduktan sonra ayrılmasının Anavatan Partisini zayıflattığını kaydeden Yılmaz, "Siyasi partiler demokrasinin temel unsurlarıdır. Bütün siyasi partiler zayıflarsa demokraside zayıflar. O halde güçlü partilerin olması lazım. Partileri güçlü tutacak da Lideri. Liderleriyle yoluna devam etmesi lazım. Yeter ki millete güven. Kadere iman eden kederden emin olur. Millete güvenen de milletten korkularından kurtulur. Bu aziz millet her zaman hangi iki tane tercih önüne gelmişse mutlaka daha iyisini tercih etmiş. İstikrar istiyoruz değil mi? Herkes baksın görsün, tek parti iktidarları döneminde Türkiye 5'in üzerinde büyümüştür. Menderes dönemi, Demirel'in 65-71 dönemi, Turgut Özal'ın 83'ten sonraki dönemi ve Recep Tayyip Erdoğan'ın 2002'den sonra AK Parti'nin dönemini. Yoksul olan evde kavga bitmez derler. Bizim bu ülkede yoksulluğu kaldırmamız lazım. Çok mesafe aldığımızı söylüyorum ama yoksulluğun hepsinin kalktığını söylersek doğruyu söylememiş oluruz. 2002'de biz geldiğimizde 66 milyon var. Yoksulluk oranı yüzde 30, şimdi yüzde 2'nin altında nüfus da 80 milyon. Daha çok çalışmak, üretmek lazım, milli geliri arttırmak lazım" ifadelerini kullandı.
"Türkiye'deki parlamenter sistem dünyadaki parlamenter sistemlere benzemez"
Türkiye'deki sistemin adının iyi koyulması gerektiğini vurgulayan Bakan Yılmaz, "Eğer adını iyi koymazsak doğru yargıya varamayız. Türkiye'deki sisteme parlamenter sistem derler ama dünyanın hiçbir ülkesinde parlamenter sistem Türkiye'deki gibi değildir. Türkiye'deki parlamenter sistem dünyadaki parlamenter sistemlere benzemez. Parlamenter sistemde esas olan hükümet parlamentodan çıkar, yetki de sorumlulukta hükümettedir, başbakandadır. Türkiye'de çift başlılık vardır. Anayasanın 8. maddesi; "Yürütme görevi cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından yürütülür." Cumhurbaşkanına çok büyük bir yetki verilmiştir. Niçin? Bu makama siyasetten birisinin geleceği düşünülmediğinden. Bu makam tamamen sorumsuz tutulmuştur, hiçbir şekilde sorumlu tutamazsın, niçin? Bu makama siyasetçinin, milletin adamının geleceği düşünülmedi. Merkezden bir bürokratın geleceği düşünüldü de ona göre ayarlandı. Bu vesayet makamı olarak kurgulansın dedi. Bizde parlamentolar bu vesayet düzenini engellemek için, perdelemek için kurulmuş bir organdır" değerlendirmesinde bulundu.
"Başkanlık sisteminin ülkemize, milletimize, İslam alemine faydalı, gerekli olduğuna inanıyoruz ve hep birlikte "evet" diyoruz"
Milli Görüşçü Kuruluşlar Platformu üyeleri adına referandumda "Yeni bir dünyaya evet" sloganıyla yola çıktıkları kampanya çerçevesinde neden evet dediklerine ilişkin basın açıklamasını ise Saadet Partisi 20. Dönem Zonguldak Milletvekili Necmettin Aydın okudu. Aydın, açıklamasında şunları kaydetti:
"Bu referandum herhangi bir parti seçimi değildir. Siyasal iktidar değişimi değildir. Bu bir sistem değişikliğidir. Bu sistem değişiklikleri bazen onu gerçekleştirilen siyasi kadroların aleyhine de olabilir. 1950'de çok partili siyasal hayatı geçişi gerçekleştiren CHP, o sistemde bir daha iktidar olamamıştır. Bugünkü referandumda sistem değişikliğine hayır demeyi siyasi iktidara hayır demekle özdeşleştirmemek lazım. Bu sistem değişikliği ülke menfaati meselesidir. Mutlaka bu gerçekleşmelidir. Eğer bu ve benzeri başkanlık sistemi olsaydı 1995 yılında merhum Erbakan Hocamız ikinci turda kesinlikle başkan seçilmişti. Türkiye'yi 5 yıl idare ederdi. Türkiye dünya lideri olurdu. Bugün getirilmeye çalışılan partili cumhurbaşkanı sistemi olabilseydi, geçmişte Özal ve Demirel partilerinden ayrılmak zorunda kalmasaydı, Yıldırım Akbulut, Mesut Yılmaz, Tansu Çiller gibi denemeleri yaşamak mecburiyetinde kalmaz, Türkiye bir 10 sene kaybetmezdi. Milli görüşün en temel prensibi ülkemiz, İslam alemi ve insanlığı ilgilendiren ve onlar için faydalı olacağına inandığımız her konu için canla başla çalışmaktır. Ülkemizi ilgilendiren her konu biz milli görüşçüleri çok ciddi şekilde ve derinden etkiler. Merhum Erbakan Hocamızın 50 yıl evvel de teklifi başkanlık sistemidir. Bizler de bugün Milli Görüş hareketinin önemli kuruluş temsilcilerinin birliği olarak başkanlık sisteminin ülkemize, milletimize, İslam alemine faydalı, gerekli olduğuna inanıyoruz ve hep birlikte "evet" diyoruz."
İHA