Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, yeni sistemde cumhurbaşkanının partili olmasının tarafsızlığını etkilemeyeceğini söyledi.
Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, İstanbul Sanayi Odasının meclis toplantısına katıldı. Toplantıda sanayi sektöründen firma temsilcileri, iş adamları ve yatırımcılar hazır bulundu. Toplantıda iş dünyasına hitap eden Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, önemli açıklamalarda bulundu. "Referandum sonrası Türkiye'nin yeni vizyonunun ekonomi ve sanayi açısından önemi" başlığı altında bir konuşma yapan Canikli, cumhurbaşkanının partili olmasının tarafsızlığına gölge düşürmeyeceğini söyledi. Canikli, "Cumhurbaşkanı tarafsız olması gerekir. Tarafsızlığın ölçüsü de "görsel olarak bir siyasi partiye üye olmamasıdır" şeklinde tanımlanıyor. Şu andaki anayasada da öyle tanımlanıyor. Cumhurbaşkanı seçildikten sonra siyasi partiyle ilişiği kesilir maddesi var. Tarafsız olması ne demek? Bu şekilde partiden ilişiği kesildiği zaman o cumhurbaşkanı faaliyetlerinde objektif olmayacak mı anlamına geliyor. Eğer tanım bu şekilde ifade ediliyorsa başbakanı nasıl düşüneceksin? Bütün başbakanlar partilidir. Çoğu da aynı zamanda genel başkandır. Şu anda da öyledir. Geçmişte de böyleydi. Başbakanların yapmış oldukları icraatların objektif olmadığını mı söylemek istiyorsunuz? Ya da böylemi söylenmesi mi gerekir? Yürütme yetkisinin büyük bölümünü başbakan kullanıyor. Ama başbakan tarafsız değil, bir siyasi partinin genel başkanı bu mantık sakat bir mantıktır. Bir siyasi organa üye olursunuz bu başka bir şeydir. Yürütme noktasında da bir görev verildiği taktirde son derece tarafsız ve objektif olarak yürütme görevini kullanırsınız. Siyasi parti üyesi olunması bu tarafsızlığı ortadan kaldırmaz" dedi.
"Türkiye her zaman güçlü yönetimi ele almak zorundadır"
Türkiye'nin daha etkin bir yapıya geçtiğini belirten Canikli, "Şu anda uygulanan sistemde en büyük problemlerden birisi gereğinden fazla siyasi kademenin olmasıdır. Bürokrasinin vesayet kademesidir. Mevcut sistemde cumhurbaşkanı başbakana talimat veriyor. Bu talimat ayrıca değerlendiriliyor. Başbakanın bakanlara talimat veriyor. Talimat yine ayrı bir değerlendirmeye tabi tutuluyor. Dolayısıyla en üst kademede verilen talimatlar, birden fazla değerlendirmeden geçiyor. Bu da sistemin etkinliğini azaltıyor. Şimdi bu kademeler ortadan kaldırılıyor. Her şey netleştirilip sadeleştiriliyor. Yeni sistemde başbakan olmayacak. Siyasi kademeyi tam anlamıyla temsil eden cumhurbaşkanlığı olacak. Makamın verdiği karar ve talimatlar artık yeniden değerlendirilmeye tabi tutulmaksızın hayata geçirilecek ve iki başlılık ortadan kalkacak" dedi.
Terör örgütlerinin siyasi istikrarsızlıktan beslediği de ifade eden Canikli, "7 Haziranda tek başına hükümeti kuracak bir çoğunluk oluşmadı. AK Parti ile CHP arasında bir koalisyon görüşmeleri başlamıştı ama hükmet yine kurulamadı. Bölücü terör örgütünün tekrar uzun bir aradan sonra saldırılara başlaması ile 7 Haziran seçim sonuçları arasında çok yakın bir ilişkisi vardı. Tesadüfi değildi. Zamanlama olarak tekrar saldırılarına 24 Temmuz 2015'te 7 Haziran seçimlerinden çok kısa bir süre sonra başladılar. Bu seçim sonuçlarıyla çok yakından bağlantılıdır. Türkiye her zaman güçlü yönetimi ele almak zorundadır" diye konuştu.
"Türk ekonomisinin tek kırılganlığımız cari açığımızdır"
Türk ekonomisinin en zayıf noktasının cari açık olduğunu kaydeden Canikli, "En sıkıntılı alanımız cari açığımız, cari açığın kaynağı da söylendiği gibi düşük tasarruflar değildir. Onlar birer sonuçtur. Esas neden yüksek ithalattır. İthalatın fazla oluşudur. Denklemden fazla ithalatları çektiğiniz zaman tasarruf değerlerinizin yükseldiğinizi göreceksiniz. Cari açığımız yüzde 4'ün altında, bir sonraki hedefimiz yüzde 3'ün altına indirmek. Türk ekonomisinin tek kırılganlığımız cari açığımızdır" dedi.
Kıdem tazminatı konusunda işçilerin ve çalışanların geriye gidecekleri bir çalışma yapılmayacağını belirten Canikli, "Otomatik ve gönüllü BES(Bireysel Emeklilik Sistemi) tasarruf oranlarımızın yükseltilmesini sağlayacak araçlardır. Aynı zamanda finansal mekanizmalara da derinlik kazandıracaktır. Bu yükün bankalar üzerinden diğer alanlara kaydırılması sonucunu doğuracak olan bir sistemdir. Bankalar üzerindeki yükün finansal piyasalara paylaştırılmasıyla faizin düşürülmesini planlıyoruz. Bankalar faizlerin yüksek olmasından dolayı mevduat yarışına giriyor. Buradan bankalara sesleniyorum. Bu kesinlikle doğru bir yöntem değildir. Bu bankalara da bir katkı sağlamaz. Kurallara uygun şekilde serbest piyasa gereğince herkes işlemlerini yapacak ama bu konuda kesinlikle taviz vermeyeceğiz" şeklide konuştu.
İHA