İhlas Haber Ajansı ve TGRT Haber Ankara temsilcisi Batuhan Yaşar, Türkiye Gazetesi'ndeki köşesinde "Almanya batıyor mu?", "Almanya'da tartışılması gereken konular ne? Neden Türkiye ve Türkiye Cumhurbaşkanı Almanya'da ana konu?", "İngiliz ekonomisinin Brexit sonrası yükselişi Berlin'i neden tedirgin ediyor?", "Hukukçular Aydın Doğan'ın davaları için neler söylüyor?" sorularına cevap aradı
Batuhan Yaşar'ın "O da ne... Almanya batıyor mu?" başlıklı yazısının tamamı ise şöyle:
"Aslında beklendiği gibi gelişiyor olaylar
Almanya'daki seçimlere sadece 20 gün kaldı.
Normal şartlar altında tartışılması gereken konuları sıralayalım:
1- Almanya'nın S.O.S sinyalleri veren ekonomisi ve batan Alba-Berlin Hava Yolları...
2- Yükselen ırkçılık...
3- Çöken göçmen politikası. Sırp, Rumen, Bulgar ve son olarak Ukraynalıların giderek artan nüfusları ve Alman halkının hoşnutsuzluğu
4- Sosyal gerginlikler, sokak olayları ve mafyanın her alanda etkisini göstermesi.
5- Alman Borsası DAX'taki kan kaybı ve istikrarsızlık.
6- Alman emeklilik sisteminin hızla iflasa doğru gitmesi.
7- İngiltere'nin ayrılık kararının ardından AB içinde yaşanan çalkantı. Polonya ve Macaristan'ın haklı olarak Almanya'ya başkaldırısı ve reform beklentisi.
8- İsrail'e satılan denizaltılarla ilgili ortaya çıkan rüşvet skandalı (İsrail eski Deniz Kuvvetleri Komutanı gözaltında)
9- Askerî politik meselelerin gün yüzüne çıkması.
10- Avrupa Ordusu (İngiltere olmadan nasıl kurulacak?)
Ama bir bakıyorsunuz Angela Merkel ile Martin Schulz "TV düellosunda" Türkiye'ye çamur atma yarışına giriyor...
Ne alaka?
Bu kadar problem ortada dururken
Niye Türkiye ve Türkiye Cumhurbaşkanı ana konunuz?
Bari Recep Tayyip Erdoğan'ı da çağırsaydınız.
TV programı Türkiye ile başladı, Türkiye ile bitti.
Hanımefendi ve beyefendi Türkiye'nin AB üyeliğini dondurmaktan, sonlandırmaktan bahsediyor.
Avrupa Birliği uçurumdan aşağı hızla inerken bunu yapabilir mi?
İşte İngiltere AB'deki bu çöküşü gördüğü için koşarcasına kaçtı.
Ama Almanya İngiltere'nin çıkış işlemini bir türlü sonlandırmıyor...
Hem de İngiltere'nin bir an evvel "kesip atmak" istemesine rağmen...
Almanya "fasıl fasıl gidebiliriz ve ancak bu şekilde üyeliği sonlandırabiliriz" diyor.
İşi yokuşa sürüyor.
Balıkçılık, tarım, serbest dolaşım, enerji vs... Tek tek gidelim diyor...
Bir taraftan da 60 milyar avro istiyor..
Ne kadar çok kopartabilirsek.
Yanisi şu:
Bu iş böyle yapılırsa yıllar yıllar sürer.
Özetle İngiltere ile AB'nin patronu Almanya arasındaki bu konu çok tatsız noktalara doğru gidiyor...
BREXIT SONRASI İNGİLİZ EKONOMİSİ YÜKSELİYOR
Alman ekonomisi hızla çöküşe giderken İngiliz ekonomisinin Brexit sonrası yükselişi Berlin'i tedirgin ediyor.
1900'lerin ilk yarısında Birleşik Krallık "üzerinde güneş batmayan imparatorluk" diye tanımlanırdı.
Sonra yaşananlar malum... Adım adım gelen çöküş...
Yıllardır ekonomik sıkıntılarla boğuşan İngiltere, Brexit sonrası yeni bir refah dönemine adım attı.
Gelen doğrudan yabancı yatırımlarındaki artış güvenli limanın Berlin değil de Londra olduğunu işaret ediyor...
Türkiye ile İngiltere'nin bölgesel çıkarlarının birleşmesi Angela Merkel'i tedirgin eden bir başka konu...
AB'yi daha doğrusu Almanya'yı çok daha büyük problemler bekliyor:
- İspanya ve İtalya'nın başına buyruk hareketleri, AB'yi takmamaları...
- Fransa'nın ekonomik yükün altına elini koymaması.
- Doğu blokunun ağzını açıp Almanya'dan sürekli para beklemesi.
- Batan Yunan ekonomisinin mütemadiyen sübvanse edilmesi.
- ABD'nin yeni yönetiminin AB'ye özellikle de Berlin'e mesafeli duruşu...
Angela bütün bunları bırakmış Türkiye düşmanlığı üzerinden prim toplamaya çalışıyor.
Zaten son referandum öncesi Türkiye'yi hem ekonomik hem de siyasi olarak istikrarsızlaştırabilmek için elinden geleni yapmadı mı?
Sonuç ne oldu?
Angela'nın işi gerçekten zor... Almanya'yı zorlu günler bekliyor...
Bütün bu Türkiye karşıtı hamleleri, PKK ile FETÖ'ye güvenli liman olma azmi sakın Almanya'yı istikrarsızlaştırmasın?
HUKUKÇULARDAN KÖTÜ HABERLER VAR AYDIN BEY..
İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesi Aydın Doğan'ın "Kağıt üçkağıt" davasını yeniden mi açıyor?
Geçen hafta Aydın Bey'e bir hatırlatmada bulunmuştuk:
"90'lı yıllar çok gerilerde kaldı Aydın Bey..."
Belli ki takvimini güncellememiş...
Hala hükümetlerin ömrünü kendisinin belirleyebileceğini sanıyor.
Siyaseti 1990'larda olduğu gibi dizayn edebileceğini düşünüyor.
"O iki davadan Aydın Doğan'ın kurtuluş şansı yok" yazımıza yüzlerce mesaj ve telefon aldık.
Hukukçular der ki;
-"Tek bir duruşma ile silinen 826 milyon liralık vergi tahakkuku yeniden vergi mahkemesi tarafından görülebilir... Bunun önünde hiçbir hukuki engel yok!.."
-"Kağıt üçkağıt davası" FETÖ'nün şahsi avukatı Hasan Günaydın tarafından Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda, usulüne uygun açılmadığı gerekçesi ile düşürülmüştü "İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesi davayı sil baştan yeniden açabilir... Açması da gerekir çünkü yeni deliller oluştu..." (SPK Kanununa muhalefetten Aydın Doğan'a 8 yıl 9 ay hapis cezası istenmişti)
Unutmadan bir de "28 Şubat davası" vardı Aydın Bey... Hani 90'lı yıllarda "hükümetleri ben kurar ben yıkarım" demekten bile çekinmediğiniz dönem.
Hatırladınız mı?
28 Şubat'ın sivil ayağı mevzuu!
Siz Meral Akşener ve Abdüllatif Şener'in parlatılması veya onlara yeni parti kurulması konularını bırakın.
Bu 3 konu daha ciddi!..."
İHA