CHP Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz, dış politikada hassas bir dönemin yaşandığını kaydederek, "Donald Trump'ın bizim ülkemizle ilişkilerinin iyi olmasını elbette biz isteriz. Amerika'da nasıl bir siyahi lider geldiğinde Amerika halkı bunu hazmetme konusunda zorlandıysa, şimdi devletin desteklemediği bir aday seçim aldı. Dolayısıyla aynı hazımsızlık orada da devam ediyor. Bizim böyle bir dönemde çok dikkatli bir dil götürmemiz gerekiyor" dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz, partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Yılmaz, Kıbrıs'ın kapsamlı müzakerelerle kritik bir aşamaya geldiğine dikkat çekerek, "Görüşmeler biz garantör ülke olmamıza rağmen, bu konu partiler üstü olmasına rağmen maalesef bizim kamuoyunda pek fazla yer almıyor" şeklinde konuştu.
Kıbrıs'ta kapsamlı müzakerelerle ilgili "Türkiye garantördür" söyleminin yer aldığını ifade eden Yılmaz, "Bunun garantörlüğü burada sadece AKP garantördür denmiyor. Türkiye garantördür deniyor. Bu bizim için partiler üstü milli bir meseledir diyoruz. Bu sadece AKP'nin milli meselesi değildir. Kapsamlı çözüm bizimde içinde olduğumuz bir ülke olarak bizi de ilgilendirmesi lazım ama bakıyoruz ki Türkiye'den de sadece birkaç bürokratı kapsıyor bu çözüm" ifadelerini kullandı.
"Bir kere müzakere tekniği açısından taviz kelimesini kullanmak çok sağlıklı değildir"
"Müzakereler sanki biz yenilmişiz psikolojisi ile devam ediyor" diyen Yılmaz, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Birkaç gün önce bir bakanın yapmış olduğu talihsiz açıklamaya hep beraber şahit olduk. "Biz nereye kadar taviz vereceğimizi biliyoruz." Bir kere müzakere tekniği açısından taviz kelimesini kullanmak çok sağlıklı değildir. Bunun böyle takdim edilmesi sanki biz bir şeyleri masada verip kalkacakmışız gibi bu konunun sunulması son derece yanlış. Bu konuya bizim dışımızda herkes sevindi dışarıda, ki çünkü Türkiye taviz verip kalkacak dedi. Bu zamana kadar kapsamlı müzakerelerle ilgili yapılan açıklamalara baktığımız zaman burada iki konu dikkatimizi çekiyor. Bir tanesi psikolojik olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), rotasını kendi içindeki tartışmalar, diğer partilerin tartışmalarından ziyade Güney'deki partilerin danışıklı dövüşü ve oyunlarına odaklanıyor."
AK Parti'nin dış politikada bütün tezlerinin çöktüğünü savunan Yılmaz, "Bir tutarlılığı kalmamıştır. Siz KKTC'yi çözüm için zorluyorsunuz. Ama kendiniz gerekirse referandum yapıp çıkarız diyorsunuz. Yani KKTC'yi sizin olmadığınız bir platformda, sizin olmadığınız bir yerde görmek istiyorsanız o zaman Avrupa Birliğinin bütün müktesebatları sizin o altına imza atacağınız anlaşmayı iki gün sonra aşındırır ve hiçbir şey yapamazsınız. Bu konuda da uyarıda bulunmak istiyoruz" dedi.
"FETÖ olayı patladı, akabinde de başkanlık"
Hükümetin Avrupa Birliği sürecini kullanarak yargıyı ve orduyu dizayn ettiğini iddia eden Yılmaz, "İşine gelen her şeyi Avrupa Birliği sürecine saklanarak yapmaya çalıştı. FETÖ olayı patladı, akabinde de başkanlık, tek adam rejimi, biz tek adam rejimi diyoruz. Onunla yoluna devam etmek için Avrupa'nın ulaşmamasını istiyor. Böyle bir nokta üzüntü vericidir" açıklamasında bulundu.
Gündeme ilişkin değerlendirmelerinin ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Yılmaz, Türkiye-İsrail ilişkileri ve Mavi Marmara ile ilgili bir soruya, "Eğer bu gemi İsrail'e yani Gazze'ye gitseydi bir zafer çığlıklarını duyacaktık AKP'nin ve büyük kutlamalara şahit olacaktık. Gidemedi, orada 9 tane vatandaşımızın ölümü ile sonuçlandı. Bu sefer arkasında duramadılar yaptıkları işin, sonra pek çok üslup olarak bizim kabul etmeyeceğimiz atışmalar yaşandı. Sonuçta AKP'nin kendi öne sürdüğü şartların bir tanesi kısmen oldu, onun dışında hiçbir şey yerine gelmedi. Meclise getirdikleri anlaşma ile İsrail askerlerinin bütün yargısal süreçlerden affını öngördüler. Tükürdüklerini yaladılar. Dış politikada bu irtifa kaybından sonra İsrail'e yanaşma ihtiyacı hissedildi. Şimdi onun gereği yapılıyor" cevabını verdi.
"Donald Trump'ın bizim ülkemizle ilişkilerinin iyi olmasını elbette biz isteriz"
"AB ile karşılıklı şantaj politikası bizim alanımızı çok daralttı" diyen Yılmaz, şunları kaydetti:
"Türkiye şuandaki yönetim bütün yumurtalarını seçim kampanyasında karşı oldukları Donald Trump sepetine koymak istiyor. Bizim böyle bir hassas dönemde bütün dünyayı karşımıza alarak, bütün tehditkâr bir üslupla böyle gidemeyeceğimizi bilmemiz lazım. Donald Trump'ın bizim ülkemizle ilişkilerinin iyi olmasını elbette biz isteriz. Ancak şunu unutmayalım orada da çok büyük zorluklar çekiliyor. Amerika'da nasıl bir siyahi lider geldiğinde Amerika halkı bunu hazmetme konusunda zorlandıysa, şimdi devletin desteklemediği bir aday seçim aldı. Dolayısıyla aynı hazımsızlık orada da devam ediyor. Bizim böyle bir dönemde çok dikkatli bir dil götürmemiz gerekiyor."
Musul'a ilişkin değerlendirmede de bulunan Yılmaz, "Bizim Musul'daki IŞİD sonrası dönemle ilgili bir hazırlığımız olması gerekirdi. O hazırlığın olmadığını görüyoruz. Suriye'de bir hazırlığımız yok" şeklinde konuştu.
İHA