CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Diyorlar ki Türkiye'de dikta yönetimi yok. Ya 12 Eylül'ü bile aratıyorsunuz bırakın dikta yönetimini" dedi.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM'deki grup toplantısında yaptığı konuşmada, 20 Temmuz'u hiç kimsenin unutmaması gerektiğini vurgulayarak, "20 Temmuz Türk siyasal tarihinde bir sivil darbe tarihidir. Son 1 haftada yaşananları aktaracağım. Müjdat Gezen Sanat Merkezine yapılan saldırı. Müjdat Gezen dik duran bir sanatçı. Onurlu duran bir sanatçı. Kimseye eyvallahı olmayan bir sanatçı. Kimsenin önünde boyun eğmeyen bir sanatçı onun kültür merkezini gece gelip yakıyorlar. Verdiği cevap çok güzel, "Binamızı yakabilirler ateşe verebilirler ama yüreğimizdeki cumhuriyet ateşini hiç kimse söndüremez" diyor. Bir sanatçıya yakışan bir cevap. Gençlik kollarımızın bir üyesi Samet Burak Sarı o da dün tutuklandı. Niye tutuklandı? Tweetler atmış. Kendisi söylüyor bu tweetleri ben atmadım eşleştirme yapın diyor. Savcı mahkemeye veriyor. Mahkeme serbest bırakıyor. Savcı itiraz ediyor başka bir mahkemeye gidiyor. Aynı talebi yineliyor ben atmadım diyor. En son Deniz Yücel'i çağırıyorlar. Hem Türk vatandaşı hem Alman vatandaşı. Kendisi ifade vermeye gidiyor. Uzun süredir tutuklu. Kısa süre içinde özgürlüğe kavuşmasını istiyoruz. Bir gazeteci üzerine bu kadar baskı kurmak doğru değildir. Gazetecileri hapse atmak doğru değildir. Gazetecileri susturmak doğru değildir. Demokrasiye, Türkiye'nin imajına zarar veriyor" diye konuştu.
"12 Eylül'ü bile aratıyorsunuz bırakın dikta yönetimini"
Grup toplantısına katılan Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencilerine "hoşgeldiniz" diyen Kılıçdaroğlu, "Mülkiye bizim akademik dünyamızın en önemli kurumlarından birisidir. Türkiye'yi yönetenler oradan çıkarlar. Demokrasiyi onlar getirirler, özgürlükleri onlar savunurlar. Şimdi 20 Temmuz sivil darbesinden sonra pek çok hocanın görevine son verildi. 12 Eylül askeri darbesinde görevine son verilen hoca sayısı 120 idi. 20 Temmuz darbesinden sonra görevine son verilen akademisyenlerin sayısı 4 bin 811. 4 bin 811 hocayı kapının önüne koydular. O hocalar ki çocuklarımızı emanet ettiğimizi, çocuklarımıza aydınlık geleceği öğreten, her türlü fedakarlığı yapan ve bu hocalar yetişsin diye yurt dışına gönderdiğimiz emek verdiğimiz harcamalar yaptığımız gelsin üniversitelerimizde ders versin diye üzerine titrediğimiz 4 bin 811 hocayı kapının önüne koydular. Diyorlar ki Türkiye'de dikta yönetimi yok. Ya 12 Eylül'ü bile aratıyorsunuz bırakın dikta yönetimini" değerlendirmesinde bulundu.
"Kim bu ülkenin vatandaşı olarak kendi ülkesinde rahat yaşamak istiyorsa ele ele gönül gönüle "hayır" oyu verelim"
Fatma Bostan Ünsal'ın da görevine son verilen akademisyenlerden birisi olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, "Bunun özelliği AK Parti'nin 64 kurucusundan birisi bu aynı zamanda. 64 kurucusundan birisi kapının önüne koyuldu. Bakın ne söylüyor Fatma Bostan Ünsal, "20 Şubat'ta doktora sınavına başörtülü olduğum için alınmadım. Akademi bize kapalıydı ama onun dışında görüşlerimizi rahat bir şekilde ifade ediyorduk. Yani 28 Şubat döneminde dahi görüşlerimizi rahat bir şekilde ifade ediyorduk. Meşru bir pozisyonumuz vardı. Bugün o meşruiyette konuşamıyor, mağduriyetleri dile getirdiğimizde kendi arkadaşlarımız ki bunlar daha ziyade AK Parti seçmeni bunu ihanet olarak görüyorlar" diyor. Biz hep söyledik yine söylüyoruz. İnsanın siyasi düşüncesine, kimliğine, yaşam tarzına, kılık kıyafetine bakmıyoruz. İnsansa bu ülkede yaşıyorsa başımızın üstünde yeri var diyoruz. Bu kadar açık. Daha dramatik bir şey söylüyor Fatma Bostan Ünsal, "Gözaltındayken ve evindeyken intihar edenler çok daha trajik durumlar olduğu için kamu görevinden ihraç edilenlerle ilgili konuşmaktan utanıyorum. Beni attılar üniversiteden ama evindeyken gözaltındayken intihar edenler var. Benim sorunum onların sorunu yanında çok daha düşük" diyor. "Ben kendi sorunumu anlatmaktan utanıyorum" diyor. Sayın Ünsal gerçekleri kimse örtemez, kapatamaz. Gerçek bütün çıplaklığıyla Türkiye'nin önünde duruyor. Gelin anayasa referandumunda sağı solu, ileriyi geriyi bırakalım, kim demokrasi istiyorsa, kim özgürlük istiyorsa, kim bu ülkenin vatandaşı olarak kendi ülkesinde rahat yaşamak istiyorsa el ele gönül gönüle "hayır" oyu verelim. Biz hep beraber kim mağdursa onların yanında duracağız. Mağdur aileleri var aramızda sevgili anneler kapıdan girerken gözyaşları içinde bir grup anne önümü kesti. Çocuklarımız aylardır hapiste diyorlar. Ben harp okulu öğrencilerini de, pilotları da, askerleri de biliyorum. Size sözüm söz adalet gerçekleşinceye kadar her zaman mağdurların yanında olacağım" ifadelerini kullandı.
"Önce kendi çocuklarını al, hep beraber gidin Rakka'ya bizde alkışlayalım"
Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
"Gündemimizde anayasa değişikliği var. Referanduma gidilecek. Ama halkın gündeminde ne var. Halkın gündeminde birinci soru işsizlik. Ne diyorlar "18 yaşına bastın mı milletvekili olacaksın" diyorlar. Bir gencin babası geldi, "Oğlum 18 yaşında değil, 28 yaşında kaç yıldır işsiz biz milletvekilliği falan istemiyoruz, biz önce çocuklarımıza iş istiyoruz" diyor. İş iş iş istiyoruz diyor. 18 yaşındaki milletvekilini kimin için getiriyorlar. Bu Ankara'da oturan beyler var ya kendi çocukları ve torunları için getiriyorlar. Onlar milletvekili olacak neden? Bide üstelik hiç askere gitmeyecek. Bereket versin Sayın Cumhurbaşkanı bu gerçekleri meydanlarda anlatıyor. Söylüyor beyefendi, "18 yaşında milletvekili yapacağım, askerden de muaf yapacağım" kimin çocuğunu? Kahramanmaraşlı Ökkeş'in çocuğunu mu yapacak, berber İrfan'ın çocuğunu mu yapacak? Kendi çocuklarını ve torunlarını yapacak. Onlara gelecek hazırlıyorlar. Vatandaşlarımdan isteğim, Nisan ayında sandığa gideceksiniz. Demokrasi sadece benim değil hepimizin sorunu. Gideceksiniz şu soruyu kendinize sorun, benim çocuğum var 18, 19, 25 yaşında kaç yıldır işsiz. Sen buna iş mi buldun? Şimdi milletvekilliğiyle beni kandırmaya çalışıyorsun, gençlerin oyunu almaya çalışıyor. Sevgili gençler bu oyuna gelecek misiniz? Kimse bu oyuna gelmez. Ayrıca askerlikten muaf yapacaklar. Bu Ankara'daki beylerin çocukları hiç askere gitmez, hiç gitmedi, gitmiyor da zaten. Ama garibanın çocuğu El Bab'a gider, eksi 35 derecede dağların tepelerinde terörle mücadele eder, şehit olur gelir. Onlar ne yaparlar, "çok iyi oldu" derler. Allah şehitlik nasip etti diye. Senin çocuğuna niye nasip olmuyor bu şehitlik niye sen kendi çocuğunu göndermiyorsun? El Bab'a niye göndermiyorsun? Şimdi "Rakka'ya gideceğiz" diyorlar. Kimin çocuğuna güveniyorsun da Rakka'ya gidiyorsun. Garibanın çocuğuna mı güveniyorsun. Önce kendi çocuklarını al, hep beraber gidin Rakka'ya bizde alkışlayalım. Alın çocuklarınızı Rakka'ya gidin. Ne diye, hangi gerekçeyle gidiyoruz Rakka'ya? Kim teşvik ediyor sizi? Hangi devletin kara kuvvetleri konumuna geliyorsunuz siz? Türkiye'nin güvenliği El Bab'tı bitti. Bunlar bir ara Şam'a da gideceklerdi. Emevi Camii'nde namaz kılacaklardı. Allah'ın takdiri Süleyman Şah Türbesini kaçırmak zorunda kaldılar."
"Bizim işsiz ordumuz Danimarka nüfusundan daha fazla"
"Yeni anayasa değişikliğiyle biz Türkiye'yi uçuracağız diyorlar" diyen Kılıçdaroğlu, "15 yıldır Türkiye'yi siz yönetiyorsunuz. Siz Türkiye'yi uçurdunuz da birisi size kalktı engel mi oldu? Kaldı ki 2 yıl fiilen başkanlık sistemi uygulanıyor. Sayın Cumhurbaşkanı Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturuyor. Başbakanlık koltuğu zaten boş, o da Cumhurbaşkanı yardımcısı gibi zaten görev yapıyor. Siz vatandaşlarım Sayın cumhurbaşkanı bir şey söyleyecek de, Binali Yıldırım buna itiraz edecek aklınıza gelir mi böyle bir şey? Tam tersine esas duruşta, 500 metreden görse Sayın Erdoğan'ı 100 düğmesi varsa 10 saniyede ilikler. Hangi çift başlılık? Ne oldu iki yıl. İşsiz sayımız 771 bin arttı. 771 bin kişi işsizler ordusuna katıldı. Hani siz Türkiye'yi uçuracaksınız. Tam tersi Türkiye felaket eşiğine ağır ağır gidiyor. İşsizlik oranları resmi rakamlar açıklandı yüzde 12.1. Kriz dönemlerinde işsiz sayısı kaçtı. 1982'de yüzde 7,6, 1990'da Körfez Krizinde yüzde 8, 2001 yüzde 9, 2017 yüzde 19,4. 6 milyon işsizimiz var. Danimarka'nın nüfusu 5 milyon 600 bin. Bizim işsiz ordumuz Danimarka nüfusundan daha fazla. Türkmenistan'ın nüfusu 5 milyon 400 bin. Bizim işsiz ordumuz Türkmenistan nüfusundan daha fazla. Norveç 5 milyon 200 bin. Bizim işsiz ordumuz Norveç nüfusundan daha fazla. Çünkü işsizlik umutsuzluk demektir. İşsizlik bütün kötülüklerin anasıdır" açıklamasında bulundu.
"Ankara'daki beyler bir tek işçi bile almadılar"
Kılıçdaroğlu, konuşmasında şunları kaydetti:
"İşsizlerin sorununa çözüm üretiyorlar mı? Şimdi hakkını yemeyelim. Çıktı Sayın Cumhurbaşkanı TOBB'da bir konuşma yaptı ve bir çağrıda bulundu. "Türkiye'de kaç tane işveren var 1 milyon herkes bir işsiz alırsa işsizlik sorununu çözeriz" dedi. Zekaya bakın pırıl pırıl bir zeka. Bu öneriyi önce 2004'te yapmış Trakya'da. Kimse takmamış. 2010'da yapmış TOBB'da kimse takmamış, 2016'da yapmış kimse takmamış, 2017'de yine TOBB'da yaptı. Takarlar mı takmazlar mı bilmiyorum. Ama şimdi şu noktaya geldi. Diyor ki, "ben yeni başlayacak olanları çalıştırmayanları o işverenleri teşhir edeceğim" diyor. Yani şantaja başvurdu, yani baskıya başvurdu. Şimdi baskı kuruyorlar bir işçi alacaksın. Parasını ver. Bir çağrı daha yapalım. Bu Ankara'daki beylerin fabrikaları var. Gemileri var. Allah aşkına bunlar işçi aldılar mı? Bir tek işçi bile almamışlardır. Sen al kardeşim. Her fabrikana 10 bin tane işçi al ne olacak. Sen demiyor musun işçi alın diye, alın. Elin oğluna gelince fabrikana zorla işçi alacaksın. Kendine gelince görmeyeceksin ve duymayacaksın. Bu milletin ferasetine, ahlakına, gelecek umuduna güveniyorum. Bu milletin bu tür palavralara kulak asmayacağını da biliyorum."
İHA