Uzman Klinik Psikolog Pelin Su Uzun, çocukların yaşadıkları korkular konusunda ebeveynlere tavsiyelerde bulundu.
"Korku, canlı varlıkların, görünen ve görünmeyen tehlikeler karşısında gösterdikleri en doğal tepkilerdir" diyen Psikolog Pelin Su Uzun, "Doğumdan 2 yaşa kadar geçen dönemde bebekler yüksek ve ani sesler karşısında tedirgin olurlar, büyük hayvanlardan ve büyük objelerden korkarlar. Ayrıca anne babadan ayrı kalmaktan, yabancı kişilerden korkabilirler. 2 yaş sonrasında kazanılan bilişsel becerilerin etkisiyle korku oluşturan durumlar da değişir. Okul öncesi dönemde çocuklar karanlıktan ve yalnız kalmaktan korkabilirler. 5 yaşında bu korkulara dış dünyada tanımadığı kendisine zarar verebileceğini düşündüğü insanlardan ve canlılardan korkabilir. Ayrıca vücutlarına zarar gelmesinden korkmaya başlarlar. 6 yaşlarında bu korkulara doğaüstü varlıklar eklenir. (hayalet, canavar, uzaylı ) 7-8 yaşlarında korkular daha çok günlük yaşamda karşılaşabileceği tehlikeler şeklindedir. 9 yaşından itibaren okul başarısı önem kazanmaya başlar ve başarısız olma korkuları, ölüm korkusu gibi korkular daha yoğun bir şekilde görülmeye başlanır" diye konuştu.
Psikolog Pelin Su Uzun, çocukların yaşadığı korkular ve ebeveynlere önerilerini şöyle sıraladı;
"Karanlık korkusu: Karanlık korkusunun en tedirgin edici yanı karanlık olan mekânda ne olduğunu görememek ve her türlü potansiyel tehlike ile baş etmek zorunda kalmak duygusudur. 3-5 yaş arasında doğal olarak kendiliğinden ortaya çıkan karanlık korkusu anne baba tarafından pekiştirilmediğinde ve uygun bir şekilde yaklaşıldığında yine kendiliğinden kaybolmaktadır.
Kabuslar:Rüyalar bilinçdışımızın birer yansımasıdır, yetişkinlerde olduğu gibi çocuklarda da kabus görebilir. Ancak haftada bir iki gibi bir sıklıkta görülüyorsa, bu bir sorun olarak düşünülmelidir. Kabuslar gündüz yaşantısıyla çok bağlantılıdır. Geceleri ağlayarak sık uyanma ve anne ve babayı çağırma yine sık görülen uyku sorunlarındandır. Bu durum da yine korkularla ilgili olabilmektedir. Temel güven duygusu yeterince gelişmemiş, anneye bağımlılığından henüz kurtulmamış, anne babayı kaybetme ve yalnız bırakılma korkusunu yoğun yaşayan çocuklarda karanlıktan korkma ve odasında yalnız uyuyamama sık görülen bir davranıştır. Böyle bir durumda da çocuğun gerçek ihtiyacının ne olduğu iyi saptanmalıdır. Bu gerçek bir korku mu, gelişim dönemiyle ilgili bir davranış mı yoksa anne babanın yatağına dönmek için kullandığı bir bahane mi bunun iyi ayırt edilmesi gerekmektedir. Tüm korkuların yoğunluğu ve var olma süresi her çocukta değişiklik gösterebilir. Gelişim dönemlerine ait bu korkuların yoğunluğunun artması da doğaldır ve çocukları rahatlatmak, güven vermek, hep yanındayız mesajını vermek önemlidir.
Kabuslardan farklı, ama yine kabus gibi olan iki korku durumu vardır. Çocuk kabus gördüğünde kabusunu hatırlayabilir. Ancak aşağıdaki iki durumda da çocuk gece gördüklerini ve yaptıklarını hatırlamaz. Korku kaynaklı olabilecek bir uyku bozukluğu, gece terörü denen gece korkusudur. Yine okul öncesi yaşlarda sık rastlanır. Çocuk büyük bir korku ve çığlıkla uyanır. Kendinde değildir, panik içinde ve anlamsız hareketler yapar. Uyandırılırsa da hiçbir şey hatırlamaz. Bu durum uykunun ilk saatlerinde gerçekleşir. 6-12 yaşlar arasında görülen bir başka uyku bozukluğu da uykunun ilk evresinde çocuğun kalkıp oturması, kendi kendine konuşması, bazen gezmesi, dolaşması şeklinde olur. Sabah uyandığında da hiçbir şey hatırlamaz. Her iki durum da psikolojik etkenlere bağlı olabileceği gibi nörolojik temelli bir bozukluğun belirtisi de olabilir.
Çocukların korkularını anlatmalarına izin vermek, korku ile baş etmede ilk adımdır. Onu dinlerken endişeli olmayın. Çocuğun korkuları karşısında anne babanın tepkileri çocuğun tutumlarını belirler. Anne babanın korku oluşturan durum karşısında sakin kalıp, çocuklarına güven vermeleri sonucunda çocuk da korkuyla baş etmeyi öğrenir. Korktuğu şeyi tanımlamasını isteyin. Yaşadığı duyguları paylaşarak onu ve korkularını önemsediğinizi hissettirin. Korku anında anne babanın ilk önce çocuğun yaşadığı duyguyu anlaması önemlidir. Onu neyin korkuttuğunu anlatmasına izin vermek sonra da onu sakinleştirmek ve güven vermek önemlidir. Bu şekilde hem sorunu kendisinin de çözebileceğine vurgu yapılırken, ailesinin desteği de vurgulanmış olur. Paylaşılan, kelimelere dökülen duygular daha kolay baş edilebilir hale gelirler. Çünkü konuşulmayan, anlaşılmayan ve gizli kalan şeyler aslında bizi tedirgin eder. Korktuğu şeyle ilgili açıklamalar yaparak ona güven vermeye çalışmalısınız."
İHA