Covid-19 Pandemisi’nin halk sağlığı açısından acil durumu sona erdi. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) geçtiğimiz hafta ‘malumun ilanı’nı gerçekleştirdi. Covid-19’un uluslararası öneme sahip bir halk sağlığı acil durumunun bittiğini duyurdu. “Covid-19 artık hayatımızda olmayacak mı, olacaksa nasıl olacak? Türkiye’nin pandemi sınavını başarıyla geçti mi? Nasıl bir pandemi süreci geçirdik?” sorularını işin uzmanına sorduk.
Covid-19 Gerçek Verileri Paylaşılmadı, Hiçbir Bilimsel Çalışma Yapamadık!
Türkiye’nin, Covid-19 Pandemi sürecinde nasıl bir sınav verdiğine ilişkin Bilim Sağlık Haber Ajansı’na değerlendirmede bulunan Türk Toraks Derneği Derneği Onur Kurulu Üyesi, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdullah Sayıner, Covid-19 sürecinde hekimlerin ve sağlık çalışanlarının sahada can siperhane şekilde çalıştıklarını, hayatlarını kaybettiklerini, aşıya erişim noktasında Türkiye’de hızlı hareket edildiğini söyledi. Ancak Türkiye’de sağlık çalışanları olarak gerçek Covid-19 verilerine ulaşamadıklarını vurgulayan Prof. Dr. Sayıner, “Covid-19’da Sağlık Bakanlığı’nın topladığı dünya kadar veriye ulaşmamıza izin verilmedi. Bu yüzden hiçbir bilimsel çalışma yapamadık. Covid-19 yönetiminde Bilim Kurulu vardı. Oradaki üyelerin bir kısmı bile kendilerine verilerin verilmediğinden yakındılar. Pandemi yönetimi bu şekilde olmamalıydı, bu doğru yöntem değildi” dedi.
BSHA, DSÖ’nün açıklaması sonrası Covid-19 Pandemisi ile ilgili Türk Toraks Derneği Derneğin Onur Kurulu Üyesi, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdullah Sayıner ile görüştü. Covid-19’un artık halk sağlığı acil durumu oluşturmaması ne anlama geliyor? Türkiye nasıl bir pandemi sınavı verdi? sorularına yanıt aradık… DSÖ’nün açıklamasını sağlık profesyonelleri nasıl değerlendiriyor? Covid hala hayatımızda olmaya devam edecek mi? Virüslerle yaşamaya alışmalı mıyız? Toplum Covid-19 pandemisinden ders çıkarabildi mi? Önlemlere devam etmeli miyiz? Tüm dünyada 6.9 milyon insanın hayatını kaybettiği pandemi sınavından Türkiye nasıl çıktı? Türkiye 3 yıllık pandemi sürecini nasıl geçirdi?
Prof. Dr. Abdullah Sayıner, yaklaşık 1 yıldır Koronavirüs Omicron Varyantı’nın hakim olduğu günümüzde, Covid-19’un acil durumunun bitmesi cümlesinin ne anlama geldiğini açıkladı. Bir yıla yakın bir süredir artık pandeminin başındaki ağır hastaların olduğu tablolarının görülmediğini söyledi.
BSHA: DSÖ’nün açıklaması sağlık profesyonellerinin bekledikleri bir açıklama mıydı? Covid-19’un halk sağlığı acil durumunun sona ermesi ne anlama geliyor?
A.S: Yaklaşık 1 yıla yakın bir süredir artık pandeminin başındaki ağır hastaların olduğu tabloları görmüyorduk. Önceki yıllarda hastane içerisinde sürekli dikkatli davranıyorduk, hastaların birbirine bulaştırmaması için çaba gösteriyorduk ama o ölümcüllük korkusu büyük oranda azalıyordu zaten. bu sene başından itibaren hasta sayıları en az seviyeye düşmüştü. Son 3 yıldır görmediğimiz diğer virüslere bağlı enfeksiyonlar görülmeye başlandı. Olağan pandemiden önceki döneme benzer bir noktaya dönmüştük. Beklenen bir ilandı ve doğruydu.
BSHA: Virüslerle yaşamaya alışmalı mıyız?
A.S: Covid-19 Pandemi sürecinin bize verdiği en önemli ders, virüslerin hayatımızda olduğunu kabul etmemimizi sağlamasıdır. Virüsler hayatımızda hep varlardı ama onları önemsemiyorduk. Çünkü karşımıza bu kadar güçlü gelmemişlerdi. İnfluenza her yıl dünya kadar ölüme, hastaneye yatışlara sebep oluyordu. Ama toplumu büyük oranda etkilemediği için çok önemsenmiyordu. Virüsler çok kolay genetik mutasyon geliştirebilen mikroorganizmalardır öyle olduğu için de bir anda bağışıklık sistemimizi şaşırtabiliyorlar. Covid-19 böyle oldu. Bir anda bağışıklık sistemimizin hiç alışık olmadığı yepyeni bir virüsle karşılaştı. Vücutlarımız ne yapacaklarını bilemediler. O yüzden de toplumsal bağışıklık oluşana kadar da çok virüs ölümcül seyredebildi.
BSHA: Bundan sonra toplumda bir Covid-19 tedirginliği olmalı mı, nasıl davranmalıyız, salgın bitmiş olsa da tedbirli olmalı mıyız?
A.S: Covid-19, infuluenza virüsü gibi hayatımızda olmaya devam edecek. Zaman zaman küçük mutasyonlar geçirecektir. Grip mevsimi dediğimiz kasım-nisan ortasına kadarki dönemlerde influenza gibi koronavirüse de yakalananlar olacaktır. Mevsimsel özelliği olacak mı? Pek olacak gibi görünmüyor. Hayatımızda artık pek çok başka virüs de var artık. Koronavirüse özel bir önlem alınması gibi bir zorunluluk artık yok. Genel olarak virüs enfeksiyonlarına karşı bir farkındalık oluşması, bizim sağlığımızı tehdit edebileceğini bilmemiz lazım. Tüm virüsler, bağışıklık sistemi en düşük olan örneğin kanser tedavisi gören, bağışıklığı baskılayıcı ilaçlar kullanan kişilerde, kronik hastalığı olan kişilerde ciddi bir tehdit oluşturmaya devam edecek.
BSHA: Türkiye Covid-19 sürecini nasıl atlattı?
A.S: Maalesef sağlık profesyonelleri olarak bizler doğru verilere hiçbir zaman ulaşamadık. Veriler her zaman gizlendi. Keşke veriler halkla paylaşılsaydı. Gerçek verilerin halkla paylaşılması kötü bir şey değildir. Bir başarısızlık göstergesi de değildi. Karşı karşıya olduğumuz sorunun boyutunu daha doğru bilecektik. Hem biz sağlık personelleri olarak hem de halk ne düzeyde bir tehditle karşı karşıya olduğumuzu bilecektik. Doğru veri paylaşımı hastalıkla mücadele noktasında önemliydi. Bu olamadı ve biz sağlık çalışanları zor zamanlar geçirdik. Bakanlığın topladığı dünya kadar veriye ulaşmamıza izin verilmedi. Bu yüzden hiçbir bilimsel çalışma yapamadık. Örneğin; teorik olarak ekonomi alanında nasıl ki kararlarınızı veriler üzerinden verirseniz, aynı şekilde sağlık yönetimi alanında da kararlarınızı veriler üzerinden alırsınız. Covid-19 yönetiminde Bilim Kurulu vardı. Oradaki üyelerin bir kısmı bile kendilerine verilerin verilmediğinden yakındılar. Pandemi yönetimi bu şekilde olmamalıydı, bu doğru yöntem değildi.
BSHA: Aşılama konusunda nasıl bir sınav verdik?
A.S: Covid-19 süresince bütün sağlık personeli can siperhane bir şekilde çalıştı. Fedakarca, yüzümüzün akıyla topluma karşı sorumluluğumuzla, pandemiyi tamamlamayı başardık. Ne olursa olsun aşılar olabildiğince erken ve yeterli miktarda sağlandı. Sonradan son döneminde hem bakanlıkta hem toplumda aşıya karşı istek, heyecan azaldı. Ancak her şeye rağmen iyi bir aşılama programı yürütüldü. Her isteyen aşıya ulaşabildi. Ve kendisini imkan varsa koruma altına alabildi. Zaten toplumsal bağışıklığın oluşmasını sağlayan şeylerden bir tanesi aşılardı. Ve bu durum şimdi çok daha güvenli bir toplum içerisinde yaşamayı mümkün kıldı.
BSHA: Son olarak eklemek istedikleriniz?
A.S: Tüm herkese sağlıklı bir hayat diliyorum. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)