Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, toplu açılış töreni için geldiği Sakarya'da vatandaşlara seslendi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na seslenerek, "Yatıyorsun kalkıyorsun yalan söylüyorsun" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Sakarya Büyükşehir Belediyesi tarafından hayata geçirilen 384 milyon TL değerindeki 43 projenin açılışı yapmak için Sakarya'ya geldi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Sakarya Demokrasi Meydanında halka seslendi.
Konuşmasına CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu eleştirerek devam eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Türkiye 16 Nisan'da dersini veriyor mu? Sakarya "hayır" çıksın diye tüm güçleriyle çalışan terör örgütlerine 16 Nisan'da, 15 Temmuzda verdiği ders gibi bir ders veriyor mu? Sakarya, söylemleriyle artık cehalet boyutunu aşarak ihanet çizgisine varan ana muhalefetin başındaki zata 16 Nisan'da dersini veriyor mu? 16 Nisan'da adım adım, saniye saniye takip edeceğim. Bakalım Sakarya sandıkları patlattı mı diye izleyeceğim. Çünkü Türkiye 16 Nisan'da tarihi bir tercihte bulunacak. Anayasa değişikliğinin kabul edilmesi halinde yeni bir yönetim sistemine geçiyoruz. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi yeni yönetim biçiminin amacı, ülkemizde güven ve istikrar ortamını kalıcı hale getirmektir. 18 maddeden oluşan anayasa değişikliği okunduğunda ülkemiz için ne getirdi, ne götürdü gayet açık şekilde anlaşılacaktır. Ancak muhalefetin ya metni hiç okumadıkları için cehaletlerinden, yada bilinçli olarak yalan söylediklerini görüyoruz. Yeni sistemin özünde Cumhurbaşkanlığı ile Başbakanlığın birleştirilerek, hem yürütmenin güçlendirilmesi, hem de mevcut sistemdeki iki başlılıktan kaynaklanabilecek muhtemel çalışmaların önlenmesi var. Fakat ana muhalefetin başındaki zat, "Cumhurbaşkanlığı ile Başbakanlık arasında kavga çıkar" diyor. Bu zat hayatında ilk defa doğru bir şey söylüyor. Bizde zaten böyle sıkıntılar yaşanmasın diye sistemi değiştiriyoruz. Sayın Kılıçdaroğlu, bir yalan daha söylüyorsun, "Meclis kapatılıyor" diyor. Meclisin kapatıldığı falan yok. Tam tersine meclis güçlendiriliyor. Eskiden hükümetlerin yönlendirmesiyle gerçekleşen kanun çıkarma faaliyetleri, yani yasama faaliyetleri yeni sistemde tamamen milletvekillerine bırakılıyor. Çünkü Cumhurbaşkanı bütçe dışında meclise kanun teklifi bile veremiyor. Daha da ötesi, meclisin Cumhurbaşkanını ve bakanları denetleme yetkileri güçlendiriliyor. Dün ilk defa meydana çıkmış, "550 milletvekili bile fazla 600'e ne gerek var? Ballı maaşlarını alıp yatacaklar" diyor. Bu zatın meclise, vekillere, milletin iradesini temsil edenlere bakışı bu. Hakaret ediyor. Hem parlamenter sistemi savunuyor, hem de hakaret ediyor. Ülkemizde halbuki şu anda her 103 bin kişiye bir vekil düşüyor. Bu rakam Almanya'da 93 bin, İspanya'da 56 bin, Fransa'da 50, İtalya'da 49 bin. AB'nin ortalaması ne biliyor musunuz? Ortalaması 40 bin. Bizde 103 bin kişiye bir milletvekili düşüyor. Hal böyleyken bu zat bunları söylüyor. Dersini çalışmıyor" diye konuştu.
"Kılıçdaroğlu ders çalış ders"
1960'da Türkiye'nin nüfusunun 28 milyon olduğunu hatırlatan Erdoğan, "Meclisimizin o zaman 450 vekili vardı. Ayrıca 150 tane de senatör vardı. Ne yaptı 600. Ama 15 tane de kontenjan vardı. Ne oldu 615. Ya Türkiye bunu da gördü. 1980'e kadar böyle geldi. Kılıçdaroğlu ders çalış ders. Yurt dışı ile birlikte 83 milyonluk Türkiye'ye 600 milletvekili niye fazla olsun. Yine diyor ki tüm hakim ve savcıları Cumhurbaşkanı atayacak. Çok ayıp ya. Yapma. Yalan söyleme ya. Dürüst ol ya. Yatıyorsun kalkıyorsun yalan söylüyorsun. Cumhurbaşkanı ne Yargıtay, ne Danıştay'ın, ne birincil mahkemelerin hiçbirine karışmaz. Sadece HSYK vardı. Bunun dört üyesini Cumhurbaşkanı atar. 7 parlamento atıyor. Bu 7 taneyi de parlamento 5'te 3 çoğunlukla seçiyor. Bak nereden nereye. İki tane kalıyor. Bu da dışarıdan atanacak bakanlar var ya, birisi oradan geliyor birisi de zaten müsteşar. Bu yedi üye uzlaşma ile seçilecek. Ana muhalefetin derdi korkusu bu değil. Bunlar Cumhurbaşkanı sisteminden değil, Sakarya'dan, milletten korkuyor. Biliyorlar ki 16 Nisan'dan sonra söz de karar da yetki de millete geçecek. Cumhurbaşkanını millet seçecek. Hükümeti millet belirleyecek. Böylece yıllarca vesayet güçleri vasıtasıyla ülkeyi yönetenlerin devri sona erecek. Avrupa ülkeleri bunları neden istemiyorsa, bunlar da aynı sebepten. Hakikatlere gözlerini kapatıp kulaklarını sadece bunlara veren sanır ki 16 Nisan'dan sonra Türkiye batacak ve asırlarca geriye gidecek. Halbuki dünyanın en gelişmiş 20 ülkesinin yönetim biçimlerine baktığımızda bu ülkenin 7'si başkanlık veya yarı başkanlık sistemiyle yönetilirken, sadece 3'ü parlamento sistemi ile yönetiliyor. Yani bu ülkelerin başında bir kral ve kraliçe, onun atadığı bir temsilci bulunuyor. En gelişmiş 20 ülkenin bunlar dışında kalan bir tanesi de Çin, Suudi Krallığı, bir tanesinde de farklı bir yönetim İsviçre var. Gelişmiş ülkeler ağırlıklı olarak başkanlık veya yarı başkanlık sistemiyle yönetiliyor. Biz de ülkemizi dünyanın 10 ekonomisinden biri haline getirmek üzere 16 Nisan'da sandık başına gidiyoruz. Birileri çıkıyor Cumhurbaşkanlığı sisteminin dünyada örneği yok diyor. Her ülke ihtiyaçlarına göre kendi yönetim modelini oluşturuyor. Ben ne dedim Türk Tipi başkanlık dedim. Biz de kendi modelimizi oluşturuyoruz. Biz de Türkiye olarak kendi ihtiyaçlarımıza, kendi kültürümüze uygun bir yönetim modeli geliştirdik. 16 Nisan'da milletimizin onayına sunuyoruz. Bu sistemde ne üniter yapısından, ne de il ve belediye yönetimlerinde bir değişikliğe gidilecektir. Ne diyor, muhtarlıklar, belediyeleri kapatacakmışız. Ya yok böyle bir şey. 30-40 muhtarımızı topluyor yalan yanlış söylüyor. Ben şu ana kadar 16 bin muhtar ağırladım. Hedefim 55 bine yakın muhtarı külliyede milletim adına ağırlayacağım. Onların taleplerini alıyorum. Eksileri tespit ediyoruz. İçişleri Bakanlığıyla koordine ediliyor ve çözüme kavuşuyor. İşte hukuk bilmeyen, anayasa nedir, kanun nedir kararname nedir bilmeyenleri görüyoruz. Anayasanın düzenlemelerinin üzerinde kararname olamaz. Hatta parlamentonun çıkardığı kanunun üzerinde kararname olamaz. Meclisin çıkardığı kanun Cumhurbaşkanın kararnamesinin üzerindedir. O konuda bir kanun varsa Cumhurbaşkanı kararname çıkartamaz. Olay bu kadar açık ve ortada. Millet zaten bizi İstanbul Büyükşehir Belediyesinden, Başbakanlığımızdan bilir. Biz ülke nasıl yönetilir biliriz. "BM Genel Kurulunda sanki muhtarlara hitap ediyor" diyor. Sen hayatında BM Genel Kurulunda hitap ettin mi? Orada kimlerin oturduğunu biliyor musun? Önce haddini bil. Kendi Cumhurbaşkanına durup dururken saygısızlık yapma, hakaret etme. Burada ne konuşulursa orada o konuşulmazmış. Biz omurgalıyız. Ülkemde başka orada başka, böyle bir şey yok. Bir konuda burada nasıl konuşuyorsak orada da öyle konuşuruz. Öyle yalpalama yok. Dürüst siyaset budur. Millet bizi 12 yıldır yürüttüğümüz Başbakanlık, 2.5 yıllık Cumhurbaşkanlığımızdan bilir. Eğer bu gün Cumhurbaşkanlığı sistemi için sizlerden destek istiyorsak ülkemizin ve milletimizin faydasına olduğuna inandığımız için istiyoruz. Görüyoruz ki milli demokratlar bu sistemin yanında, bölücüler ise karşısında yer alıyor. Türkiye'nin büyük ve güçlü olabilmek için istikrarlı bir yönetime ihtiyacı var. 1950 yılından bu yana 48 hükümet kuran Türkiye'de hükümetlerin ortalaması 16 ay. Orada istikrar olur mu? Güven olur mu? Özellikle gençlerimiz sanıyor ki Türkiye hep son 14 yıldaki gibi yönetildi? Öyle bir şey yok. 1991'den 2001 yılına kadar ki koalisyonların tam 850 milyar dolar maliyeti oldu. Şayet o zaman istikrarlı yönetilseydi bu gün büyümemiz iki kat fazla olacaktı" dedi.
Bu seçimin asıl gençler için önemli olduğunu belirten Erdoğan, "16 Nisan sizin gününüz gençler. Seçme hakkına sahip, 18 ila 25 yaş arasındaki milyonlarca gencimiz, 8 milyon genç 16 Nisan'dan sonra seçilme hakkına da sahip oluyor. Ana muhalefetin başı ne diyor? Yine bir yalan. Bizler 18 yaşındaki çocuklarımızı meclise dolduracakmışız, böylece askerlikten kurtaracakmışız. Üstüne bir de iki yıl sonra 10 milyar emekli maaşı bağlayacakmışız. Yalanın da bir haddi hududu olur. Üstelik aynı zat bir radyo programında seçilme hakkının 18 yaşa çekilmesi için dilekçe verdiklerini söylüyordu. Dün öyle, bu gün böyle. 18-25 yaş arasındaki gençlerimizin yarısı erkekse, yarısı kız. Diyelim ki askerliğini yapmamış, üç beş vekil çıktı. Mecliste milleti temsil etmek, askerlik yapmaktan daha mı az önemli, daha mı az şereflidir? Seçilme yaşı daha önce 30'du, 25'e indirdik. Şimdi de 18'e indiriyoruz. Seçilenler oldu. MHP'den, CHP'den olanlar da olacak. Niye bunu da kalkıp da bir partiye mal ediyorsun. Hepsi de milletin evladı. Gelelim emeklilik meselesine. Herhangi bir vatandaşımız hangi yaşta emekli oluyorsa vekiller de aynı yaşta emekli olacak. Bir dönem vekillik yaptı. Ondan sonra vekilliği devam etmiyorsa çalışıyorsa primi ödenecek veya kendi ödeyecek. Sonra yaşı gelince emekli olacak. Ama güya bu ülkenin ana muhalefetinin başındaki zat bu yalanları söylemekten imtina edemiyor. Burada ben birkaç yalanını ifade ettim. Hepsini alt alta sıralasan okul çağına gelmemiş çocuklar bile güler. İşte böyle acınacak bir durum. 16 Nisan'da siz gençleri küçümseyen bu insanlara hak ettikleri cevabı vermeye hazır mıyız? Kaldı ki bu 18 yaş değil, 19, 20,21,22,23,24 yaş da buna dahil. Burada sanki 18 yaş girecekmiş gibi bir aldatmaca var" dedi.
İHA