Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa Birliği'ne (AB) seslenerek, "Önce bu fasılları halledeceksiniz, verdiğiniz sözleri tutacaksınız, ondan sonra masaya oturur konuşuruz. Aksi takdirde sizinle konuşacak bir şeyimiz kalmadı. Açarsanız ne ala açmadığınız takdirde güle güle" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kurucusu olduğu AK Parti'ye tekrar üye oldu. AK Parti Genel Merkezi'nde konuşan Erdoğan, "2001 yılı Ağustos ayından cumhurbaşkanlığı görevine seçildiğimiz 2014 yılı Ağustos ayına kadar yaşadıklarımız, tarihi bir değişimin, dönüşümün ifadesidir. Ülkemize kazandırdığımız hizmetlerin en yakın şahidi milletimizin ta kendisidir" ifadelerini kullandı.
"80 milyonun tamamı birinci sınıf vatandaştır"
Erdoğan, ikinci sınıf vatandaş kavramının olmadığını, 80 milyon vatandaşın da birinci sınıf vatandaş olduğunu belirterek, "Bu, hizmetlerden ülkemizin en ücra köşesinde mütevazi kulübesinde yaşayanından, en büyük şehrinin en yüksek binasında ikamet edene kadar, her bir vatandaşımızın yararlanıyor olmasıdır. Elbette bizim bir değerler dünyamız var ve bu uğurda her türlü mücadeleyi yürüttük. Yürütürüz ama hizmetlerimizde asla ayrımcılık yapmadık, yapmıyoruz ve yapmayacağız. Sözümün muhatabı bize kulak verenlerdir ama icraatlarımız herkes içindir. Bu ülkede kesinlikle kim ne derse desin ikinci sınıf vatandaş yoktur. 80 milyonun tamamı birinci sınıf vatandaştır. Teröre, ihanete, bozgunculuğa sapmayan her insanımızın başımızın üzerinde yeri vardır. Biz bu samimiyetle ve gayretle çalıştığımızda milletimizden gereken karşılığı göreceğime inanıyorum" şeklinde konuştu.
"Gelmem diyen kim varsa sonunda bir gün Beştepe'nin yolunu öğrendi"
"AK Parti'nin başarısını anlamak istemeyenler hep başka yerlere bakıyor" diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Halbuki milletimizle aramızda var olan muhabbete, hürmete baksalar geçtiğimiz 15 yılın sırrını da çözecekler ama işlerine gelmiyor. Oraya bakmıyorlar. Ülkemizin sosyal bilimler literatürüne AK Parti tarzı siyaset diye bir kavramı kazandırdığımıza inanıyorum. İnanmasalar da ama gerçek bu. Böyle tarzda bir siyaset var ve artık literatüre girdi. Önümüzdeki yıllarda bu konu enine boyuna tartışılacak. Gelecek nesillere ışık tutacak kavramsal bir çerçevede oturtulacaktır. Gönül olarak birlikte olsak da hukuken ayrı kaldığımız iki buçuk yılı aşkın bir dönemde Türkiye ülkemiz ve milletimiz açısından hayati sonuçları olan çok önemli sonuçlar yaşadı. Doğrudan milletin oyu ile göreve gelen cumhurbaşkanını kabullenmek istemeyenler her zamanki gibi kendilerini komik durumlara düşürecek işlere kalkıştılar. Davetlerimize iştirak etmemekten, mecliste ayağa kalkmamaya kadar akıllarına gelen her türlü direnişi sergilediler. Bilhassa Beştepe'deki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne taşınmamızın ardından bu bina üzerinden şahsımızı ve dolaylı olarak partimizi yıpratmaya yönelik akla hayale gelmeyecek, ahlaksızlıklar sergilediler. Ülkemize iftihar verecek bir eser kazandırmanın sevincini, bu tür iftiralarla gölgelemeye çalışanları her zaman olduğu gibi milletimize havale ettik. Milletimizin, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne, kendi evine sahip çıkması karşısında bu tavırları sergileyenler de kendilerine çeki düzen vermek zorunda kaldılar. Gelmem diyen kim varsa sonunda bir gün Beştepe'nin yolunu öğrendi."
Erdoğan, Suriye ve Irak'taki mevcut siyasi duruma dikkat çekerek, "Ülkemizi hem sınırlarımız boyunca hem de büyük şehirlerimizde ciddi bir terör tehdidi ile karşı karşıya bıraktı. Suriye'deki gelişmeleri bahane ederek, Kürt kardeşlerimizi sokağa çağıran bir siyasi partinin ihanet derecesindeki sorumsuzluğu çok sayıda kardeşimizin canına mal oldu. Yasin Börü ve arkadaşlarının da aralarında bulunduğu 50'nin üzerinde vatandaşımız bölücü örgütün taraftarları tarafından sokaklarda alçakça katledildi. Bunu görmezlikten gelemeyiz. Şüphesiz ki bunun bedelini de milletimiz onlara ödetti, ödetecektir. Bir yanda ana muhalefetin iftiraları diğer yanda terör örgütlerinin giderek hızlanan sinsi eylemlerinin gölgesinde 7 Haziran seçimlerine ulaştık. Bu seçimle Türkiye 2002 yılından beri ilk defa istikrar ve güven ortamını kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kaldı. AK Parti'nin tek başına hükümet kuracak çoğunluk elde edememesi muhalefet partilerinin de aralarında çoğunluğu sağlayacak bir birlik oluşturamamaları ülkemizi yıkıcı bir krizin eşiğine getirdi. Milletimizden aldığımız güç ve anayasamızdan aldığımız yetkileri kullanarak, ülkemizi bu siyasi krizden sağ salim çıkarıp, ülkemizi 1 Kasım seçimlerine ulaştırdık" açıklamasında bulundu.
"Askerimizle, polisimizle, korucularımızla verdiğimiz mücadele ile bölücü terör örgütünü açtığı çukurlara gömdük"
Söz konusu iki seçim arasında terör eylemlerinin artmış olduğunu hatırlatan Erdoğan, "Ceylanpınar'da 2 polisimizin evlerinde uyurken terör örgütü tarafından şehit edilmeleri bizim için bardağı taşıran son damla olmuştur. Devlet, tüm gücü ve imkanları ile terör örgütünün üzerine gitmeye başlamıştır. Çukur eylemleri dediğimiz hadiseler de bu dönemde ortaya çıkmıştır. Türkiye bir yandan siyasi istikrarsızlığın diğer yandan terör eylemlerinin, aynı zamanda sınırlarında yaşanan tacizlerin kıskacında zorlu bir imtihan yaşadı. Hamdolsun bu imtihanların hepsinden de yüz akı ile çıktık. Seçimlerin yenilenmesi sürecini başarı ile yürüterek, siyasi istikrarı tekrar tesis ettik. Türkiye yıllardır ekonomiyi ve demokrasiyi güçlendirmek için çalışan AK Parti iktidarlarının güven iklimine yeniden kavuştu. Askerimizle, polisimizle, korucularımızla verdiğimiz mücadele ile bölücü terör örgütünü açtığı çukurlara gömdük" dedi.
Suriye sınırında yayılan tehditleri tamamen ortandan kaldırmak amacı ile kapsamlı bir operasyonun hazırlıklarında son aşamaya gelindiğini belirten Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişimi ve FETÖ'ye ilişkin, "FETÖ'nün kamudan iş dünyasından ve sivil toplum faaliyetlerinden tasfiyesi konusunda ciddi ilerlemeler kaydettik. Bu aşamada Türkiye tarihinin en büyük ihanet teşebbüsü ile karşı karşıya kaldı. 15 Temmuz darbe girişimi Türkiye'ye ve Türk milletine karşı yapılmış en büyük saldırılardan biridir. Sıradan değildir. Asker elbisesi giymiş FETÖ mensubu teröristler devletin namuslarına emanet ettiği silahları millete çevirerek, ülkemizi işgale kalkışmışlardır. O gece nasıl büyük bir ihanet ile başladı ise ertesi gün de o derece büyük bir kahramanlık hikayesi ile nihayete ermiştir. Milletimizin canı pahasına verdiği bir mücadele ile 29 gün sabahlara kadar bu millet 81 vilayette uyumadı. Ülkesine, milletine sahip çıkmak için gece gündüz demeden "uyumayacağım" dedi. Uyumadı. Başarısızlığa uğrattığımız bu darbe girişimi hepimiz için başka hiçbir şekilde elde edemeyeceğimiz dersler içermektedir. FETÖ başta olmak üzere terör örgütleri ile mücadelenin kararlı ve süratli bir şekilde yürütülmemesi halinde başımıza neler gelebileceğini 15 Temmuz'da hep beraber gördük. Şimdi bazıları diyor ki; "burada haklı, haksız şu bu vesaire" öyle veya böyle bir gerçeği bilelim ki takiyyenin bu kadar başarılı yapıldığı bir örgüt Türkiye'de yoktur. Bunlar kendilerini gayet iyi gizliyorlar" değerlendirmesinde bulundu.
15 Temmuz darbe girişiminin dünyada emsali olmadığına vurgu yapan Erdoğan, "Ülkede bir yargı vardır. Hukuk sistemi vardır. Yargı çalışmaktadır. Hukuk çalışmaktadır. Gereğini ne ise o yapılacaktır. Zaman zaman arkadaşlarıma söylüyorum; önünüze gelip, gözyaşı dökenler de olabilir. Ben şuna inanıyorum acırsak acınacak hale gelebiliriz" dedi.
"Pensilvanya'daki terörist başı oradan 170 ülkeyi yönettiğini ifade ediyor" diyen Erdoğan, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
"170 ülkeyi yönettiğini ifade ederken sadece Amerika'daki charter schoollarda şu an itibari ile 75 bine yakın öğrencinin eğitimi ve yıllık gelirlerin 700-750 milyon dolara tırmandığı bir kaynak var. Bu kaynak nereden geliyor? Bu kaynağa Amerika'daki devlet bizzat ödeme yapıyor. Rastgele herkese böyle bir ödeme yapılabilir mi? Yapılmaz. Bütün bu soru işaretlerinin cevabını bulmamız gerekiyor. Aynı şekilde Avrupa'da, Almanya'daki gelişmelere bakıyoruz. Felaket orada her türlü destek onlara veriliyor bir de PKK'ya veriliyor. Peki bunlar neden veriliyor? Güçlenen Türkiye'nin önünü kesmek için veriliyor. Eğer benim bir bakanım uçuş izni alamıyor, Avrupa'ya gidemiyorsa bizim bu soruya cevap bulmamız gerekiyor. Şimdi "biz ne yapacağız" diyorlar. Bugüne kadar ne yaptığınız ortada. "Bundan sonra ne yapacağız" demek ne demek? Bundan sonra yapacağınız bir şey var; bugüne kadar açmadığınız şu fasılları açmaktan başka çareniz yok. Açarsanız ne ala açmadığınız takdirde güle güle. Türkiye bunların kapı kulu değildir. Bugüne kadar ne söylendiyse bunların hepsi yerine gelmiştir. Şimdi bir haber alıyorum yakında NATO zirvesi var. Yukarıdan aşağıya 5 madde sıralamışlar; "ilk adımı Türkiye'nin atması gerekir', "OHAL kalkması gerekir', şu olması lazım bu olması lazım. Geçin bunları geçin. Siz ne yapacaksınız onu söyleyin. Sen önce git Fransa'daki OHAL'i kaldır. Biz bu terörle mücadeleyi ne ile vereceğiz. Fransa'da 10-15 kişi öldürüldü, bunlardan dolayı OHAL ilan ettiler. Bizde devleti yıkmaya yönelik bir teşebbüs var. 249 şehidimiz var. 2 bin 193 gazimiz var, biz OHAL ilan edemeyeceğiz. Beyefendilerden izin alacağız. Böyle bir şey olabilir mi? Önce bu fasılları halledeceksiniz, verdiğiniz sözleri tutacaksınız ondan sonra masaya oturur konuşuruz. Aksi takdirde sizinle konuşacak bir şeyimiz kalmadı."
İHA