12 Eylül 1980 darbesi mağdurları, sıkıyönetim dönemlerinde yaşadıklarını anlatarak, 15 Temmuz darbe girişimine tepki gösterdi. Darbe mağdurları, yaşanılanların Kenan Evren darbesinden daha tehlikeli boyutlarda olduğunu vurguladı.
Türkiye, 1960 ve 1980 darbeleri ve 1971, 1997 muhtıralarının ardından 15 Temmuz 2016 yılında bir kez daha darbe girişimiyle sarsıldı. Halkın sokaklara dökülmesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, hükümet ve ordunun dik duruşuyla darbe girişimi engellenirken, 12 Eylül 1980 darbesi mağdurları, girişime tepki gösterdi.
"Garajdan bozma zindanlar ürettiler"
80 darbesiyle lise birinci sınıf öğrencisiyken tanışan TEMA Bingöl İl Temsilcisi Cuma Karaarslan, haksız yere 2 yıl cezaevinde kaldığını söyledi. 12 Eylül'ün bu ülkenin şimdiye kadarki en büyük ayıbı olduğunu ifade eden Karaarslan, "15 Temmuz'da yapılan girişim de bu ayıbı kat kat arttırarak açılan yeni bir ayıp sayfasıydı ve halk tarafından bastırılabilmiş olmasının onuru bunu kurtardı. 12 Eylül'de 16 yaşındaydım. Sorgusuz, sualsiz mahkeme kapısını beklemeden iki yıl cezaevinde yattım. Garajdan bozma zindanlar üretip, sokaklardan hiçbir suç istinat etmeden cezaevlerini doldurdular. O dönemde yaşadıklarımızı çocuklarımıza anlattığımızda, boğamızda düğümlenen cümleler, anlatamadıklarımız, eksik bıraktıklarımız o kadar çoktu ki yaşanan demokratik süreçte bu gençlerin hafızası tazeydi ve bugün halkın sokaklardaki direnişine en doğal refleks olmuş oldu" dedi.
12 Eylül'de insanların cezaevlerinde işkencelere maruz kaldığını anlatan Karaarslan, şunları söyledi:
"16 yaşında sorgusuz sualsiz cezaevine gireceksiniz, iki yıl mahkeme bekleyeceksiniz ve hiçbir suç istinat etmeden mahkemece hakkınızda düzmece iddianamelerle ortada kalacaksınız. Gördüğünüz işkenceler, insanlık dışı muameleler ve mahkemelere dahi çırılçıplak götürülüp, getirilmeler, karanlık zindanlarda günlerce gözü bağlı olarak anadan üryan bekleyeceksiniz, insanlık utanır bundan. O dönemden çıkmış bu yeni düzende o günden bugüne değişen çok şey olmuş. İnsanlar bir daha o günleri yaşamak istemiyor. Meşru zemine darbe ile gelmek, zorla gelmek daha sonrası zorlayıcı sebepleri birlikte doğurduğu için ne anayasa, ne hukuk ne adalet oluşur. Bugün Türkiye'nin gösterdiği refleks budur. Bu halk sokağa çıkıp darbeyi engelleyebiliyorsa ve bu hükümet ile muhalefet aynı görüşü aynı anda geliştirip bu refleksi geliştirebiliyorsa bu değerlidir. Bu değer, 15 Temmuz barış ve demokrasi günü olarak dillendiren hem hükümet hem muhalefet partilerimize ve STK'larımıza bir görüş olsun ve artık bu gelecek için bir demokrasi bayramı olsun. Doğusu-batısı, Türk'ü, Kürt'ü, Laz'ı, Çerkez'i, Zaza'sı kim varsa bu ülkedeki barışın birer taşı, birer mihenki birer canı olarak aynı yöne bakmak, aynı amacı ortak bir ülkeyi başarıya taşımak gerekiyor."
"2 Arkadaşımı astılar"
1980 darbesinde cezaevinde bulunan Cemal Boğatemur ise sıkıyönetimde idamla yargılandığını belirterek, "80 darbesinde sivil cezaevinden sıkıyönetim cezaevine nakledildim. Sivil cezaevinde sabah saatlerinde başımıza asker çullandı. Bizleri apar topar toplayarak, giysilerimizi giyinmemize dahi izin vermeden donlarla bizleri ablukaya topladılar. Dönemde çok fazla sıkıntı yaşadık, benim yanımda bulunan iki arkadaşımı götürüp astılar. Malatyalı arkadaşım başımdaki külahı alarak "benimle beraber asılsın" dedi. O dönemlerde sivil ve askeri cezaevlerinde çok fazla sıkıntı yaşadık. 21 cezaevi dolaştım, gittiğim her yerde işkenceler çektim, idamlar gördüm. Solcu bildiğimiz insanları astılar yanımda. Bir solcunun boynundan çıkardıkları yağlı, kırmızı ipten midem bulanmıştı. Manisa'da Kenan Evren denilen mahluk, yaşları küçük iki arkadaşın asılmasına neden oldu. Allah'a şükür beni asmadılar, demek ki verilecek sadakamız, yaşayacak günlerimiz varmış" diye konuştu.
15 Temmuz darbe girişiminde bulunan üst düzey askeri yetkililerin idam edilmesi gerektiğini savunan Boğatemur, "Allah, milletin yüzüne baktı. 3-5 çapulcuya müsaade etmedi. 15 Temmuz darbesi bastırıldı ve başarısı halkındır. Bir kanun çıkarılması ve darbeye teşebbüs edenlerin asılması gerekir. Hükümet ve muhalefetten ricamız budur" ifadelerinde bulundu.
Darbeyle birlikte belediye başkanlığından oldu
12 Eylül 1980 darbesinden önce MHP'den Bingöl Belediye Başkanı olan Hilmi Elçi ise şunları söyledi:
"Henüz bir senem dolmadan ihtilal oldu. İhtilal sabahı hiçbir şeyden haberim yoktu evimin önünde bekleyen askeri görünce büyük bir olay olduğunu ve benim güvenliğimi almaya geldiklerini sandım. Askere ne olduğunu sorunca, sert bir ifadeyle "gir içeri, şimdi gelen araba seni götürecek" dedi. Beni alıp Elazığ'daki Askeri Cezaevine götürdüler ve 6 ay orada kaldım."
Belediye başkanlığı askeri bir yetkilinin atandığını ifade eden Elçi, "Bingöl halkı sivile alıştığı için belediye başkanının asker olduğunu görünce korkudan belediyeye dahi giremiyormuş. Askeri darbeden en büyük zararı ben gördüm. Darbenin ardından belediye başkanlığından emekliye ayrılamadım, Türkiye'de bir tek ben o maaşı alamıyorum. Ben ölmüş olsaydım, ailem maaş almış olacaktı. Ben ölmedim ama beni de darbeyle asker öldürdü. Halen maaş bağlanmasını bekliyorum ama olmuyor" dedi.
15 Temmuz darbe girişimiyle Türkiye'nin oyuna getirilmek istendiğini ifade eden Elçi, "Türkiye'yi yerle bir etmek için oynanan bir oyundur bu. İhtilal yapacağız dediler ama bütün Türkiye halkı bunlara dersini verdi" diye konuştu.