15 Temmuz'a atfedilen, "alternatif tarihin yeniden yazılması" söylemlerin tarih bilimi açısından çelişkili olduğunu belirten Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gökhan Bolat, "Tarih yazıcılığı ve kayda geçirme farklıdır. 15 Temmuz ne alternatiftir ne de tarihin yeniden yazılması" dedi.
ERÜ Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gökhan Bolat, son günlerde bazı köşe yazarı ve televizyoncuların, 15 Temmuz ve diğer milli bayramları karşılaştırarak yaptığı "alternatif tarih yazımı" tanımlamasının ideolojik ve tarih bilimi bakımından çelişkili olduğunu ifade etti.
"Tarih yazımı ile olayların kayda geçirilmesi farklı"
Tarih yazımının yazının icadından beri var olduğunu ve 19'uncu yüzyılda modern tarih yazımının başladığını belirten Doç. Dr. Bolat, tarih yazıcılığı ile var olan olayların kayda geçirilmesinin birbirinden farklı durumlar olduğuna dikkat çekti. Doç. Dr. Bolat, "Tarih yazımı, tarihe ait gelişmeleri belli bir sistem ve bilimsellik içinde yazmaktır. Örneğin 1910 yılında yaşanmış bir olayı bir tarihçi günümüzde bilimsel ilkeler çerçevesinde yazabilir. Ama günümüzdeki mevcut güncel olayların kayda alınması demek tarih yazımı değildir. Şu anda sistematik bir tarih yazımı yok. Burada var olan şey, henüz geçen yıl olmuş bir şeyin kayda geçirilmesidir. Ki, bu uzun yıllar devam edecektir" dedi.
"Alternatif tartışması ideolojik tabanlı"
'Alternatiflik" tartışmasını ise "ideolojik" olarak değerlendiren Doç. Dr. Bolat, 1'inci Dünya Savaşından sonra kazanılan zaferler ile 15 Temmuz arasında karşılaştırma yapıldığını belirtti. Son zamanlarda özellikle 30 Ağustos Zafer Bayramı ile 15 Temmuz karşılaştırmasının ön plana çıkarıldığının altını çizen Doç. Dr. Bolat, sözlerini şöyle sürdürdü:
"1950'den sonra Amerika'nın kurguladığı darbelere karşı ilk kez bir millet canı pahasına da olsa sokağa dökülmüş ve darbeyi püskürtmüştür. 15 Temmuz'da milletin ortaya koyduğu bu kahramanlık kayda geçilmesin mi, toplum tarihinde bir yer edinmesin mi? Bunu ön plana çıkarmak, detayları ile halka anlatmak, her yıl bunu hatırlamak için etkinlik yapmak 30 Ağustos ya da diğer milli bayramlara alternatif oluşturmak anlamına gelmez. 30 Ağustos da, 15 Temmuz da bize aittir. Çünkü zamanı sabit bir kavram değildir. Yıllar içinde bu toplumu etkileyen önemli olaylar ve kahramanlıklar ortaya çıkacaktır. Bu olaylar da tıpkı daha öncekiler gibi bu toplumun tarihinde hakettiği yeri elbette alacaktır. Çünkü 15 Temmuz 2016'da bu darbe gerçekleşmiş olsa idi, seküler kesim de, İslamcı kesim de, Ülkücü kesim de, sol kesim de bundan zarar görecekti. Çünkü bu darbeyi gerçekleştirmeyi amaçlayanların derdi bu toplumu daha çok kalkındırmak değil Batı'nın ve kendi sözde çıkarları doğrultusunda bir Türkiye oluşturmak idi."
"Akademiye daha fazla iş düşüyor"
Darbe dönemlerinde ortaya çıkan bilinçli ya da bilinçsiz kavram kargaşalarının yaygınlaşmamasının çözümünün, akademik camianın elini taşın altına koymasına bağlayan Doç. Dr. Bolat, "Darbenin, sözcük olarak dahi gelişmiş ülkelerin hayatında yer almaması gerekir. Dolayısıyla üniversitelerdeki entelektüel kesim herhangi bir ideolojiyi ön plana koymadan, ülkenin milli menfaatlerini göz önünde tutarak, darbe kavramına ortak karşı çıkış yapmalıdır. Üniversitelerde, bu konularda daha çok akademik çalışmalar yapılmalıdır. Gelecek nesillere hem 15 Temmuz hain darbe girişimi hem de buna karşı verilen kahramanca mücadelenin sağlıklı bir şekilde aktarılması için bilimsel etkinlik ve yayın çalışmalarının sayısının artırılması, gelecekte bu tür olayların bir daha yaşanmaması adına önemlidir. Akademik dünya kendi içindeki ideolojik kamplaşmaları maksimum düzeyde ortadan kaldırıp ülke ve millet menfaatine yönelik konularda konularda risk almaktan korkmayı bir yana bırakarak, bu alanda daha fazla aktif olup, halkı bilimsel açıklamalarla daha çok aydınlatmalıdır" ifadelerini kullandı.
İHA