Dr. Aynur Dağdemir anıldı. Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve tabip odaları, “Emek bizim, söz bizim” başlıklı eylem sürecinin beşinci haftası kapsamında, altı yıl önce sağlıkta şiddet sonucu katledilen Dr. Aynur Dağdemir’i anmak, sağlıkta şiddete karşı etkin yasa ve güvenli işyerleri talep etmek amacıyla 19 Kasım 2021 günü birçok ilde işyerlerinde ve tabip odalarında basın açıklamaları düzenledi.
Samsun’da ise Dr. Aynur Dağdemir için ilk anma mezarı başında yapıldı. Daha sonra TTB Merkez Konseyi üyesi Dr. Meltem Günbeği’nin, Samsun Tabip Odası yöneticilerinin, sağlık çalışanlarının ve Dr. Aynur Dağdemir’in ailesinin katılımıyla Dr. Kamil Furtun Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Hastanesi önünde bir basın açıklaması düzenlendi.
Basın açıklaması metninin tamamı şöyle:
Dr. Aynur Dağdemir’i Anıyoruz, Sağlıkta Şiddete Karşı Etkin Yasa ve Güvenli İşyerleri İstiyoruz!
Türk Tabipleri Birliği olarak başlattığımız mücadele programında her hafta ayrı bir talep ile sesimizi yükselttik, ancak bu hafta bizler için ayrı bir öneme sahip. Samsun’da görev yaptığı esnada birlikte çalıştığı sağlık çalışanının eski eşi tarafından bıçaklanarak katledilen Dr. Aynur Dağdemir’in bugün aramızdan ayrılışının yıldönümü. Dağdemir, çalışma arkadaşını şiddetten korumak isterken öldürüldü. Bu olay, sağlıkta şiddetin ve kadına yönelik şiddetin en can yıkıcı noktasında duruyor sevgili Aynur.
Doktor Aynur Dağdemir, çalıştığı özel hastaneye elinde ekmek bıçağı ile giren erkek tarafından altı yıl önce bugün öldürüldü. Dr. Edip Kürklü’yü, Dr. Göksel Kalaycıoğlu’nu, Dr. Ersin Arslan’ı, Dr. Kamil Furtun’u, Dr. Hüseyin Ağır’ı, Dr. Fikret Hacıosman’ı da işyerlerinde uğradıkları şiddet sonrası kaybettik. Kayıplarımızın yanı sıra meslektaşlarımız işyerlerinde bıçaklı, silahlı, sopalı, oraklı, taşlı fiziksel saldırılara uğruyor, klinikler ateşe veriliyor, her birimiz her gün sözel şiddete maruz kalıyoruz. Yalnızca 2020 yılında, 12 bine yakın beyaz kod verilen sağlıkta şiddet olayı yaşanmıştır. Yaptığımız ankette hekimlerin %84’ü daha önce hasta veya yakını tarafından sözel ve fiziksel şiddete uğradığını belirtmiştir. Tüm bunlara rağmen hâlâ işyerlerimizde şiddetten koruyacak önlemler alınmazken, çıkarılan sağlıkta şiddet yasası algıyı yönetmeye çalışmak dışında bir işe yaramamıştır.
Hiçbir kamu kurumuna hatta alışveriş merkezlerine kontrolsüz girilemezken hastanelere akla gelebilecek her türlü zarar verici alet ile girilebilmesini kabul etmiyoruz. Klinikler, yoğun bakımlar, acil servisler, ambulanslar, polikliniklerdeki fiziksel şartlar şiddetin önünü açmaktadır. Bu nedenle güvenli çalışma alanları oluşturulmasının ivedi gereklilik olduğunu ve bütün yöneticilere sağlık çalışanları için güvenli çalışma ortamlarının oluşturulması konusunda sorumlu olduklarını hatırlatıyoruz.
Şiddete, yalnızca hastaneye başvuranlar tarafından değil ekranlardaki dizilerde, gazetelerdeki köşe yazılarında, politikacıların sözlerinde, idarecilerin baskılarında da tanıklık ediyoruz. Çıkarılan SABİM hattı ile de tüm hekimler Sağlık Bakanlığı tarafından psikolojik şiddete, ağır duygusal yüke maruz bırakılıyor. Acil asistanı olarak görev yaptığı sırada SABİM’e yapılan haksız başvurular gerekçe gösterilerek işyerinde sürekli mobbinge maruz kaldığı için canına kıyan Dr. Melike Erdem, ne yazık ki bu şiddetin en ağır göstergesi olmuştur. Görevini yaptığı sırada şiddete uğrayan hekimlerin şikâyetlerine yönelik hiçbir adım atmayan yönetenler, gereksiz başvurular ile hekimler üzerinde baskı yaratmakta, hekimlerin saatlerini en basit şikâyetlere cevap yazmakla harcatmaktadır. Üstelik şikâyetlere konu olan sorunların tamamına iflas etmiş sağlık sistemi neden olmaktadır. Randevu alamayan, 5 dakikada bir muayene olmaya zorlanan, özel hastaneye başvurmak zorunda bırakılan, her sağlık başvurusunda cebinden parası alınan yurttaşlar sistemin tüm sorunlarını karşılaştığı sağlık personeline yansıtmaktadır. Hâlbuki sistemden ne hekim ne hemşire ne de sağlık personeli sorumludur. SABİM hatları ile sorumluluğu üzerinden alıp hekimlere atmak isteyenlere karşı hastalarımız da artık gerçekleri görmelidir.
Sağlıkta şiddet, genel şiddet ikliminden, siyasetçilerin şiddet üreten politikalarından da ayrı düşünülemez. Özellikle son yaşanan olaylarda erkek hastalar tarafından kadın sağlık çalışanlarına yönelik art arda gelen saldırılara tanıklık ediyoruz, elbette bunların tesadüf olmadığını, toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle ilişkili olduğunu biliyoruz. Bir yandan kadına yönelik şiddete dur demek için İstanbul Sözleşmesi’ni savunurken; diğer yandan hekime, sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin sonlanması için etkili ve caydırıcı yasaların çıkması için mücadele veriyoruz.
Birlikte çalıştığı sağlık personelinin eski eşi tarafından öldürülmesine engel olan, sevgili Aynur Dağdemir’in cesaretli dayanışmasını büyütmek ve şiddeti bitirmek için birlikte mücadele ediyoruz. Hekimlerin gördüğü her şiddette, yaşamdan hoyratça koparılan her kadında yüreğimiz ve aklımızla söz veriyoruz sana Aynur! Söz veriyoruz Melike’ye, Ersin’e, Kamil’e, Gülnur’a… Artık şiddet doğuran sağlık sisteminde, güvensiz işyerlerinde çalışmak istemiyoruz. Birimizin daha aramızdan alınmasına tahammülümüz yok!
- Sağlıkta şiddetin ana kaynağı olan neoliberal sağlık politikalarından derhal vazgeçilmesini,
- Sağlıkta şiddet için Türk Tabipleri Birliğinin önerileri çerçevesinde etkili yasa çıkarılmasını,
- Sağlık kurumlarında şiddeti önleyen fiziksel değişiklikler yapılmasını, güvenli işyerleri oluşturulmasını,
- Tüm işyerlerinde kadına karşı şiddeti önleme mekanizmaları için etkin politikalar uygulanmasını,
- İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden yürürlüğe konup etkili bir şekilde uygulanmasını,
- İş yaşamında şiddet ve tacize karşı ILO 190 Sözleşmesinin imzalanmasını TALEP EDİYORUZ. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)