Eğitim-Bir-Sen Malatya Kadın Kolları Komisyonu Başkan Vekili Sultan Alan, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Gününde Suriye'deki katliamlara dikkat çekerek, "Bu Aralık'ta insan hakları yine rafta" dedi.
Eğitim-Bir-Sen Malatya Kadın Kolları, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü münasebetiyle dernek binasında düzenlenen basın açıklamasında Memur-Sen Malatya İl Temsilciliği adına konuşmayı Eğitim-Bir-Sen Malatya Kadın Kolları Komisyonu Başkan Vekili Sultan Alan yaptı.
Alan yaptığı açıklamada, "10 Aralık Dünya İnsan Hakları Gününün kabulünün 68. yıl dönümünde, insan ve hak kavramının alabildiğine ayrı düştüğüne tanıklık ediyoruz. İnsanla doğrudan ilgili olması sebebiyle önemsenmesi gereken bugünler, anlamını yitirmiş, mazlumdan yana olması, masumu koruması gereken uluslararası yapıların, emperyalist güçlerin tehdidi ve tahakkümü altında, hakkın haykırıldığı değil, haksızlıkların perdelendiği ekran koruyuculara dönüşmüştür. Hemen hemen bütün insani değerlerin tahrip edildiği bu çağda, sözel güzellemeler önemini kaybetmiş, daha düne kadar medeniyetlerin beşiği olmuş, başkentlik yapmış, insanların tüm farklılıklarına rağmen bir arada yaşadığı bölgeler açık can pazarı haline getirilmiştir. Acı ve zulümler, dün Felluce'de, bugün Halep'te olduğu gibi, hep Müslümanların meskeni olan coğrafyalarda yaşanmaktadır. Dünyanın öteki yüzü bugünler için hazırladığı nümayişçi müsamereler eşliğinde maskesini takarak riyakâr cümleler kurmakta, her riyakar cümle kurulduğunda masum bir insan daha maalesef can vermektedir" dedi.
Açıklamanın devamında Alan, "En büyük insan hakkı ihlali olan terör en çok ülkemizi vurmakta, 30 yılı aşkın süredir boğuştuğumuz bu bela yüzünden binlerce ocağa ateş düşmüş, canlar yanmış ve yanmaktadır. PKK terörü nedeniyle binlerce insanımız hayatını kaybederken, kurulan tuzaklar, kazılan hendekler nedeniyle, ülkemiz ve milletimiz vaktini ve enerjisini söz konusu belayı bertaraf etmek için harcamaktadır. Terör yüzünden, sağlık ve eğitim başta olmak üzere, birçok hak ihlalinin vuku bulduğu ülkemiz, son olarak, yıllarca milletimizin gönül dünyasını istismar ederek paralel bir devlet oluşturan, arkasında emperyalist güçlerin olduğu ihanet şebekesi Fetullahçı Terör Örgütünün darbe girişimine maruz kalmış ve 250 insanımızın şehadetiyle son bulan ciddi bir tehlike atlatmıştır. Hümanist kaygı ve amaçlarla bile olsa, daha iyi bir aşamada, insan haklarının evrensel değer ve ilke olarak egemen olması beklenirken, insana yönelik haksızlıklar evrensel bir boyut kazanmıştır. Birleşmiş Milletler (BM), hakları gasbeden, ötekileştirdiği insanları her türlü zulme maruz bırakan, toplu sürgün ve iltica hareketlerine yol açan, insanları bu trajediye mahkûm olmaya zorlayan, onları çıkışsız, çözümsüz bırakan devletlerin evrensel cürümlerini engellemekte aciz ve yetersiz kalmıştır. Daha da kötüsü, BM, doğrudan hak gasbetmenin yasal mekanizmasına dönüşmüş durumdadır. Özellikle İslam coğrafyasındaki işgal ve soykırımlara zemin hazırlamış, çoğu katliam ve soykırım bizzat bu örgütün gözetiminde yapılmıştır. 1995 Temmuzunda Srebrenitsada gördüğümüz vahşete benzer soykırımların bugün Suriye'de, Irak'ta ve Myanmar'da yapılıyor olması, BM ve bu konuda sorumluluğunun gereğini yapmayan diğer devletler, sivil toplum kuruluşları adına utanç vericidir" şeklinde konuştu.
İHA