Doç. Dr. Mehmet Çolak, el cerrahisinin son yıllarda Türkiye'de geliştiğini belirterek, "Hastalar bize daha çok iş kazası, cam ve bıçak yaralanmaları sonucu geliyor. Mikroskop altında, çıplak gözle görülmesi zor kalınlıkta iğnelerle, ipliklerle damar uçlarını bir araya getirip, dikiyoruz ki damardan kan geçişi olup parmak veya uzuv beslenebilsin. Bu tür hastaların tedavisi ameliyatla bitmiyor, ciddi bir fizyoterapi tedavisi de gerekiyor" dedi.
Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı üyesi el cerrahları, bölgede yaptıkları ameliyatlarla birçok insanın yeniden sağlığına kavuşmasını sağlıyor. Mersin'de el cerrahisi ameliyatı yapabilen tek sağlık kuruluşu olan MEÜ Tıp Fakültesi, bugüne kadar yapılamaz denilen birçok ameliyatı da gerçekleştirdi. El cerrahisi ile ilgili İHA muhabirine açıklamalarda bulunan Başhekim Yardımcısı ve el cerrahı Doç. Dr. Mehmet Çolak, "El cerrahisi el ve elle ilgili bağlantılı eklemlerin, kemiklerin, kaza kaynaklı olan veya doğuştan olan hastalıkları, yaralanmalarla ilgilenen bir cerrahi branşıdır. El cerrahisi ülkemizde son dönem içinde ayrı bir bilim dalı olarak şekillenip, bizim hastanemizde de bilim dalı başkanı Prof. Dr. Metin Manouchehr Eskandari önderliğinde, Prof. Dr. İrfan Ayan hocamızın da katkılarıyla birlikte son 5 senedir bilim dalı olarak hizmet vermekteyiz. Son 3,5 yıldır da yandal uzmanlık eğitimi vererek, ülkemize el cerrahisi uzmanı kazandıran bir eğitim merkezi olarak hizmet vermekteyiz" ifadelerini kullandı.
"Çıplak gözle görülmesi zor iğne ve ipliklerle damar uçlarını bir araya getiriyoruz"
Hastaların en çok yaralanma sonucunda geldiğini belirten Çolak, "Açık el yaralanmaları acil tedavi gerektiriyor. Özellikle de bu parmak olabilir, elin tamamı olabilir veya kolun tamamı olabilir. Damarsal beslenmenin bozulması sonucunda saatlerle yarışıyoruz. Hızlıca yeniden kanlanma sağlanması gerekiyor. Genellikle bu hastalar acil servisten geliyor. Biz de olabildiğince hızlı davranarak dokuların yeniden kanlanmaya sağlamasına yönelik, çoğunlukla mikroskop altında çalışarak ameliyatlarımızı yapıyoruz. Çünkü bir parmağın atar damarının çapı bir milim civarındadır. Tabi ki mikroskop altında, çıplak gözle görülmesi zor kalınlıkta iğnelerle, ipliklerle damar uçlarını bir araya getirip, dikiyoruz ki damardan kan geçişi olup parmak veya uzuv beslenebilsin. Bunun için saatlerle yarışıyoruz. Hızlıca ameliyata alıp, gereken cerrahi tedaviyi yapmaya çalışıyoruz" diye konuştu.
İş kazaları, cam ve bıçak yaralanmaları sonucunda da hastaların geldiğini kaydeden Çolak, "Kasların tendom uzantıları kesilebiliyor. Sinirler kesilebiliyor. İlk 12 saat içinde ameliyatlar yapıldığı zaman geri kazanım daha güçlü hale geliyor. Bu tür hastaları hemen biz ameliyata alıp, onarımlarını yapıyoruz. Takibi ameliyathanede yaptığımız onarımlarla bitmiyor bu hastaların tedavisi. En az ameliyat tekniği kadar ciddi alınması gereken sonrasında bir fizyoterapi tedavisi gerekiyor. Bunun için hem kendi kliniğimizde hem fizik tedavi kliniğinden destek alarak hastaların bir an önce fonksiyonlarına kavuşmasını sağlamaya çalışıyoruz" şeklinde konuştu.
"Kopan parmak 12 saat içinde yeniden dikilirse işlevini yeniden kazanabilir"
Bu tür yaralanan hastaların bir an önce hastaneye ulaştırılması gerektiğinin altını çizen Çolak, "Yaralanmalarda kas kitlesi arttıkça müdahale süresi çok kısalıyor. El bileği ve üzerinden olan yaralanmalarda kas kitlesi daha fazla olduğu için bu yaralanmalarda 6 saati geçirmeden yeniden kanlanma sağlamak gerekiyor. Parmakta ise kas kitlesi olmadığı için biraz daha uzun süre, kopan parmak uygun şartlarda bekletmek en koşuluyla 12 saat içinde yeniden dikilip, kanlandırılabilir. Sinir fonksiyon için, damar ise uzvun hayatta kalması için önemli. Parmak ucuna ne kadar yakın bir sinir yaralanmasından bahsediyorsak iyileşme oranı o kadar yüksek oluyor. Eğer yaralanma omuriliğe ne kadar yakınsa fonksiyonel iyileşme o kadar sıkıntılı oluyor. Çünkü sinir uca doğru iyileşen bir dokudur ve günde bir milim iyileşme olur. Sinir özellikle hem kas hem de duyu sağlayan bir sinirse fonksiyonel geri kazanım o kadar sıkıntılı oluyor. Yani motor ucu taşıyan sinir ucu ile duyu taşıyan sinir ucunun karşı karşıya getirilmesi lazım ki uygun iyileşme ile fonksiyonel geri kazanım olabilsin" diye konuştu.
Hastaların iyileşme oranının yaralanmadan yaralanmaya değişeceğini ifade eden Çolak, "Yaralanma ne kadar geniş bir yüzeyde, ezici ve koparıcı bir yaralanmaysa iyileşme oranı o kadar düşüktür. İyileşmeden kasıt da burada tartışılabilir. Bir kopmuş parmağı yerine diktiğiniz zaman sadece damarı çalışır, fonksiyon olarak geri dönmese buna tam bir iyileşme denmez. Hem parmağın yerinde durması hem de fonksiyonel hale gelmesi gerekir iyileşme diyebilmek için. Bunların oranları yaralanmadan yaralanmaya, kişiden kişiye değişir" dedi.
"Şu anda Avrupa'da akredite edilmiş bir el cerrahisi travma merkeziyiz"
El yaralanması dışında da farklı sinir sıkışmaları, romatizmal hastalıklara bağlı elde deformeler, doğuştan parmak yapışıklıkları, fazla parmaklar ve kemik eksiklikleri gibi tedavileri de yaptıklarına vurgu yapan Çolak, "Sadece kendi bölgemize değil farklı bölgelerden hastalar Mersin'e geliyor. Bu işin eğitimi de verdiğimizden dolayı cazibe merkezi halindeyiz. İmkanlar maalesef kısıtlı. Ortopedi, travmatoloji ve el cerrahisi ana bilim dalı olarak daha geniş bir yüz ölçümünde daha fazla sayıda ameliyathane ile daha seri bir hizmet verebiliriz. Bunun talebini bildiriyoruz. Zaman içerisinde daha iyi hale geleceğiz. Kliniğimiz ayrıca Avrupa El Cerrahisi Cemiyeti tarafından travma merkezi olarak akredite edilmiş bir merkezdir. Şu anda Avrupa'da akredite edilmiş bir el cerrahisi travma merkeziyiz" ifadelerini kullandı.
İHA