Erbakan Vakfı Bilecik İl Başkanı Ahmet Özvatan, 7-11 Kasım 2016 tarihinde İsviçre'nin Cenevre gölü kıyısındaki Le Mirador Oteli'nde yapılacak gizli Kıbrıs zirvesi hakkında açıklamada bulundu.
Bilecik Belediyesi Sosyal Tesisler Aile Çay Bahçesi önünde açıklama yapan Erbakan Vakfı Bilecik İl Başkanı Ahmet Özvatan, merhum Necmettin Erbakan'ın 1974 Kıbrıs Barış Harekatı sırasında erken ateşkes ilan edilmemesi konusundaki ısrarının gerçek anlamının Cenevre'de yapılacak görüşmelerde ortaya çıkacağını söyledi. Necmettin Erbakan'ın bu feraset dolu isteğinin gerçekleşmediği için ise, şu anda KKTC'nin zaten kendi hakkı olan bir avuç vatan toprağından da taviz vermeye zorlanmakta olduğunu iddia eden Özvatan, "7-11 Kasım 2016 tarihinde İsviçre'nin Cenevre gölü kıyısındaki Le Mirador Oteli'nde yapılacak gizli Kıbrıs zirvesi ile, Yunanistan'ın "Megali Idea" yayılmacı dış politikası doğrultusunda Ada'nın, yeniden 1974 öncesi şartlara geri götürülmesi, 1974 Kıbrıs Zaferi'mizin yok sayılması ve üstü örtük olarak "Enosis'in yeniden canlandırılması amaçlanmaktadır. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon'un Kıbrıs Özel Danışmanı, Espen Barth Eide'in adadaki iki toplumun tekrar birleşmesine yönelik bir anlaşmanın her zamankinden daha yakın olduğunu ve yıl sonuna kadar sonuçlanabileceğini ifade etmesi dikkat çekici olmuştur. Kıbrıs konusunda "sözde çözüm'e bu denli yaklaşılmasının sebepleri içerisinde şüphesiz Kıbrıs Rumlarına verilecek olan arazi tavizleri ön planda yer almaktadır. Bunun gerçekleşmesi durumunda, aynen 1930'lı yıllarda İngiliz Kıbrıs Valisi Sir Ronald Storrs'ın, İngiliz işgaline karşı isyan bayrağı açan Rumlara karşı olacağına, Rumlarla birlikte hareket edip adadaki Türklere karşı tavır koymasında olduğu gibi, şu anda da tüm taraflar maalesef sadece KKTC'nin taviz vermesi yönünde yaklaşım sergilemektedirler. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Annan Planı'na destek vermesi, Rumların bu gibi şartlar koşma ve kabul ettirme baskılarına malesef zemin hazırlamış oldu. KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile Rum Lider Nicos Anastasiades arasında yapılan ikili temaslarda son söz sahibinin Rum kilisesinin en yüksek organı Sen Sinod Meclisi üyeleri olduğunu göz ardı etmemek gerekmektedir. Nitekim, Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Başbakan olarak ABD'ye yaptığı ziyaret sırasında Patrik Bartholomeos'nun Fener Rum Patrikhanesi'nin 12 kişilik Sen Sinod Meclisi'ne atadığı Amerikan Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu Demetrios'a "Kıbrıs sorununu çözmemize yardımcı olun" şeklindeki isteği de bunu doğrular niteliktedir" dedi.
"KKTC'de Türkler fiilen azınlık durumuna düşecektir"
KKTC'de Türklerin fiilen azınlık durumuna düşeceğini savunan Erbakan Vakfı Bilecik İl Başkanı Ahmet Özvatan, şöyle devam etti:
"Türkiye'de, bütün dikkatler Suriye ve Irak politikalarına yoğunlaşmışken, Milli davamız olan, ecdadımızın ve şehitlerimizin bizlere emaneti olan vatan toprağımız Kıbrıs'ın gündemden uzak tutulması ve sonu felaket olacak adımların oldu bittiye getirilmeye çalışılması son derece manidardır. Bu görüşmelerde, Kıbrıs'ın yeniden tek devlet altında birleştirilmesi ve Türklerin azınlık pozisyonuna düşürülmesi söz konusudur. Bu anlaşmanın gerçekleşmesi durumunda, KKTC'nin en verimli toprakları olan ara bölgenin yanı sıra, Dipkarpaz bölgesinde yer alan Dipkarpaz, Yenierenköy, Yeşilköy, Sipahi ve Adaçay'da Özerk Rum Kantonları'nın oluşturulması, daha önceden kararlaştırılan onlarca köyün Rumlara verilmesi ve KKTC'ye yüzde 20 oranında Rum'un yerleştirilmesi hedeflenmektedir. Müzakerelerde en netameli konu olan KKTC'nin toprak tavizine zorlanması ve Türklerin nüfus oranının yüzde 25'e inmesinin sağlanması durumunda, Ada'da Türkler fiilen azınlık durumuna düşecektir. 7-11 Kasım Cenevre Zirvesi ile gerçekleşmesi planlanan bu olaylar, türlü zorluklarla, savaşarak, şehit kanı dökülerek alınan vatan topraklarımızın masa başında geri verilmesi, binlerce şehit vererek kurmuş olduğumuz KKTC Devleti'mizin kendi elimizle ortadan kaldırılması anlamına gelmektedir. Böyle bir cüret, böyle bir taviz, böyle bir felaket hiç kimsenin haddine değildir ve bunu millet olarak kabul etmemiz asla mümkün değildir."
İHA