Solunum Derneği TÜSAD ve Heybeliada Sanatoryumu’nun Eski Başhekimi birlikte bir açıklama yaparak, Diyanet’e devredilme kararının iptal edilmesini istedi. Heybeliada Sanatoryumu’nun kuruluşundan bu yana bir ekol olduğunu vurgulayan TÜSAD Başkanı Prof. Dr. Ülkü Yılmaz ve Heybeliada Sanatoryumu Eski Başhekimi Prof. Dr. Attila Saygı, burada içinde bir Tüberküloz Enstitüsü, eğitim merkezi, sağlık müzesi, dinlenme tesisi ve adaya yetecek kapasitede bir hastaneden oluşan “Heybeliada Sanatoryumu Sağlık Kompleksi” kurulmasını önerdi.
Heybeliada Sanatoryumu’nun ve çevresindeki 200 dönümlük arazinin bir kısmının Tarım ve Orman Bakanlığı’na bir kısmının ise “İslami Eğitim Merkezi” kurmak amacıyla Diyanet İşleri Başkanlığı’na devredilmesi, solunum hekimlerini üzdü. Bünyesinde 4 bin 500’e yakın solunum ve akciğer hekimi barındıran Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği’nin (TÜSAD) Başkanı Prof. Dr. Ülkü Yılmaz ve Heybeliada Sanatoryumu’nun Eski Başhekimi Prof. Dr. Attila Saygı ortak bir açıklama yapılarak bu kararın iptal edilmesini isterken, buraya Heybeliada Sanatoryumu Sağlık Kompleksi kurulmasının her açıdan çok daha faydalı sonuçları olacağını vurguladı.
BİR OKUL, BİR EKOLDÜ
Aynı zamanda TÜSAD üyesi olan Attila Saygı, Heybeliada Sanatoryumu Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim Araştırma Hastanesi’nin 1924 yılında Atatürk’ün emriyle verem salgını ile savaşmak amacıyla İsviçre’deki bir sanatoryum örnek alınarak 16 yataklı bir hastane olarak kurulduğunu hatırlatttı ve şu bilgileri paylaştı: “Ek binalar, hemşire eğitim yeri ve lojmanı ve rehabilitasyon merkezi yapılarak genişletildi. Bu rehabilitasyon merkezinde hastanede tedavi görüp iyileşen hastalara marangozluk, saatçilik, ayakkabıcılık gibi meslekler öğretildi. Bu kişiler bugün adada iş ve mesken sahibi. Rehabilitasyon merkezi sonradan Sağlık Bakanlığı dinlenme tesisine dönüştürüldü. Türkiye’de verem savaşına ve göğüs hastalıkları ve göğüs cerrahisi branşlarına önderlik eden bu eğitim ve hizmet kuruluşu bir okuldu, bir ekoldü. Bu merkezde yetişen birçok profesör, doçent ve uzman hekim halen ülkemizin değişik yörelerinde hizmet veriyor.”
TARİHE GÖMÜLDÜ
1999 depreminde hasar gören hastanenin, 2005 yılında Sağlık Bakanlığı tarafından adaya ulaşım sorunları, hasta azlığı gibi nedenlerle kapatıldığını ve Süreyyapaşa Göğüs Kalp Damar Hastanesi EAH (Eğitim ve Araştırma Hastanesi) bünyesine tüm personel ve ekipmanı ile birlikte nakledildiğini belirten Saygı, sözlerine şöyle devam etti: “Kurum ismi ile birlikte tarihe gömüldü. O günden bu yana Deniz Harp Okulu ve Deniz Lisesi’nin adadan taşınması ve sanatoryumun kapatılması Heybeliada’da önemli bir gelir ve prestij kaybına ve basına da sıklıkla yansıyan ciddi sağlık sorunlarına yol açtı. Heybeliada’da halen ciddi bir sağlık kuruluşu yok.”
TARİHİ VE KÜLTÜREL MİRAS
Bu hatırlatmaların ardından bir de öneri sunan Yılmaz ve Saygı, şu acıklamayı yaptı: “Heybeliada Sanatoryumu arazisine deneysel araştırma ve çalışmaların yapılabileceği ve özel kanunla kurulacak bir Türk Tüberküloz Enstitüsü, tüm sağlıkçıların yararlanacağı bir dinlenme tesisi, sağlık eğitimlerinin yapılabileceği ve konferansların verilebileceği bir eğitim merkezi, bir sağlık müzesi ve adaya yetecek kapasitede bir hastane veya sağlık ünitesinden oluşan ‘Heybeliada Sanatoryumu Sağlık Kompleksi’kurulması bu tarihi ve kültürel mirasın ismini, yerini ve saygınlığını koruyacak ve ada halkına da ciddi katkı olacaktır. Hastane arazisi ve binalarının Diyanet İşleri Başkanlığı’na verilmesi kararının yetkililerce yeniden değerlendirilmesi ve iptali uygun olacaktır görüşündeyiz”.