KADİR GECESİ, KADİR BİLENLER İÇİNDİR
Gönüllere şifa Kerim Kitabımızda Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Şüphesiz, biz Kur’an’ı Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilir misin? Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır. Melekler ve Cebrail o gecede, Rablerinin izniyle her türlü iş için iner de iner. O gece, tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir.” (Kadir, 97/1-5.) Bir hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “… Ramazan ayında öyle bir gece vardır ki, bin aydan daha hayırlıdır. Bu gecenin hayrından mahrum kalan, bin ayın hayrından mahrum kalmış gibidir.” (İbn Mâce, Sıyâm, 2.)
Günler ayları, aylar yılları kovalıyor ve Rabbimizin bir emaneti olan hayat nimeti hızla tükeniyor. Bundan kısa bir süre önce rahmet ayı Ramazana ulaşmanın sevinç, huzur ve mutluluğunu hep birlikte yaşadık. Ancak yine veda vakti yaklaştı. Bir ay bereketi ve mağfiretiyle evlerimize ve gönüllerimize konuk olan Ramazan bize veda ediyor. Belki de bir daha vuslatı olmayacak bu ayrılığın hüznü yüreklerimizi kapladı. Ayrılmadan önce, kıymetini bilenlere Kadir gecesini takdim ediyor kutlu Ramazan. Önümüzdeki Salı yı Çarşamba ya bağlayan gece Kadir Gecesini idrak edeceğiz. Kadir Gecesi, ömre bedel bir gecedir. Çünkü bu gece, Kur’an gecesidir. Kerim Kitabımız, Peygamberimiz (s.a.s)’e Ramazanın kalbi olan bu gecede inmeye başlamıştır. O Kur’an ki, cahiliyenin zilletine gömülmüş zihinlere Rabbini bildirmeye gelmiştir. Varoluş amacından kopmuş, nereden gelip nereye gittiğini unutmuş insanlığa unuttuklarını hatırlatmak için gelmiştir. İşte Kadir Gecesi vesilesiyle Rabbimiz, ancak Kur’an’ın kadrini bildiğimiz oranda kadir gecelerini ihya etmiş olacağımızı bize her yıl tekrar tekrar hatırlatıyor.
Bu gecenin kadrini bilebilmek için evvela, Allah’ın lütfu olarak gelmiş Kur’an’a yüreğimizi sonuna kadar açmamız gerekmektedir. Dünya hengâmesinde zaman zaman bunalan ruhlarımızı, paslanan gönül aynalarımızı âyet âyet, sûre sûre ilahi sözün nuruyla aydınlatmamız gerekmektedir. Varlığımızı onunla anlamlandırmamız ve kul olarak yaşantımızı onunla inşa etmemiz gerekmektedir. İnsana erdemli bir hayat, toplumlara ise saadet medeniyeti takdim eden bu rahmet yüklü kitapla olan bağımızı kuvvetlendirmemiz gerekmektedir. Ancak bu sayede, bin aydan daha hayırlı gecenin kıymetini idrak edebilir, Kerim Kitabımızla ömrümüze bereket katabiliriz. Kur’an’la irtibatımız ölçüsünde değer kazanır ya da değer kaybederiz. Kur’an’a değer verdiğimiz ölçüde gönül dünyamızı mamur ve mesut eder, dünyamızı da barış ve esenlik yurduna çevirebiliriz.
Kadir Gecesini değerli ve anlamlı kılan Yüce Kur’an, her âyeti üzerinde tefekkür ve tezekkür edilmek ve bizzat yaşanmak için gönderilmiştir. O, insana kendini, dünyasını, ahiretini tanıtan bir hayat kitabı ve rehberidir. O, insana asla eğrilik bulunmayan dosdoğru bir yol ve istikamet çizer. Onun sahifelerini açan, onda kendini bulur; Rabbini bulur; saygı ve sevgiyi, sadakat ve muhabbeti bulur. O, hayra anahtar, şerre kilit ilahi bir kitaptır. Bu kitaba gönül veren, tevhide sadakatiyle İbrahim Halilulah olur; türlü çilelere karşı sabrıyla Eyüp olur; türlü tuzaklara karşı iffet ve hayasıyla Yusuf olur; türlü firkat ve musibetlere karşı metanetiyle Yakup olur.
Ne yazık ki bugün, doğusuyla batısıyla, kuzeyiyle güneyiyle insanlık bir onur ve haysiyet sınavı vermektedir. Dünyanın dört bir yanında mazlum kanı dökülmekte; küçücük çocuklar acımasızca katledilmekte; analar, elleri sinesinde gözyaşı dökmekte; kardeş, gözünü kırpmadan kardeşini öldürmektedir. Bu durum, “Bir insanı yaşatmak bütün insanlığı yaşatmak gibidir.” ilahi mesajıyla insanla buluşan Kerim Kitabımızın hak, adalet, insaf, şefkat ve merhamet çağrılarına ne kadar da muhtaç olduğumuzu göstermektedir.
Geliniz, Kur’an’a iman eden müminler olarak Kadir Gecesi vesilesiyle Kur’an’la yeniden yüzleşelim. Yaşam süreçlerimizi Kur’an ufkundan bir daha gözden geçirelim. Biz, Kur’an’da ne kadar varız; Kur’an, bizde ne kadar var? Âlemlere Rahmet Peygamberimiz (s.a.s), Kur’an’dan kendisinde hiçbir esinti, hiçbir iz bulunmayan kimseyi harabe bir eve benzetmektedir. (Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’an, 18.) Nasıl ki harabe eve kimse talip değilse, hengâmelerle tahrip edilmiş, insaf ve vicdanını kaybetmiş gönle de kimse talip olmaz.
Bu duygu ve düşüncelerle başta ülkemiz ve gönül coğrafyamız olmak üzere bütün İslam âleminin mübarek Kadir Gecesini en kalbi duygularla tebrik ediyorum. Kadir Gecesinin feyz ve bereketinden hepimizin nasiplenmesini, topyekûn insanlığın ve bilhassa İslam dünyasının geçmekte olduğu zorlu süreçten bir an evvel kurtulmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyorum. Bugünkü yazımızı, Efendimiz (s.a.s)’in Hz. Aişe validemize Kadir Gecesinde yapmasını tavsiye ettiği şu dua ile bitirmek istiyorum: “Allah’ım! Sen affedicisin, affetmeyi seversin. Beni de affet!” (Tirmizî, Daavât, 84)
Şikâyetini Allah’a Duyuran Kadın: Havle bint Sa’lebe (r.a.)
Medineli hanım sahabilerden Havle bint Sa’lebe, kendisi gibi Hazrec kabilesine mensup olan Ubâde b. Sâmit’in kardeşi Evs b. Sâmit ile evliydi. Evs Bedir, Uhud, Hendek gibi birçok savaşta Hz. Peygamber’le birlikte müşriklere karşı mücadele vermişti. Ardında bıraktığı uzun yıllar Evs’i yormuş, iyice yaşlandırmıştı. Artık huysuz ve geçimsiz bir ihtiyardı. Olur olmaz her sebepten tartışma çıkarıyordu. Bir sebeple hanımı Havle’ye kızdığı günlerden biriydi. Öfkesine öyle yenik düşmüştü ki Havle’ye “Sen bana annemin sırtı gibisin!” diyerek bir telaşla evinden çıkıp gitti. Çok geçmeden sakinleşen ve öfkeyle hanımına söylediklerinden pişman olan Evs, geri döndü. Havle’yle yeniden bir araya gelmek istiyordu ama evliliklerinin geçerliliği şüpheliydi artık. Çünkü cahiliyeden kalma çirkin bir âdet olan “zıhar”la hanımını kendisine haram kılmıştı.
Zıhar yani hanımını annesi gibi dinen evlenmesi mümkün olmayan bir kadına benzetmek, cahiliye Araplarının boşamak istedikleri hanımlarına reva gördükleri onur kırıcı bir cezaydı. Müslüman toplumunda ilk kez karşılaşılan bu kötü muamele Havle’yi oldukça incitmişti. Allah ve Resûlü haklarında bir hüküm vermedikçe kocası Evs’le evliliğini sürdüremeyeceğine karar verdi. Çok geçmeden Resûlullah’a gitti ve olanları anlattı. Evs’in uğruna gençliğini feda etmiş, onun çocuklarını dünyaya getirmişti. Kendisinin de yaşlılığa adım adım yaklaştığı böyle bir zamanda kocasının yaptığı çok ağırına gitmişti. Hz. Peygamber Havle’ye “Amcanın oğlu (Evs) artık çok yaşlı bir adam. Onun hakkında Allah’tan sakın!” dediyse de ayrılmaları gerektiğinden farklı bir hüküm veremiyordu.
Havle bint Sa’lebe kabullenemiyordu olanları. Onca yıl sonra bir başına çocuklarına nasıl bakacaktı? Çocukları kendi alsa aç kalacaklar, babaları alsa perişan olacaklardı. Yüce Allah hakkında bir hüküm bildirinceye kadar yalvarmaktan vazgeçmedi. “Allah’ım şikâyetimi sana arz ediyorum. Peygamberinin dilinden bana hüküm (bildiren bir vahiy) indir.” diye dua etti. Havle’nin mücadelesine şahit olan Hz. Âişe ve Resûlullah’ın diğer ev halkı ağlamaya başladılar. Yedi kat göğün ötesinden derdinin dermanı olacak bir hüküm gönderilmesini bekliyordu ısrarla Havle. Sonunda Rabbi onun mücadelesini örnek gösterdiği bir sûreyle karşılık verdi azimli bekleyişine: “Allah, kocası hakkında seninle tartışan ve Allah’a şikâyette bulunan kadının sözünü işitmiştir. Allah, sizin sürdürdüğünüz konuşmayı (zaten) işitmekteydi. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” (Mücâdele, 58/1)
Sûrenin devamındaki ayetlerde zıhar yapan erkeğin hanımına karşı çok çirkin ve asılsız bir söz söylediği ve ancak kefaretle yeniden bir araya gelebilecekleri bildiriliyordu. Hz. Peygamber Havle dönmek istediği takdirde Evs’in bir köle azat etmesi gerektiğini söyledi. Ancak onun azat edecek bir kölesi yoktu. O takdirde Resûlullah peş peşe iki ay oruç tutması gerektiğini bildirdi. Lakin Evs o kadar yaşlanmıştı ki oruç tutmaya gücü yetmezdi. Öyleyse altmış fakiri doyurması gerekiyordu. Ancak Evs fakir bir adamdı, onu bile karşılayabilecek durumu yoktu. Bunun üzerine Hz. Peygamber Havle’ye kocası adına fakirlere dağıtması için bir sepet hurma vereceğini söyledi. Sıkıntısının çözümsüz olmadığını gören Havle çok sevindi. Ferahlamıştı artık. Bir sepet hurmayı da kendisinin vereceğini söyledi. Her şeye rağmen Havle’nin kocasına destek olması Allah Resûlü’nü oldukça memnun etti. Havle’ye “İsabetli davrandın, iyi yaptın.” diyerek bundan sonra da kocasının iyiliğini istemesi tavsiyesinde bulundu. (İbn Hanbel, VI, 410)
Haklı mücadelesinden vazgeçmeyerek şikâyetini Rabbine duyuran ve zıhar gibi cahiliyeden kalma çirkin bir muameleyle kadınlara yapılan haksızlığın Allah katında karşılıksız bırakılmayacağının canlı örneğini teşkil eden Havle bint Sa’lebe yaşlılığında da saygı gösterilen bir hanım oldu. Hz. Ömer onunla her karşılaştığında konuşmaya özen gösterirdi. Halifeliği zamanında bir gün yanında bazı kimseler olmasına rağmen Havle’yle konuşmaya dalmıştı. İçlerinden biri bu yaşlı kadın yüzünden Hz. Ömer’in insanları ihmal etmesine anlam veremedi. Bunun üzerine Hz. Ömer “O kadının kim olduğunu biliyor musun? O, yedi kat gökler ötesinden şikâyetini Allah’a duyuran kadındır.” dedi ve kendisiyle akşama kadar konuşacak olsa bile namaz dışında hiçbir şey için onun yanından ayrılmayacağını ifade etti. (İbn Hacer, el-İsâbe, VIII, 115)
Diyanet Aylık Dergi 2013
AYET-İ KERİME MEALİ
“Şüphesiz, biz onu (Kur'an'ı) Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sen ne bileceksin! Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır. Melekler ve Ruh (Cebrail) o gecede, Rablerinin izniyle her türlü iş için iner de iner. O gece, tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir.” Kadir 97/1-5.
HADİS-İ ŞERİF VE MEALİ
Âişe(r.a)şöyle dedi:Ey Allah’ın Rasulü! Kadir gecesinin hangi gece olduğunu bilecek olursam, o gece nasıl dua edeyim? diye sordum. O da “Allahım! Sen çok affedicisin, affetmeyi seversin. Beni bağışla! diye dua et” buyurdu. (Tirmizî, Daavât 84)
İLMİHAL SORUSU VE CEVABI
Kadir gecesi ne zamandır ve bu gecenin fazileti hakkındaki rivayetler nelerdir?
“Kadir” sözlükte güç yetirmek, hüküm, kaza, takdir, şeref ve azamet; leyle-i kadir (kadir gecesi) ise takdir, hüküm, şeref ve azamet gecesi demektir. Dini bir terim olarak, Kur’an-ı Kerim’in inmeye başladığı Ramazan ayının 27. gecesine kadir gecesi denilmektedir. Kur’an-ı Kerim’de bu gecenin faziletini belirten müstakil bir sure vardır. Ayetteki ifadelerden de anlaşıldığı üzere İslam’da en kutsal ve faziletli gece kadir gecesidir. Kadir gecesi, içerisinde kadir gecesi bulunmayan bin aydan daha hayırlıdır. Bu geceye kadir gecesi denilmesi şeref ve kıymetinden dolayıdır. 220). Mü’minler bu geceyi gaflet içerisinde geçirmemeli, ibadet ve taatla değerlendirmelidir. Ebu Hüreyre’nin (r.a.) rivayet etmiş olduğu hadis-i şerifte Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Kim kadir gecesini, faziletine inanarak ve alacağı sevabı Allah’tan bekleyerek ibadet ve taatla geçirirse geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhari, Leyletü’l-kadir, 1). Hz. Aişe de demiştir ki; Rasulullah’a (s.a.s.): “Ey Allah’ın Rasûlü! Kadir gecesine rastlarsam nasıl dua edeyim?” diye sordum. Rasulullah (s.a.s.): “Allahümme innek eafüvvün tühıbbü’l-afve fa’fuanni: Allah’ım sen çok affedicisin, affi seversin, beni affet, diye dua et.” (Tirmizi, Deavat, 89) buyurdu.
GÜNÜN DUASI
… “Rabbim! Kalbime genişlik ver. İşimi bana kolaylaştır. Dilimden düğümü çöz ki sözümü iyi anlasınlar.” (Ta-ha, 20/25-28)