Kahta’da ‘Bağdat Havzası’ Paneli Düzenlendi

Adıyaman'ın Kahta İlçesinde Eğitimle Diriliş Derneği tarafından, "İslam Medeniyeti Havzalarından Bağdat Havzası" paneli düzenlendi.

Adıyaman'ın Kahta İlçesinde Eğitimle Diriliş Derneği tarafından, "İslam Medeniyeti Havzalarından Bağdat Havzası" paneli düzenlendi.

METEM Konferans Salonunda düzenlenen panele, sivil toplum kuruluşu temsilcileri, eğitimciler ve vatandaşlar katıldı.

Yöneticiliğini Eğitimci Asım Kabak'ın yaptığı panelde, Eğitimci Ali Karakaya, "Beytül Hikme ve Nizamiye Medreseleri" ilgili bilgiler verirken, Eğitimci Ömer Demir ise "Bağdat İslam Medeniyet Havzası'nın oluşumunu anlattı.

Beytül Hikme'nin Ortaçağ İslam ilim ve kültür tarihinde tercüme ve yüksek seviyedeki ilmi araştırmaların yapıldığı merkezlere verilen isim olduğunu belirten Eğitimci Ali Karakaya, Hz. Muhammed'in (a.s) amcasının soyundan gelen Abbasiler'in, 750 yılında halifeliği ele geçirmesinden sonra 800'lü yılların başında, Bağdat şehrinde kurulan kütüphane ve çeviri merkezinden oluşan bir bilim merkezi olduğunu söyledi.

Beytül Hikme'nin ilk defa kimin tarafından ve ne zaman kurulduğunun tartışma konusu olduğunu belirten Eğitimci Ali Karakaya, "Kaynakların çoğunda Abbasi halifelerinden Me'mün tarafından 830'da Bağdat'ta kurulduğu zikrediliyorsa da bunun düşünce ve teşebbüs olarak Mansür dönemine (754-775) kadar uzandığı anlaşılmaktadır. Cündişapür tıp okulunun reisi Bağdat'a davet edildi ve Mansür'un sarayında başhekim sıfatıyla tıp alanında Grekçe ve Farsça'dan tercümeler yaptı. Halife Mansür dil, edebiyat ve dini ilimlere dair eserlerin yanı sıra akli ilimlerle ilgili olarak Grekçe, Süryanice, Sanskritçe ve Farsça'dan tercüme ettirdiği bu eserler için kütüphane olarak sarayında bir yer tahsis etti. Buraya Hizanetü'l-hikme adı verildi. Beytülhikme'nin çekirdeğini Bağdat'ta kurulan bu kütüphane oluşturdu" dedi.

Eğitimci Karakaya, Bağdat'ın yok edilmesinin, bir şehrin işgalinden daha fazla bir karşılığı olduğunu, bunun aynı zamanda İslam Dünyası'nın hiçbir zaman eskisi gibi olamayacak olan siyasi, kültürel ve dini merkezinin yok edilmesi anlamına da geldiğini ve böylece Bağdat'ın, o gün bugündür iki yakasının bir araya gelemediğini ifade etti.

İslam'dan önce herhangi bir ilmi faaliyetin olmadığına dikkat çeken Eğitimci Ömer Demir, "İslam'ın ortaya çıktığı Arabistan yarımadasında, İslam'dan önce herhangi bir ilmi faaliyetin bulunduğu söylenemez. Hatta sözlü edebiyat gelişmiş olmasına rağmen, İslam'ın ilk yıllarında okuma yazma bilenlerin sayısının çok az olduğu bilinmektedir. Böyle bir ortamda inen İslam, Müslümanları ilme teşvik etmiş, bunun sonucunda İslam dünyası çok kısa bir süre içerisinde ilimde üstünlüğü ele geçirmiş ve bir medeniyet ortaya çıkarmıştır. Asırlar boyunca bu medeniyet, dünyanın lokomotifi olmuş, İslam coğrafyasının birçok yerinde ilim havzaları ortaya çıkarmış, dünyanın birçok yerinden araştırmacıların bu ilim havzalarına akın etmiştir" ifadelerini kullandı.

Eğitimci Demir, "Müslümanlar 7. yüzyıldan itibaren, iki yüzyıl boyunca bilimi, Yunanlılardan ve Hintlilerden (tercümeler yoluyla) aldı, iki yüzyıldan sonra bu ilk aşamayı tamamlayıp, üretim safhasına geçtiğini ve bu üretim safhası tam 800 yıl sürdü. 800 yüzyıl boyunca, Müslümanların ortaya koyduğu bu medeniyet dünyaya yön verdi. Müslümanlar yeni ilimler kurdu. Eski ilimleri geliştirdi ve ileride kurulacak bazı ilimlerin temellerini attı. Bu 800 yıllık dönemde Müslümanların neler yaptığını, neler icat ettiklerini, ilme ne kattıkları maalesef bugünkü Müslümanlar tarafından dahi yeterince bilinmiyor. Yapılan araştırmalar sonucu, İslam Medeniyetinin ulaştığı seviyeye ilişkin ortaya çıkan bilgiler gerçekten insanı hayrete düşürüyor" diye konuştu.

İHA

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.