TMMOB Çevre Mühendisleri Odası tarafından yapılan araştırmaya göre; dünyada 2 milyarı aşkın kişi, su stresi olan ülkelerde yaşarken, yaklaşık 4 milyar kişinin de yılın en az bir ayında şiddetli su kıtlığı yaşadığı tespit edildi.
TÜRKİYE’DE KRİTİK RAKAMLAR
2016 yılı için ülkemiz yüzey sularının kalite sınıflarına göre sınıflandırma verilerinde; 158 yüzey suyumuzun %33`ü 4.sınıf , %21`i 3.sınıf ve %20`si 2.sınıf kalitede olduğunun belirlendiği açıklamada, “Başka bir değişle, ülkemiz yüzey sularının yaklaşık %74`ü kirlenmiştir” ifadesine yer verildi.
Yapılan araştırma sonucunda elde edilen veriler ile ilgili açıklamada şu ifadelere yer verildi: “2015 yılında 141 yüzey suyumuzun 111 tanesi içme suyu kalitesinde değilken; 2016 yılında 158 yüzey suyumuzun 116 tanesi içme suyu kalitesinde değildir. Ülkemizde termik santral kaynaklı atıksu oluşumu 2014`de %50 iken 2016 yılında %57`ye çıkmıştır. 1397 belediyenin 1338`inde kanalizasyon şebekesi vardır, 59 tane belediyede kanalizasyon şebekesi bulunmamaktadır. Ülke nüfusunun %89,7`sine kanalizasyon hizmeti verilmektedir. Ayrıca, TÜİK 2017 verilerine göre 816 belediyede atıksular arıtılmadan doğaya verilmektedir. DSİ verilerine göre ülkemizde kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarı yaklaşık 1.350 m3‘tür ve Türkiye su azlığı yaşayan bir ülkedir. 2030 yılında ülke nüfusumuzun 100 milyonu bulması öngörülmektedir. Bu durumda kişi başına düşen su miktarı 1100 m3‘e düşecek ve su kıtlığı yaşanabilecektir.”
İçme ve kullanma suyu olarak evlere iletilen suların iletim hatlarında kaybolduğu kaydedilen açıklamada, “İletim hatlarında kaybolan su miktarı 2019 yılı hedefi %30 ve 2023 hedefi %25 olarak belirlenmişti. Ancak şuanda, Ankara`da %36, İstanbul`da %24, İzmir`de %30, Antalya`da %35, Adana`da %33, Balıkesir`de %49, Aydın`da %53, Kahramanmaraşta %59, Gaziantep`te %40, Diyarbakır`da %53, Van`da %64, Şanlıurfa`da %67, Muğla`da %53, Kocaeli`nde %32 su kaybı yaşanmaktadır. Hakkai %82 ve Mardin %77 ile su kaybının en çok olduğu illerdir. Doğu ve Güneydoğu illerimizde su kaybının daha fazla olduğu görülmektedir. İçme ve kullanma suyu olarak büyük maliyetlerle temin edilen suyun iletim sürecinde sızıntı v.b. nedenlerle kaybolması gereksiz daha fazla su çekilmesini sağlamakta, maliyetleri arttırmakta ve dolayısıyla çevresel ve ekonomik bir sorun yaratmaktadır” denildi.
Korkutan raporda, verilen bilgiler şu şekildedir:
“8 su havzasında (Susurluk, Meriç – Ergene, Konya Kapalı, Büyük ve Küçük Menderes, Gediz, Kuzey Ege ve Burdur) toplam 750 dere ve gölün sadece 6 tanesi kirlenmemiş durumdadır. Yani bu havzalardaki suların %99`u kirlenmiştir.
Ülkemizde evsel ve endüstriyel atıksuların yeniden kullanım oranı %1‘in altındadır. İklim değişikliğine uyum ve su kıtlığı riski göz önünde bulundurularak arıtılan atıksuların kentlerde tekrar kullanım oranı %1‘de yukarılara çekilmeli, kent içerisindeki park bahçe sulama faaliyetlerinde değerlendirilmelidir.
Meriç – Ergene havzasında bulunan yeraltı sularının yarısının tükenmeye başladığı ve tamamının kirlenmiş olduğu görülmektedir. Aydın ve Denizli illerini de kapsayan Büyük Menderes havzasında yer altı sularının yarısı, İzmir‘in de bulunduğu Küçük Menderes havzasında yer altı sularının yaklaşık üçte ikisi, Manisa‘yı da kapsayan Gediz havzasının yer altı sularının yaklaşık dörtte biri, Bursa‘yı kapsayan Susurluk havzasının yer altı sularının üçte ikisi yoğun miktarda kirlenmiştir.
Adapazarı, Eskişehir, Ankara illerini de kapsayan Sakarya, Afyonkarahisar‘ı kapsayan Akarçay, Manisa ve İzmir‘i kapsayan Gediz havzalarında çok hızlı bir şekilde yer altı suyu seviyesi azalmaktadır.
25 nehir havza planının sadece 5`i tamamlanmıştır. Plansızlık nedeniyle havzalarımızda koruyucu ve çevre sorunlarını önleyici bir yaklaşım hayata geçirilememektedir. Vakit kaybetmeden bu planların tamamlanması gerekmektedir.”