Bilim Sağlık Haber Ajansı’nın ‘Erken evrede tespit edilen kanser türlerinde nasıl bir tedavi uygulanıyor? İlk veya sıfırıncı evrede tespit edilen kanser türlerinde kemoterapi uygulaması gerekli mi?’ sorularını Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serdar Saydam yanıtladı. Saydam, meme kanseri vakalarında kemoterapi uygulamaları konusunda, ilk evrede kemoterapi uygulanıp uygulanmayacağına ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.
4 Şubat Dünya Kanser Günü uluslararası alanda kanser hastalığı konusunda farkındalık çalışmalarının, sosyal projelerin yapıldığı bir gün olarak önem taşıyor. Covid-19 Pandemi sürecinde tarama alanında aksaklıklar yaşanması, kanserli vakaların geç evrede tespit edilmesine neden oldu. Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Serdar Saydam, 4 Şubat Dünya Kanser Günü’nde BSHA’ya meme kanseri teşhisi, tedavisi konusunda önemli açıklamalarda yaptı. Türkiye’nin meme kanseri konusunda teşhis ve tedavi noktasında gelişmiş ülkeler arasında olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Saydam, farkındalık konusunda Doğu ile Batı arasında bir uçurum olduğunu vurguladı. Bu konuda kanser ve meme kanseri farkındalığı az olan bölgelerde, illerde çalışmalar yapılmasının önemli olacağına işaret etti.
“Meme Kanseri Teşhisi Konan Her Hastaya Kemoterapi Uygulanmaz”
Meme kanseri tanısı almış her hastaya kemoterapi zorunlu mudur? sorusunun cevabının ‘hayır’ olacağını belirten Genel Cerrah Prof. Dr. Serdar Saydam, daha baştan süt kanalları içerisinde yakalanan kanserin, ilk yayıldığı yer olan koltuk altı lenflerine de yayılma potansiyeli olmayan hastalarda kemoterapinin gereksiz olduğunu söyledi. Bunun yanında yavaş seyreden tümör tiplerinde yine 5 mm ve altındaki tümör saptanan hastalarda da kemoterapi uygulanmasına gerek duyulmayacağının altını çizdi.
Kemoterapiye İhtiyaç Duyulan Durumlar
Kemoterapinin uzak organ metastazı olan; örneğin akciğer, karaciğer, kemik metastazı olan hastalarda kanser tümörüne karşı en kuvvetli silah olduğunu belirten Prof. Dr. Saydam şunları söyledi: “Kaçınılmaz olarak bu hastalarda diğer tedavilerle birlikte kemoterapi de uygulanmaktadır. Çünkü en önemli silahımız budur. Meme kanseri tedavisinde günümüzdeki en önemli gelişme moleküler bazda tümör tiplerinin ortaya konulmasıdır. Eskiden ameliyatla başladığımız hastalardan bazılarına günümüzde öncelikle kemoterapi uygulamaktayız. Bunun nedenleri ise tümörün kemoterapiden faydalanıp faydalanmayacağını görmek, eğer mümkünse tümörü tamamen ortadan kaldırmak, hastanın geleceği ve yaşamı ile ilgili bilgi edinmektir. Ve meme koruyucu cerrahiye uygun olmayan vakalarda kemoterapiden sonra bazı olgular; hastanın memesi korunur hale gelmiştir. Günümüzde meme kanserinin tanısındaki altın standart mamografi ve ultrasonografidir. Ama bazı vakalarda, meme dokusunun yoğun olduğu olgularda ise MRG devreye girmektedir. Ve daha önce saptayamadığımız ek lezyonları da günümüzde kolaylıkla saptayabilmekteyiz.”
“Meme Kanseri 20-30 Yaş Arasında 300 Binde 1 Görülür”
Genç yaşlarda meme kanserinin kadınlarda doğal olarak ortaya çıkmakla birlikte bunun nadiren olacağının da altını çizen Prof. Dr. Serdar Saydam, “Temelde meme kanseri bir yaşlılık hastalığıdır. Meme kanserini tedavi eden merkezlerde bu tür vakalara daha çok rastlansa da bu kanserin artışından mıdır?, farkındalık nedeniyle midir? buna net bir cevap vermek zordur. Bunda çevresel faktörler de tabi ki etkendir. Tek faktör yoktur, birçok faktör bir aradadır. Daha erken yaşlarda meme kanseri vakaları yakalayabiliyoruz. Örneğin benim en genç gördüğüm hasta 24 yaşında olan bir meme kanseri vakasıydı. Yine 20-30 yaş arasında 300 bin kadında 1 meme kanseri görülürken, 85 yaşına kadar yaşayan kadınlarda meme kanseri görülme riski yüzde 8-10 arasında değişmektedir” dedi.
Tanı ve Tedavide İleride, Farkındalıkta Gerideyiz!
Türkiye’nin meme kanseri tedavisinde gelişmiş ülkeler düzeyinde olduğuna dikkat çeken Prof. Saydam, “En gelişmiş, tanıdan tedaviye uygulanacak en ileri modern yöntemler ülkemizde rahatlıkla uygulanabilmektedir” diyen Genel Cerrah Prof. Dr. Saydam farkındalık konusunda ülkede bölgesel farklılıklar olduğuna dikkat çekti. Türkiye modern tıp teknolojisinde gelişmiş ülkelerle yarışırken hala günümüzde meme kanseri veya kanserin diğer türlerine karşı farkındalıkta geride kalıyor. Bu tezatlık hakkındaki görüşünü sorduğumuz Saydam, “Meme kanseri farkındalığında, ülkemizde batısıyla doğusu arasında fark vardır. Batıda farkındalık kadınlar arasında daha fazladır. Ama Doğu’da maalesef daha geç evrelerde biz meme kanserini yakalamaktayız” şeklinde açıklama yaptı.
“Mamografi Kanser Yapar Algısı Var!”
Prof. Dr. Serdar Saydam, meme kanserinin teşhisinde altın standart olan mamografi görüntüleme tekniğine karşı Doğu’da ve Batı’da ‘mamografi kanser yapar algısı’ olduğunu söyleyerek şunları söyledi: “Hem Batı hem de Doğu bölgelerinde mamografi kanser yapar korkuları var hastaların. Mamografide alınan radyasyon oldukça azdır. İnsanların bilgisayardan ve televizyondan aldıkları radyasyon çok daha fazladır. Korkmalarına gerek yok. Hayatta elde edilen her şeyin bir bedeli vardır. Örneğin trafik kazası riskini satın almak istemiyorsanız gittiğiniz her yere yayan gidebilirsiniz. Ama yayalara da kaldırımda çarpabiliyorlar. Başka bir örnek, ameliyat olurken anestezi alıyorsunuz. Anestezi riskini satın alıyorsunuz demektir. Canlı canlı mı ameliyat olacaksınız? Bu da mümkün değil? Kısaca mamografi çekimi taraması meme kanserinin teşhisinde oldukça önemlidir. Korkmayın mamografi kontrollerinizi aksatmayın!”
Farkındalık Yaratmada ‘Angelina Jolie’ Örneği
Meme kanseri farkındalığı konusunda sosyal medyanın da günümüzde çok etkili bir araç olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Saydam, “Sosyal medyanın ve bazı hastaların örneğin; Angelina Jolie gibi hastaların meme kanseri farkındalığı oluşturulmasında katkıları daha fazladır. Farkındalık erken teşhisi getirir. Erken teşhis de tabi ki hayat kurtarır. Başlangıçta fark edilen, evre sıfır olan hastalarda meme kanserinde uygun tedaviler yapıldığında hayatını kaybeden hasta neredeyse yoktur. Evresine göre bu oranlar değişmektedir” diye konuştu.
Meme kanserinde Agelina Jolie Farkındalığı Nedir?
Amerikalı Oyuncu Angelina Jolie, meme kanserinde aile öyküsü olduğu için 2013 yılında iki göğsünü ve 2015 yılı başlarında da yumurtalıklarını aldırmış, bu ameliyatlarla meme kanseri konusuna dikkat çekmişti. Jolie’nin ameliyatları bir taraftan dünyada tartışmalara neden olurken, kanser olma riskine karşı çok sayıda kadın tarafından da örnek alınmıştı. Jolie, bu anlamda meme kanseri ve tanı testleri genetik testler konusunda dünya genelinde bir farkındalık oluşturmuştu. (BSHA-Bilim Ve Sağlık Haber Ajansı)