TÜİK tarafından açıklanan resmi enflasyon rakamlarına göre, Ekim ayı enflasyonu TÜFE % 3,54, ÜFE % 7,83 artarken, yıllık bazda TÜFE %85,51, ÜFE yüzde 157,69 oldu.
Bağımsız araştırma grubu olan ENAG (Enflasyon Araştırma Grubu)’a göre ise, TUİK’in hesapladığı % 85,51’lik enflasyon, %100 den fazla farkla tam % 185,34 oldu.
Birlik Sağlık Sen Genel Başkanı (BASK) Genel Başkan Yardımcısı Ahmet DoğruyolOun Bağımsız Büro Sen Genel Başkanı Erkut DEMİRCİ, Birlik Yerel Sen Genel Başkanı Reşat BOZAT, TEÇ-SEN Genel Başkan Yardımcısı İsmail ŞİTVAN, Bağımsız Ulaşım Sen İzmir İl Başkanı Atilla Karaaslan BASK İzmir İl Başkanı Adnan SARISAYIN katılımlarıyla ortak basın açıklaması yapıldı.
Bedeli Dar Gelirli Vatandaş Ödüyor
Açıklamada şu ifadelere yer verildi, “Maalesef inandırıcılığını kaybetmiş olan TÜİK’in enflasyon rakamları bile son 24 Yılın rekorunu getirmiştir. İki enflasyon hesaplaması arasında %100’den fazla farkın olmasını biri bize açıklasın. Açıklamayı Sayın Maliye Bakanımız yapmazsa seviniriz. Bizim bilmediğimiz terimler bizim kafamızı karıştırıyor.2023 yılı ocak ayından itibaren vergilere, cezalara, harçlara yapılması beklenen ortalama %122 lik zamlar göstermektedir ki, Türkiye Cumhuriyeti Devletini yöneten hükümetin enflasyonu %122.
Böylelikle TÜİK’e göre bile, 2022 yılı ikinci altı ayı için 4 aylık enflasyon % 10,85 olmuş, kamu çalışanları ve emeklileri şimdiden 3,85 alacaklı hale gelmiştir. Maalesef, kasım ve aralık ayı enflasyon farkları da memur ve emeklilerin cebinden çıkmaya devam edecektir. Yaklaşık yirmi yıl önce TÜİK enflasyon rakamlarını açıklar, açıklanan rakamı kimse tartışmazdı. Son zamanlarda TÜİK enflasyon rakamı açıklıyor milletin gözünde inandırıcılığı kalmamış. Biz hangi enflasyona inanacağız? TÜİK mi? Hükümet mi? Vatandaş mı? Öncelikle açıklanan enflasyon rakamlarını herkesin kabul etmesi ve çözümünü millet olarak aramamız gerekir.
TÜİK’in hesaplamalarının sahada gerçeklerle uyuşmamasının bedelini maalesef öncelikle aylığından başka geliri olmayan memur, emekli, işçi ile dar gelirli vatandaşlarımız ödemektedir”
Sabit Ücretlilere Enflasyon Farkı Aylık Olarak Ödenmelidir!
Siyasetin vesayetinde olan sendikaların yaptığı toplu sözleşmede verilen artışların hiçbir manasının olmadığı bir kez daha ortadadır. Alınan zam, dönem bitmeden enflasyonun altında kalmış, kamu çalışanları ve emeklileri cebinden harcadıkları enflasyon farkı ancak altı ayın sonunda düzeltilmekte ve altı ay ekonomik kayba uğramaktadırlar.
Sarı Sendikaların Yaptığı Toplu Sözleşmenin Hiç Bir Hükmü Yoktur.
YETKİLİ ancak ETKİSİZ sendikaların “tarihi bir toplu sözleşme” diye imzalamış oldukları 6. Dönem toplu sözleşme yürürlüğe girdiği ilk aydan itibaren hükmünü yitirmiştir.
İkinci altı ay için alınan artış sadece %7 iken, alınan artışın hepsi sadece ilk üç ayda erimiş, kalan diğer aylarda da memur cebinden yemiştir. Zaten maaş zamlarımızda son sözü Sayın Cumhurbaşkanımız söylemekte maaş zamlarımız ona göre belirlenmektedir. Yetkili olup, etkisiz olan sendikalar gölge etmeseler yeter.
Ek Zam Şarttır!
İşçi, memur, emekliye acilen ek zam şarttır.
Yıllar boyunca enflasyon altında alınan artışlar artık kamu çalışanları ve emeklilerinin alım gücünü düşürmüş, kirasını ve faturalarını ödeyememe noktasına getirmiştir. Ocak ayında verilecek olan enflasyon farkını beklenmeden işçi, memur, emekli maaşlarına ek zam şart olmuştur.
Vergi Dilimleri %15 Olarak Sabitlenmelidir.
Verilen zamların kısa sürede vergi dilimleri ile memurun emeklinin cebinden geri alınması ise kabul edilemez boyutlara ulaşmıştır. Vergi dilimleri %15 ile sabitlenmelidir.
Memur Ve Emeklilerinin Ekim Ayı Kayıpları Ne Kadar?
Konfederasyonumuz, BASK/AR-GE Birimi tarafından yapılan araştırmaya göre; TÜİK’in açıkladığı Ekim ayı enflasyon oranına göre (aile yardımı hariç) bazı unvanlardaki memurların aylıklarındaki erimenin özeti şudur:
12/1 derece ve kadrodaki bir hizmetlinin Ekim ayında yılın ikinci altı ayı için yapılan %7’lik artışın karşılığı 397,62 TL iken Ekim ayı enflasyonuna göre bu artışın 869,24 TL’si ilk iki aydan erimiştir.
Aynı şekilde;
9/1 derece ve kadrodaki bir memurun kaybı 931,49 TL,
7/1 derece ve kadrodaki bir öğretmenin kaybı 1.056,40 TL,
8/3 derece ve kadrodaki bir pratisyen doktorun kaybı 1,523,41 TL,
12/3 derece ve kadrodaki bir hemşirenin kaybı 1.022,02 TL,
11/1 derece ve kadrodaki bir teknisyenin kaybı 976,71 TL,
1/4 derece ve kadrodaki bir mühendisin (büro) kaybı 1618,15 TL’dir.
Yetkili mi? Etkili mi?
Hemen hepimiz günlük hayatta görür ve yaşarız.
Yetki kişidedir, etkisi yoktur. Etkilidir yetkisi yoktur. İktidardır, muktedir değildir. Muktedirdir iktidar değildir.
Memur sendikalarının üye sayılarıyla ilgili tebliğ resmi gazetede yayınlandı. 2022 yılı mayıs ayı aidat kesintilerinin temel alındığı ve her yıl temmuz ayının ilk haftasında resmi gazetede yayınlanan memur sendikalarının üye sayılarına göre, 1 milyon 994 bin 845 memur, memur sendikalarına üye. Açıklanan üye sayılarına göre memurların %72. 63 ü sendikalı.
Her yıl yayınlanan sendikalı memur sayısı aynı zamanda mevcut hükümet ve yetkili sendikalarla her iki yılda bir yapılan toplu sözleşmelerde de masaya kimin oturacağını da belirliyor.
Bu yılda memur sendikalarında bulunan 11 iş kolunun 11’inde de Memur Sen Konfederasyonuna bağlı olan sendikalar yetkili oldu. Demek ki, hükümete yakınlığıyla bilinen sendikadan memurlarımız memnun. Memnun olmasalar üye olmazlar. Diyeceğim de diyemiyorum.
Diyeceksiniz ki, memnun değillerse neden üye oluyorlar? Elbette doğru soru.
Çünkü memurlarımızı ziyaret ettiğimizde memurlarımızın en az %80’i ekonomik, sosyal, çalışma şartları vb. durumdan memnun değil. Ve hükümete yakın olan sendikalara üye olmalarının, üye oldukları sendikaların doğru sendikacılık yaptıkları için değil, farklı gerekçelere dayandığını ifade ediyorlar.
Ancak; maalesef memurlarımızın pek çoğunun sendikal bilinçten uzak olması, üye oldukları sendikadan neyi isteyebileceklerini, ya da neyi isteyemeyeceklerini bilemedikleri için, sendikaları daha doğrusu parti kontrolünde olup, hükümete destek veren sendikalarda üye olarak kalmak kendilerini güvende hissetmelerini sağlıyor.
Aynı zamanda görev yaptıkları kurumda çalışma huzurlarının bozulmasından korkan pek çok memur, hükümete destek veren sendikalara üye olmayı tercih ediyor. Doğru bir yaklaşım mı? Kesinlikle hayır. Ancak ülkemizdeki sendikal bilincin, daha doğrusu sendikal bilinçsizliğin bu gün geldiği nokta bu.
Tabi, yetkili oldukları günden bu güne memurların maaşlarının erimesine, alım gücünün düşmesine, memurların itibarsızlaştırılmasına göz yuman, kamu kurumlarında haktan, hukuktan, adaletten her gün daha çok uzaklaşılırken göz yumanlar, hatta sebep olanlardan sendikacılık beklemek elbette doğru olmaz.
2021 yılında yapılan toplu sözleşmelerde yetkili olan, 2022 yılı için ilk 6 ay için %5, ikinci 6 ay için %7 zamma imza atan yetkili sendika ve memur maaş zamlarıyla ilgili bir talebi bile olmayan sendika bile üye sayısını artırmış.
Üye sayılarımızı artırdık diye sitelerinde boy, boy ilanlar var. Şu kadar üye arttırdık, bu kadar üye artırdık diye.
Peki nasıl oluyor da, sendikacılıktan uzak iktidarı destekleyen söz konusu sendikalar üye sayıları artırabiliyor?
Emin olun ki 2021 yılı toplu sözleşmelerinde mevcut hükümeti destekleyen sendikaların en önemli gündem maddesi, bir genel seçimde iktidar değişirse biz üye kaybını nasıl önleyebiliriz? Sorusuna cevap aramak ve çözüm bulmaktı.
Ve bu sorunun cevabını, neredeyse memurlar adına talep ettikleri tüm taleplerden vazgeçerek “bir iş kolunda çalışanların %1’ini üye yapamayan sendikalara sendika ödeneğinin ödenmemesi” ile ilgili toplu sözleşmeye koydurdukları maddeyle buldular. Hem de geçmişte aynı konuda dava açmış olmalarına rağmen. Ve sonuçta toplu sözleşmeyi de mutabakatla yüzyılın sözleşmesi diyerek imzaladılar. Hem de %5 + %7 maaş zammına. Tabi %5 ve %7’nin maaş zammı olmadığını enflasyonla düzlendiğini de unutmamak gerek.
Toplu sözleşme tekliflerindeki tüm taleplerinden vaz geçerek diğer sendikaları ortadan kaldırmak ve yeni sendikaların kurulmasını önlemek amacıyla 6. Dönem (2022-23) Toplu Sözleşmenin 23. Maddesine koydurdukları “% 1 barajı” ile ilgili Danıştay 12. Dairesi yürütmeyi durdurma kararı vermesinin ardından söz konusu sendikaların dışındaki sendikalar üye sayılarını hızla artırmaktalar. Yani korkunun ecele faydası yok. Bu gün olmazsa yarın, korktuğunuz başınıza gelecek.
Doğru sendikacılık bir partinin kontrolünde yapılmaz. Doğru sendikacılık, bireysel çıkar ve menfaatler üzerinden yapılmaz. Çalışanın hakkını, hukukunu, korumak ve kollamak için yapılır.