Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli Suriyeli mültecilere vatandaşlık verilmesi konusuna ilişkin, "Milyonlarca Suriyeliye vatandaşlık ikramı milli beka ve varlığımıza ket vurmak, set çekmek, engel çıkarmak anlamına gelecektir. Vatandaş Türk'tür, vatan Türk'tür, millet Türk'tür, geleceğimiz de Türk olacaktır. Son vatanımızı etnik yığınlara teslim edip Türklüğün belini kırmayı aklından geçiren kim varsa, tavsiyem ayağını denk almasıdır. Çünkü Milliyetçi Hareket Partisi buna izin vermeyecektir" dedi.
MHP Genel Başkanı Bahçeli, TBMM'de partisinin grup toplantısında konuştu. Gündemdeki en önemli konu başlıklarından birisinin Suriyelilere vatandaşlık verilmesiyle ilgili tartışmalar olduğunu belirten Bahçeli, "Bu tartışmanın fitilini Cumhurbaşkanının 2 Temmuz'da Kilis'te yaptığı konuşma ateşlemiştir. Sayın Erdoğan, Suriyelilere kendi gönül dünyalarında vatanlarıyla eş tutup ülkemize ve milletimize sığındıkları için teşekkür etmiştir. Bize göre bu teşekkürün içi boş, anlamı yoktur. Hepsinden önemlisi ortada teşekkürü gerektirecek bir durum yoktur" diye konuştu.
"Cumhurbaşkanı Kilis'teki konuşmasında, Suriyelilere vatandaşlık hakkı vereceklerini duyurmuş, konuyla ilgili İçişleri Bakanlığının attığı adımlardan bahsetmiştir" diyen Bahçeli şunları söyledi:
"Kimi zaman sığınmacı, kimi zaman göçmen, kimin zaman da mülteci diye tanımlanan Suriyelilerin hukuki statüleri ise netleşmiş ve somutlaşmış değildir. Türk vatandaşlığının nasıl alınacağı, bu çerçevede hangi prosedürlerin izleneceği 5901 sayılı kanunda belirlenmiştir. Bu kanunun 11.maddesi başvuruda aranacak şartları, 12.maddesi de Türk vatandaşlığının kazanılmasında istisnai halleri sıralamıştır. Mezkûr kanunda, milli güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel teşkil edecek bir hali bulunmamak şartıyla ilgili bakanlığın teklifi, Bakanlar Kurulunun kararı ile yabancıların vatandaşlık hakkından yararlanabileceği ifade edilmiştir. Buradan anlaşılacağı üzere, vatandaşlıkla ilgili işler Cumhurbaşkanı'nın yetkisi dahilinde değildir. Türk vatandaşlığını kazanmak isteyen yabancılarda; "Kendi millî kanununa, vatansız ise Türk kanunlarına göre ergin ve ayırt etme gücüne sahip olmak, başvuru tarihinden geriye doğru Türkiye'de kesintisiz beş yıl ikamet etmek, Türkiye'de yerleşmeye karar verdiğini davranışları ile teyit etmek, genel sağlık bakımından tehlike teşkil eden bir hastalığı bulunmamak, iyi ahlak sahibi olmak, yeteri kadar Türkçe konuşabilmek, Türkiye'de kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu kimselerin geçimini sağlayacak gelire veya mesleğe sahip olmak, millî güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel teşkil edecek bir hali bulunmamak" şartları aranmaktadır. Vatandaşlığın kazanılmasında istisnai haller ise; "Türkiye'ye sanayi tesisleri getiren veya bilimsel, teknolojik, ekonomik, sosyal, sportif, kültürel, sanatsal alanlarda olağanüstü hizmeti geçen ya da geçeceği düşünülen ve ilgili bakanlıklarca haklarında gerekçeli teklifte bulunulan kişiler, vatandaşlığa alınması zaruri görülen kişiler ve de göçmen olarak kabul edilen kişiler" şeklinde sıralanmıştır."
Bahçeli, "1951 Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Cenevre Sözleşmesi'ne göre mülteci; ırkı, dini, milliyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm göreceği korkusu taşıyan ve bu yüzden ülkesinden ayrılan ve korkusu nedeniyle geri dönemeyen veya dönmek istemeyen kişidir. Göçmen ise, genellikle ekonomik nedenlerle veya içinde bulunduğu sosyal ortamın olumsuzluğu bahanesiyle kendi ülkesini gönüllü olarak terk ederek başka bir ülkeye yasal veya yasadışı yollarla giden, orada yaşayan yabancıdır. Kısaca mülteciler mal varlıklarını geride bırakarak, hayat hakkına gelebilecek bir zarar neticesinde güvenli bir ülkeye iltica etmekte iken; göçmenler, ekonomik anlamda daha rahat yaşamak amacı ile göç etmektedirler. 5543 sayılı İskan Kanununda, göçmen tanımlanmış ve şöyle ifade edilmiştir: "Türk soyundan ve Türk kültürüne bağlı olup, yerleşmek amacıyla tek başına veya toplu halde Türkiye'ye gelip bu Kanun gereğince kabul olunanlardır." Bu itibarla, Suriyelilerin hukuki statülerinin hangi kategoride olduğu belirlenmeden yapılacak her siyasi tasarruf sorgulanacak ve ters tepecektir" şeklinde konuştu.
"Suriyelilerin Türk vatandaşlığına alınmaları konusunu siyasi dürtü ve oy hesabıyla gündeme getirmek bir defa sorumsuzluktur"
"Biz Suriye'deki iç savaş şartlarından dolayı ülkemize sığınanlara elbette gönlümüzü açalım, ekmeğimizi paylaşalım, Türk milletinin cömertliğini ve alicenaplığını gösterelim" ifadelerini kullanan Bahçeli konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Komşuluk hukuku neyi gerektiriyorsa onu yapalım. İnsani yardım ve desteğimizi muhataplarına sunalım. Bunlara bir diyeceğimiz olmayacaktır. Ancak Suriyelilerin Türk vatandaşlığına alınmaları konusunu siyasi dürtü ve oy hesabıyla gündeme getirmek bir defa sorumsuzluktur. Kendi vatanlarını bırakıp gelenlere, bir kalemde Türk vatandaşlığı payesi vermek, ortak vatandan bahsetmek eğer düşüncesizlik değilse telafisi imkânsız bir şuursuzluktur. Madem Suriyelilere verilecek TOKİ konutları var idiyse, bu milletin asil evlatlarından bu zamana kadar niçin esirgenmiştir? Sayın Erdoğan, Varşova dönüşü uçakta aynen şöyle demiştir: "Bugün bir Türk, Alman vatandaşı oluyor da, Amerikan vatandaşı oluyor da, benzer durumlar bizim ülkemizde yaşayanlar için neden mümkün olmasın?" Yine Sayın Erdoğan, Suriyelilerin bir bodrumda 10-15 kişi tıkış tıkış kaldığını söylemektedir. Teşhis doğrudur, ama insanlıkla bağdaşmayan bu tablo sadece Suriyelilerin muhatap olduğu dram değildir. Bu çerçevede hepimizi rahatsız eden örnekleri çoğaltmak ve genellemek mümkündür, Sayın Erdoğan'a tavsiyem, önce kendi vatandaşlarımızın ibretlik ve hazin hallerine bakmasıdır. Şunu da bilhassa dile getirmek isterim ki, Türk vatandaşları Almanya'ya ülkelerinden kaçarak değil, bilakis iş gücü eksikliğinden dolayı davet üzerine gitmişlerdir."
"Türk vatandaşlığı Cumhurbaşkanı'nın keyfine bırakılmış, aklının estiği gibi lütfedeceği bir unvan değildir"
Suriyelilerin durumunun başka, Türk vatandaşlarının yabancı ülkelerdeki pozisyon ve hakları başka olduğunu vurgulayan Bahçeli, "Bu iki husus geceyle gündüz kadar birbirinden farklıdır. Suriyelilerin çıkardığı olaylar gün be gün fazlalaşmaktadır. Konya Beyşehir'deki üzücü ve düşündürücü olay henüz çok yenidir. Suriyelilerin neden olduğu sosyal uyumdaki açmazlar, sınır il ve ilçelerimizdeki asayişsizlik ve ahlaki problemler toplumsal huzurumuzu tehdit etmektedir. Türk vatandaşlığı Cumhurbaşkanı'nın keyfine bırakılmış, aklının estiği gibi lütfedeceği bir unvan değildir. Siyasi düşünce ve parti rozeti farklılığına bakmadan vatanını ve milletini seven herkesi Türk vatandaşlığı konusunda demokratik itirazını göstermeye çağırıyorum. Türkiye'nin milli birliği ve bütünlüğü dil, soy ve din unsurlarını aşan tarihi bir olgudur. Tüm Türk vatandaşları Türk milleti kimliğinde bütünleşmiştir. Devletin temel unsuru olan tek millet olgusu, bütün bu unsurların iştirakiyle vücut bulmuştur. Türk vatandaşları, millet bilinciyle ve Türk milletinin eşit fertleri olarak Türkiye Cumhuriyeti'ni kurmuşlardır" değerlendirmesinde bulundu.
Devletimizin temelinde, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını birleştiren ortak tarih ve mukadderat bilinci ve duygusunun oluşturduğu milli bağ ve milli değerler yatmakta olduğunu belirten Bahçeli, "Türkiye Cumhuriyeti devleti tektir, ülkesi ve milleti birdir. Türk vatandaşlığı Türk milletine ruh veren hukuki, vicdani ve ahlaki bir bağdır. Bu bağ zayıflar veya koparsa milli birlik ve kardeşlik ağır bir tramvaya girecektir. Türk vatandaşlığının bir şerefi, bir saygınlığı, bir itibarı vardır. Buna gölge düşürmek hiçbir devlet veya siyaset adamının harcı, haddi ve hakkı değildir. Türk vatandaşları; bu vatanın ezasına da katlanmış, cefasına da katlanmış, Türk milletini ayakta tutmuştur. Milyonlarca Suriyeliye vatandaşlık ikramı milli beka ve varlığımıza ket vurmak, set çekmek, engel çıkarmak anlamına gelecektir. Vatandaş Türk'tür, vatan Türk'tür, millet Türk'tür, geleceğimiz de Türk olacaktır. Son vatanımızı etnik yığınlara teslim edip Türklüğün belini kırmayı aklından geçiren kim varsa, tavsiyem ayağını denk almasıdır. Çünkü Milliyetçi Hareket Partisi buna izin vermeyecektir. Suriyelilerin dua ve bereketiyle Türkiye'nin dünyada ilk dörde giren bir büyüme sergilediğini söyleyen bazı AKP'li bakanlar da bu milletin aklıyla, irfanıyla alay etmekten vazgeçmelidir. Türk milletinin dua ve bereketini göremeyenlerin, görse bile nimet bilmezlik yapan nankörlerin hesabı da er geç mutlaka sorulacaktır. Türk milliyetçileri Türkiye'nin bölünmesine, ortak değerlerimizin yok edilmesine ve Türk milletinin bir kaos ortamına ve kardeş kavgasına sürüklenmesine hiçbir şart altında sessiz kalmayacaktır. Misak-ı Milli sınırları içinde, üniter yapıda milli devlet olarak kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin bölünme teşebbüslerine, vatandaşlık hakkının peşkeş çekilmesine bedeli ne olursa olsun sonuna kadar karşı çıkacağız, duruşumuzu da hiç bozmayacağız" dedi.