Parkinson Hastalarında Oruç

Parkinson hastalığının, sinsi ve tek taraflı başladığını belirten uzmanlar, bu yüzden zor fark edildiğini ifade ediyor.

Parkinson hastalığının, sinsi ve tek taraflı başladığını belirten uzmanlar, bu yüzden zor fark edildiğini ifade ediyor. Doktora başvurulduğunda hastalığın 1-2 yıl önce başlamış olduğunun tespit edildiğini kaydeden uzmanlar, Parkinson hastalığında ilaç kullanımından dolayı oruç tutulmasının tıbbi olarak sakıncalı olduğunu vurguluyor.

Parkinson hastalığının çok eski bir hastalık olduğunu ve bulan kişinin ismini aldığını belirten Nöroloji Uzmanı Dr. Celal Şalçini, “Genellikle hareketlerde yavaşlama, titreme ve yürüyüşte aksama, düşme gibi problemler ile karakterize ilerleyici bir hastalıktır. Başta sinsi ve tek taraflı başlar, zor fark edilir. Hasta zaten doktora başvurduğunda hastalık 1-2 yıl önce başlamış oluyor. Beyindeki nörotransmitter isimli yapıda bir eksiklik ya da bu yol esnasında oluşan harabiyet sonucunda kişide Parkinson başlıyor.” dedi.

Klasik Parkinson’un 2 tipi var

Akinetik rijit ve tremor dominant olmak üzere 2 farklı Parkinson tipinin olduğunu ifade eden Şalçini, “Yavaşlamayla ilerleyen Parkinson ve hareketli titremeyle giden Parkinson olarak tanımlanabilir. Bazen bu iki Parkinson aynı anda başlayabilir fakat bu durum nadiren görülüyor. Hangi tip olursa olsun hem titreme hem yavaşlama tek taraflı başlıyor. Bir zaman sonra diğer tarafa ilerler ve iki taraflı olur. Yavaşlamayla giden Parkinson’da tedaviye yanıt almak biraz daha mümkün. Titremeyle olan Parkinson’da titremeyi durdurmak biraz daha zor oluyor ve daha yüksek dozlu ilaç gerektiriyor. Tabii titremenin yanında unutkanlık, belli başlı bazı problemler ve beyin incelmesi gibi rahatsızlıklar ileri safhalarda meydana gelebilir. Bunlar klasik Parkinson hastalığıdır.” diye konuştu.

Poker Yüz ifadesine dikkat…

Bu rahatsızlıkların genel özelliği ise Parkinson kadar yüz gülümsetici olmamalarıdır. Hastalığın tedavileri zordur, ilaçlara karşı daha yanıtsızlardır, seyirleri daha ağırdır ve daha hızlı ilerler. Sadece Parkinson bulgularıyla devam etmezler. Parkinson belirtilerine ilave olarak otonomik sistem bozukluğu, yukarı bakış kısıtlılığı, el kullanma problemleri, kasılmalar, dengesizlik, beyincik küçülmesi, erken dönemde beyindeki kabuk tabakanın küçülmesi gibi belirtiler görülebilir. Bu Parkinson rahatsızlığına sahip hastaları gördüğümüzde bazı belirtilerle karşılaşırız. Öncelikle yüzlerinde donuk bir ifade hâkimdir. Mimik kullanımları büyük ölçüde azalmıştır. Kitaplarda “poker yüz ifadesi” olarak geçer. Hastanın göz kırpma sayısında azalma görülür. Yüz derisinde yaralanma ve kabuklanma mevcuttur. Genellikle öne eğik bir şekilde küçük adımlarla yürürler. Dengesizlikleri vardır ve düşme riskleri vardır.

Tanının kesinleşmesi için ilaç kullanılıyor

Parkinson tanısı koyabilmek için muayenenin yeterli olacağını belirten Şalçini, “Bu noktada muayenenin iyi yapılması önemlidir. Görüntüleme cihazlarından yardım alınması, kan testlerinden aynı şekilde destek alınması büyük önem taşıyor. Bunların hepsini dışlamak için istiyoruz. Çünkü Parkinson beyne ani bir pıhtı da yapabilir. Bakır birikimi gibi bazı maddelerin oluşmasına da yol açabilir. Bu yüzden ayırıcı tanı olması için hastanın görüntülerine ihtiyaç duyulacaktır. Parkinson hastalığında tanının kesinleşmesi için ilaca başlanır. Eğer ilaç fayda gösterirse bu rahatsızlık kesinlikle Parkinson’dur. Eğer ilaç fayda göstermezse o zaman rahatsızlık Parkinson plus’tır ya da farklı bir hastalıktır. Bu duruma Fransızca bir terim olan test terapötik deniliyor. Yani hekim bazen ilaçtan tanıya gidebiliyor. Yapılan son araştırmalara göre Parkinson hastalığının tanısında erken ilaç başlamanın, hastanın ömrüne bir etkisi bulunmuyor. Hastaya tanı koyuyoruz. Erken tanı tabii ki önemli, çünkü hasta nasıl bir rahatsızlığı olduğunu bilmeli. Fakat erken tanı olsa bile ilaç tedavisini geciktiriyoruz.” dedi.

İlaç ile hayat kalitesi artırılıyor

Parkinson tedavisinin mümkün olmadığını ancak verilen ilaçların hastanın hayat kalitesini artırdığını ifade eden Şalçini, “İlaçlar en azından hastanın titremesini ve yavaşlamasını önlüyor. Böylelikle hasta hayatına uzun bir süre normal seyrinde devam edebiliyor. Burada izlenen strateji şudur; Hastaya ilaç tedavisi uygulanmaya başlanıldığında mümkün olduğunca en düşük dozda başlayıp, hastanın ihtiyacı doğrultusunda doz artışı yapılır. Çünkü bu ilaçların yan etkileri bulunuyor. Bu yan etkiler ise doza bağlı ve süreye bağlıdır. Yani bir hasta ne kadar yüksek dozda ve ne kadar uzun süre yüksek dozlu ilaç kullanırsa yan etki görülme potansiyeli o kadar yüksektir.” dedi.

Parkinson hastalarına oruç sakıncalı…

Parkinson hastalığında ilaçların günde üç sefer veya daha fazla verilmesi, hatta bazen de 3-4 saat arayla kullandırılmasının gerekebildiğine dikkat çeken Şalçini, “Özellikle bu durumlarda oruç tutulması tıbben sakıncalıdır. İlaçların ani kesilmesi veya dozun azaltılması, hastanın hareketlerinin ileri yavaşlamasına veya titremenin çok artmasına sebep oluyor. Bu yavaşlama bazen de yutmanın etkilenmesi ve hastanın tıbbi dilde “donma” dediğimiz hareketsiz kalmasına sebep olup hastaneye yatışını gerektirebiliyor.” diye konuştu. (BSHA-Bilim Ve Sağlık Haber Ajansı)

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Sağlık Haberleri

20 Bin Diş Hekimi Atama Bekliyor
Sigara İ̇çmek Akciğer Kanseri Riskini 30 Kat Artırıyor
Ege Üniversitesi Hastanesi’nde Böcek Skandalı
Diş Hastaları Mağdur Oluyor!
Kamu Diş Hekimlerinin Şartları İ̇yileştirilmeli