'Dünya İntiharı Önleme Günü" vesilesiyle Sakarya'da yapılan toplantıda konuşan Psikiyatrist Barış Işıloğlu, Diyanet İşleri Başkanlığının intiharları önleme konusunda vereceği fetvalarla dini yönden olumsuzluklarını anlatması gerektiğini dile getirdi.
Sakarya İl Halk Sağlığı Müdürlüğünce düzenlenen 10 Eylül "Dünya İntiharı Önleme Günü" programı gerçekleşti. Basın mensuplarının katıldığı toplantıda intiharı önleme konusunda önemli bilgiler verildi. Toplantıda söz alan Sakarya İl Halk Sağlığı Müdürü Doç. Dr. Aziz Öğütlü, "Ben ilk duyduğumda açıkçası çok ürktüm. İntihar sayılarının gerçekten çok fazla olduğunu gördüm ve bu rakamlar bizim bu konuya çok ciddi bir şekilde eğilmemizi gösteriyor. Burada en önemli kısım basına düşüyor. Çünkü herkes bu konuyla ilgili ilk haberi basından alıyor. Ve aldığı haber doğrultusunda daha sonra bu konuyla ilgili düşüncelerini olgunlaştırıyor. Haberleri topladığımızda da baktık çok güzel çalışmalar var. Ama yetmiyor. Halk Sağlık Müdürlüğü hem de Kamu Hastaneler Genel Sekreterliği olarak bu kurumların çalışması ve de ortak çalışmalarımız ile yeni gelişebilecek intihar vakalarını ne kadar azaltırsak, ne kadar önleyebilirsek, belki de yok edebilirsek bizim için başarıdır. Bu konuyla ilgili ayrı bir birimimiz var. Devamlı çalışılıyor. Eğitimler çok önemli. Özellikle daha ilkokulda başlıyor bu eğitimler. Çünkü intiharın yaşı yok" dedi.
"İntihar oranlarını yükselten duyuruluş şekli daha fazla"
Psikiyatrist Barış Işıloğlu ise yaptığı konuşmada, "Burada kritik olan kişinin intihar sırasından öncesinde ve anında dahil çok hassas bir dönemdir. Birçok şey vardır kafasında ama girişim yapma veya yapmama arasındadır. İşte bu noktada bu hassas bireylere yanlış bilgi aktarılır, yanlış noktaya bilgi giderse kişi kararlı hale geliyor ve intihar ile sonuçlanacak hamleyi yapabiliyor. İntiharın medyada duyurma şekli değil bunun duyurulma şekli önem taşıyor. İntihar oranlarını yükselten duyuruluş şekli daha fazla. Bununla birlikte intihar olayları normal rutin olabilir. Her zaman beklenebilen bir şey bu. Rutin hayatın bir parçası şeklinde yansıtılması da risk doğuruyor. Çünkü bunlar özellikle ergen ve genç kesimdir. Diyanet, inanç, İslam kurumu her zaman bize çok yardımcı oluyorlar. Müslüman ülkeyiz. Bir sürü insan başvuruyor, bizden yardım istiyor. Artık o kadar çaresiz ve ne yapabileceğini bilmez duruma geliyorlar ki bizim en büyük kozumuz ve silahımız zaten karşımızdaki kişinin Müslüman olduğunu bilmek. Yani onu o tutuyor çünkü. Ya çevredeki sevdikleri ya da inancı nedeniyle yapamıyor. Bu nedenler tutuyor, başkada bir şey yok. Bu yüzden Diyanet'in kurumsal olarak bu konularda vaizler dahil elindeki tüm gücüyle bunun dini yönden de vurgulanması gerekiyor. Ne kadar önemli ve ciddi olduğu çok önemli" diye konuştu.
İHA