Tarih Sempozyumunda "Osmanlı Kroniklerinde Çoban Mustafa Paşa" Konusu Ele Alındı

Uluslararası Çoban Mustafa Paşa ve Kocaeli Tarihi-Kültürü Sempozyumunda "Osmanlı Kroniklerinde Çoban Mustafa Paşa" konusu ele alındı.

Uluslararası Çoban Mustafa Paşa ve Kocaeli Tarihi-Kültürü Sempozyumunda "Osmanlı Kroniklerinde Çoban Mustafa Paşa" konusu ele alındı.

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı'nın düzenlediği "Uluslararası Çoban Mustafa Paşa ve Kocaeli Tarihi-Kültürü Sempozyumu- IV'nun 3. gününde Çoban Mustafa Paşa Salonu'nda düzenlenen oturumlarla devam edildi. Salonda günün ilk oturumuna Prof. Dr. Kenan Ziya Taş başkanlık etti. Bu oturumda Manisa Celal Bayar Üniversitesi'nden Prof. Dr. Mehmet Çelik ve Yrd. Doç. Dr. Hasan Akyol "Osmanlı Kroniklerinde Çoban Mustafa Paşa', Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi'nden Yrd. Doç. Dr. Zeynep Demircan Aksoy "Gebze Çoban Paşa Camii Müezzin Mahfilinin Osmanlı Sanatındaki Yeri', Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi'nden Yrd. Doç. Dr. Şükrü Sönmezer "Çoban Mustafa Paşa Camii Süsleme Programı Üzerine Düşüncüler', Darıca Ülkün Yalçın Anadolu Lisesi'nden Osman Taşkın "Gebze Çoban Mustafa Paşa Külliyesi'nin 1662-1682 Yılları Arası Vakıf Muhasebesi" başlıklı tebliğlerini sundu.

Yrd. Doç. Dr. Hasan Akyol, "Osmanlı Kroniklerinde Çoban Mustafa Paşa" konulu sunumda, "Kaynaklarda farklı unvan ve lakaplarla anılan Mustafa Paşa, döneminde birçok Mustafa Paşa olması ve Paşaların, Osmanlı bürokrasisinde benzer bir serüven izlemeleri, bazı çalışmalarda Mustafa Paşaların karıştırılmasına yol açmıştır. Osmanlı kroniklerinde Mustafa Paşa'nın hayatını Yavuz Sultan Selim döneminden itibaren izlemek mümkündür" bilgisini verdi.

'Gebze Çoban Mustafa Paşa Camii Müezzin Mahfilinin Osmanlı Sanatındaki Yeri" konulu tebliğde Yrd. Doç. Dr. Zeynep Demircan Aksoy, "Klasik dönem Osmanlı mimarlığının menzil külliyeleri içerisinde yer alan Gebze Çoban Mustafa Paşa Camii (1523), gerek mimari kuruluşu gerekse süsleme programı açısından Türk sanatının önemli eserlerinden biridir. Başkent İstanbul'un doğuya uzanan geçiş güzergâhı üzerinde kurulan külliye, cami, medrese, türbe, kervansaray, paşa odaları, imaret, hankah ve kütüphaneden oluşmaktadır. İstanbul'daki vezir külliyelerinden daha anıtsal sayılabilecek eserini Gebze'de inşa ettiren Mustafa Paşa'nın, gerek yapıların konumuna gerekse başta cami olmak üzere tüm binaların süsleme programına ayrı önem verdiği gözlemlenir. Mustafa Paşa'nın, bir süre Mısır'da valilik görevinde bulunmasından dolayı inşa ettirdiği bu külliyesinde, Memlûk mimarlığının itinalı renkli taş işçiliğini talep ettiği anlaşılmaktadır. Kaplama, oyma ve taş kakma olarak farklı tekniklerle oluşturulan taş işçiliğinin en özenli örnekleri, taçkapı, harim duvarları, mihrap ve minber gibi caminin en göz önünde olan kısımlarında kullanılmıştır" diye konuştu.

'Çoban Mustafa Paşa Camii Süsleme Programı Üzerine Düşünceler" başlıklı sunumunda Yrd. Doç. Dr. Şükrü Sönmezer, "Klasik dönem Osmanlı mimarisinin önemli menzil külliyelerinden olan Gebze Çoban Mustafa Paşa Külliyesi, İstanbul şehrinin Anadolu ile bağlantısını oluşturan güzergâh üzerindeki ilk menzil noktasında yer alır. Gebze Çoban Mustafa Paşa Camii, eksenal kuruluşlu külliyede, türbe yapısı ve aynı avluyu paylaştığı kervansaray ile ana ekseni vurgularken, diğer yapılar iki yanda paralel eksenler üzerinde bütüne katılmışlardır. Bu yerleşim düzeni ile cami, menzil külliyesinin önemli bir parçası olmasının yanı sıra süsleme programı ile de diğer menzil külliyelerinin cami yapıları içinde ayrı bir değere sahiptir. Özellikle renkli taş malzeme kullanılarak oluşturulan Memluk etkili süsleme programının özellikleri, mimari ile olan ilişkisi, kaynağı ve diğer örneklerle bağlantısı bu bildirinin konusunu oluşturmaktadır" bilgisini verdi.

Darıca Ülkün Yalçın Anadolu Lisesi'nden Taşkın, "Gebze Çoban Mustafa Paşa Külliyesi'nin 1662-1682 Yılları Arası Vakıf Muhasebesi" başlıklı tebliğinde, "İstanbul'un kapısı konumunda olan Gebze'nin merkezi bir yerinde tarihi İpek Yolu olan Bağdat Caddesi üzerinde bulunan Çoban Mustafa Paşa Külliyesi hala eski görkemiyle kentin kimliğine değer katmaktadır. Cami avlusuna girildiğinde insan ruhunu yüzyıllar ötesine götüren ender yapılardan birisidir. 16. yüzyılın ilk yarısında kurulan Külliye, İstanbul'dan doğuya giden ticaret kervanlarının, hacı adaylarının ve doğuya yapılan seferlerde ordunun ilk durağıydı. Bu yüzden sürekli bir hareketlilik söz konusuydu. Külliye bu hareketliliğe ve kalabalığa cevap verebilecek büyüklükte yapılmıştı. Fiziki yapı olarak külliye; cami, medrese, imaret, tekke, kütüphane, darüşşifa, paşa odaları, kervansaray ve çarşı içinde bulunan hamamdan meydana gelmişti" şeklinde konuştu.

İHA

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.