Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, “Okullarımızda maske, mesafe ve hijyen kuralına nispeten uyuldu ama veliler bu kurallara uymadı” açıklamasında bulundu.
Yüz yüze eğitime ara verilip, bu süre zarfında online eğitime devam edilmesi kararı ile ilgili önemli açıklamalarda bulunan Geylan, eğitimciler olarak uzaktan eğitimin istedikleri bir durum olmadığını, çünkü hiçbir alternatif eğitimin, hiçbir vasıtanın, hiçbir mekanizmanın yüz yüze eğitimin boşluğunu dolduramayacağını ancak mevcut durumda bunun bir zorunluluk haline geldiğini kaydetti. Uzaktan eğitim sürecinde çocukların öğrenme sürecine olan motivasyonlarını ve öğrenme kayıplarını olabildiğince telafi etmenin gayreti içinde olmak gerektiğini bildiren Geylan, “31 Aralık tarihine kadar çocuklarımızın öğrenme kayıplarını telafi etmeye çalışacağız. Temennimiz 31 Aralık tarihinden sonra okullarımızda tüm kademelerde yüz yüze eğitime geçilmesidir” diye konuştu.
Okullarımızda maske, mesafe ve hijyen kuralına uyuldu ama veliler bu kurallara uymadı
Salgın sürecinin sadece ülkemizi değil, tüm dünyayı etkilediğine dikkat çeken Geylan, “Eğitimde aksamaları bütün dünya yaşamaktadır. Bir kısım ülkeler okulları açıp kapadı. Bu salgının seyrine göre değişkenlik gösteriyor. Türkiye’de de Milli Eğitim Bakanlığı salgının seyrine göre pozisyon aldı. Şunu belirtmem gerekir ki; ülkemizin sorunu sadece okulların açılıp kapanması değil. Okullarda kontrol sağlandı ancak okul dışında kontrol sağlanamadı. Bakınız; okullarımızda maske, mesafe ve hijyen kuralına nispeten uyuldu ama veliler bu kurallara uymadı. Okula ulaşım sürecinde maske, mesafe kuralı kontrol edilemedi. Dışarıdaki hayatın kontrolsüzlüğü okullara da sirayet etti. Çocuklarımız okuldan çıktı, parka koştu, kafeye gitti. Hatırlanacağı gibi ilk vaka ortaya çıktığı zaman toplumun kaygı düzeyi yüksekti. Dolayısıyla salgının ilk döneminde tedbirlere yüksek düzeyde uyuluyordu. Hatta aileler çocuklarını evinin karşısındaki parka dahi göndermiyordu. Toplum çok kaygılıydı. Ancak yeni normal döneme girildiğinde ve okulların da açılması ile birlikte ailelerimiz de tedbiri elden bıraktı. Bunun sonucu olarak da maske ve mesafe noktasında tedbirsiz davranıldı. Kısacası toplumumuz rehavete kapıldı. Bunun yansıması da vaka artışlarında görüldü. Belki Sağlık Bakanlığı sadece hasta sayılarına değil, tüm pozitif vakalara tabloda yer vermiş olsaydı, insanların kaygı düzeyinde azalma olmayacaktı” dedi.
Eğitim-öğretime yapılacak en büyük tahribat okul kapatmak. Bu tahribatın olumsuz etkileri, yansımaları uzun yıllar görülecektir.
Eğitim-öğretime yapılacak en büyük tahribatın okul kapatmak olduğunu söyleyen Geylan, “Tabi şu anda okul kapatmak zorunlu ve kaçınılmaz bir durum. Bu tahribat imkânlar dâhilinde onarılmaya çalışılıyor ama şunun da görülmesi gerekir; tahribatın olumsuz etkileri ve yansımaları uzun yıllar görülecektir. Dönemin nesli bu anlamda şanssızdır” dedi. Tahribatı onarmak için bir takım pansuman tedbirler geliştirildiğini kaydeden Geylan, bu noktada EBA TV üzerinden yapılan yayınlara dikkat çekti. Geçtiğimiz dönem altı ayrı kanalda EBA TV’nin hayata geçirildiğini, 400’e yakın öğretmenin bu çekimlerde gönüllü olarak görev aldığını, gecelerini gündüzlerine katarak çalıştıklarını söyleyen Geylan, Milli Eğitim Bakanlığı’nın bir hafta gibi kısa bir sürede 18 milyon öğrencisi olan bir ülkede EBA TV’yi hayata geçirmiş olmasının başlı başına takdiri şayan bir durum olduğunu ifade etti. Eksiklikler yaşandığını da vurgulayan Genel Başkan, “Öncelikli olarak uzaktan eğitim araçlarına erişim sıkıntısı yaşandı. Bilindiği gibi salgın sürecinde Vefa Destek Grupları oluşturuldu. Hatta Vefa Destek Gruplarında görev alanların yüzde 80’i öğretmendi. Ankara’nın Sincan ilçesinde geçtiğimiz eğitim-öğretim yılında Vefa Sosyal Destek Grupları bir araştırma yapmıştı. Araştırmaya göre Sincan ilçesinde 1060 ailenin evinde televizyon olmadığı tespit edildi. Burası Başkentimizin bir metropol ilçesidir. Ben inanıyorum ki en az bunun bir kaç katında da internet imkânı ya da kişisel bilgisayar yoktur. Yani bir kısım öğrencimizin eğitimden yoksun kalması demektir. Bu ise eğitimde yeni bir fırsat eşitsizliğinin her sınıfa girmesi anlamına geliyor” diye konuştu. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)