Türk Bilim İnsanından Yeni Bitki Türü Keşfi
Egeli akademisyen Prof. Dr. Yıldırım ve ekibinin yeni bitki türü keşfetti. Prof.Dr. Hasan Yıldırım’ın yeni keşifi; Çermik lâlesi Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Yıldırım, Aksaray...
Egeli akademisyen Prof. Dr. Yıldırım ve ekibinin yeni bitki türü keşfetti. Prof.Dr. Hasan Yıldırım’ın yeni keşifi; Çermik lâlesi
Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Yıldırım, Aksaray Üniversitesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehtap Tekşen, Doç. Dr. Mehmet Maruf Balos, Dr. Cahit Çeçen ve Uzm. Biyolog Veysel Sonay ortak çalışmasıyla yeni bir bitki türü literatüre kazandırıldı. Diyarbakır’ın Çermik ilçesi kırsalında doğasever Muhammed Yalçın, kayalıkların dibinde keşfettiği sarı renkli ters lale türü “Çermik lâlesi” ismi ile literatürde yerini aldı. Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, literatüre kazandırdıkları bu yeni bitki türü keşfi için Prof. Dr. Hasan Yıldırım ve ekibini tebrik ederek başarılar diledi.
Keşif Hikayesi
Çermik lâlesi’nin keşfi ile birlikte Türkiye’ de terslâle türü sayısının 53’e çıktığını ifade eden Prof. Dr. Hasan Yıldırım, “Bu türle ülkemiz için endemik olan terslâle sayısı ise 30’ya yükselmiştir. Oransal olarak ülkemizde terslâle endemizm oranı yüzde 56.6’ya çıkmıştır” dedi. Türün keşif hikâyesini anlatan Prof. Dr. Yıldırım, “Bitki türümüz, hobi olarak doğa yürüyüşü ve dağcılık faaliyetleri yapan, Diyarbakır’da Özel Eğitim Öğretmeni olarak görev yapan Muhammed Yalçın tarafından bir doğa yürüyüşü esnasında fark edildi. Diyarbakır’ın Çermik ilçesi kırsalında gerçekleştirdiği bir doğa yürüyüşünde kayalıkların dibinde gördüğü sarı renkli ters lalenin ilgisini çekmesi ile birçok fotoğrafını çekerek Urfa’da yaşayan Doç. Dr. Maruf Balos’a danışıyor. Doç. Dr. Balos, bu ters lalenin yeni bir tür olabileceğini ve bitkiyi yerinde görüp örnek almaları gerektiğini vurguluyor. Yalçın, Doç. Dr. Mehmet Maruf Balos, Dr. Cahit Çeçen ve Uzman Biyolog Veysel Sonay ile beraber sahada çalışmalar yaparak, kayalık diplerinde yayılış gösteren terslâle (Fritillaria) örneklerini yerinde inceleyip çalışma materyalleri alıyorlar” dedi.
“Dünyada en fazla terslâle türü Türkiye’de”
Sonraki süreçte ekibin kendilerine ve terslâle türlerinde uzman olan Aksaray Üniversitesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehtap Tekşen’e ulaştıklarını söyleyen Prof. Dr. Yıldırım, “ Bitki türünün bize ulaştığı aşamada tüm ekip olarak gerçekleştirilen detaylı inceleme ve araştırmalardan sonra ters lalenin yeni bir tür olduğu sonucuna vardık. Bilimsel makalesini yazarak uluslararası önemli taksonomik botanik dergilerden biri olan Nordic Journal of Botany dergisinde yayınlanarak, türü ilk olarak doğada bulan Muhammed Yalçın’ın onuruna, Fritillaria yalcinii (Çermik lâlesi) ismi ile bilim dünyasına tanıttık. Terslâle (Fritillaria) cinsi Kuzey Yarımküre’de dağılım gösteren, yaklaşık 170 türe sahip bir cinstir. Bu cinsin üç önemli çeşitlilik merkezi bulunuyor. Bu merkezler Kaliforniya’da 21 tür, Çin’de 24 tür ve üçüncüsü ise Güney Batı Asya, Doğu Akdeniz’dir. Üçüncü çeşitlilik merkezinde en önemli alanlar ise Türkiye’de 53 tür, Yunanistan’da 26 tür ve İran’da 18 tür olarak bulunuyor. Bu bağlamda dünyada en fazla terslâle türünün Türkiye’de mevcut olduğu görülmektedir” dedi.
“Bu tür için biyokaçakçılığın önüne geçilmesi gerekiyor”
Çermik lâlesi olarak isimlendirdikleri Fritillaria yalcinii’nin, oldukça lokal bir yayılışa sahip olduğunu, sadece tek popülasyonda bilindiğini vurgulayan Prof. Dr. Yıldırım, “Bu bitki türünün doğadaki en büyük düşmanları bu bitkilerin soğanları ile beslenen domuzlardır. Fakat endemik bitkilere en büyük zarar doğal tehlikelerden ziyade insanoğlunun faaliyetleridir. Başta madencilik, tarla açma çalışmaları, yol çalışmaları ve aşırı derecede hayvan otlatma gibi faaliyetler bu tarz hassas popülasyonlara çok ciddi zarar verebiliyor. Ayrıca soğanlı ve yumrulu bitkilerin süs bitkisi potansiyeli bulunuyor. Bu tarz bitkiler biyokaçakçılık için çok önemli bir değer oluşturuyor ve yıllar boyunca maalesef ülkemizden yurt dışına bu tarz biyokaçakçılık faaliyetleri yapılıyor. Şuan yaptığımız gözlemlerde bu tür üzerine çok ciddi bir zarar verici unsur görememiş olsak da gelecek zamanda bu yeni keşfettiğimiz türümüzü yitirmemek için şimdiden ilgili birimlerin ve yerel yönetimin bitkiye sahip çıkılması büyük önem arz ediyor” diye konuştu.
Kaynak:
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.