“Üremeni Koru" Eğitimi Düzenlendi
Erzincan Halk Sağlığı Müdürlüğü, Erzincan Üniversitesi Tıp Fakültesi ve TSRM Üreme Sağlığı ve İnfertilite Derneği koordinasyonuyla vatandaşlara...
Erzincan Halk Sağlığı Müdürlüğü, Erzincan Üniversitesi Tıp Fakültesi ve TSRM Üreme Sağlığı ve İnfertilite Derneği koordinasyonuyla vatandaşlara yönelik, "Üremeni Koru" Eğitimi programı düzenlendi.
Erzincan Belediye Konferans düzenlenen eğitime konuşmacı olarak Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Yakup Kumtepe ve Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Cenk Naykı katıldı.
Gerçekleşen eğitime Erzincan Halk Sağlığı Müdürü Dr. Mesut Turan, Erzincan Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Vahdet Gül, Erzincan Üniversitesi Mengücek Gazi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Yrd. Doç. Dr. Ufuk Kuyrukluyıldız, Kadın Doğum Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Paşa Uluğ, Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Ertuğrul Erhan ve kurum personeli katıldı.
Düzenlenen eğitim programının açılış konuşmasını yapan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Cenk Naykı "İnfertilite tanı- tedavisi ve Üremenin Korunması hakkında bilgiler verdi.
İnfertilite nedir, nedenleri nelerdir?
Naykı konuşmasında: " İnfertilite, yani istenildiği halde çocuk sahibi olamama pek çok toplumda önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.
Tanım olarak, en az 1 yıl herhangi bir korunma yöntemi uygulanmaksızın haftada 2-3 kere girilen cinsel ilişkiye rağmen gebelik elde edilmemesi infertilite yani kısırlık olarak adlandırılmaktadır. İnfertilite görülme sıklığı toplumlar arasında büyük farklılıklar göstermez. Tüm dünyada çiftlerin yaklaşık yüzde onbeşi infertilite nedeni yardımla üreme tekniklerine başvurmak zorunda kalmaktadır. Bu çiftlerin büyük bir kısmında gebe kalamamanın nedenini açıklayacak sebepler bulunabilirken, yaklaşık yüzde 10-12 sinde herhangi bir patoloji tespit edilemez. Bu çiftler açıklanamayan infertilite olarak adlandırılırlar.
İnfertilitenin nedenlerini anlayabilmek ve tedavisini planlayabilmek için önce kadında ve erkekte üreme döngüsünün nasıl işlediğini ve gebeliğin oluş mekanizmasını anlamak gerekir.
"Ne zaman çocuk sahibi olmayı planlıyorsunuz ?" sorusu pek çok yeni evli çiftin en çok karşılaştığı sorudur. Aslında bu soru yeni evlenen çiftlerin kendi kendilerine de ilk sordukları soruların başında gelir. Özellikle kadının çalışmadığı, geleneksel aile yapısındaki çiftlerde balayında gebe kalma hayali kuran çok genç çift vardır.
Çocuğun ailenin geçimi ve işleri için önemli olduğu, kırsal alanda ise sadece çocuk sahibi olmak için evlenen kadın ve erkekler azımsanamayacak kadar çoktur. Bizim toplumumuz gibi çocuk sahibi olmanın ayrıcalık ve prestij olarak görüldüğü toplumlarda ise infertilite neredeyse hayati öneme sahiptir. Bir başka grup ise, çalışma hayatının zorlukları içinde evlenmeye zaman bulamamış ancak yaşı ilerlediği için bir an önce evlenip çocuk sahibi olmayı düşünen bireylerden oluşur. Tüm bu bireylerin ortak yanılgısı istedikleri anda, hatta belki balayında gebe kalabileceklerini düşünmeleridir. Pek çok sinema filminde ve romanda kahraman tek bir ilişki ile ya da bebek istediği zamanda gebe kalabilirken gerçek hayatta durum bu değildir. Hiçbir sağlık problemi olmayan tamamen normal bir çifti ele aldığımızda, kadının tek bir adet döneminde, her gün ilişkide bulunsalar bile, gebe kalma olasılığı sadece %25dir" diye konuştu.
Daha sonra bir konuşma yapan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Yakup Kumtepe " Tüp bebek ve Mikroenjeksiyon" yöntemleri ile ilgili bilgiler verdi.
Prof. Dr. Yakup Kumtepe Mikroenjeksiyon yöntemi ve tüp bebek ile ilgili olarak vermiş olduğu bilgilerde:
"Mikroenjeksiyon yöntemi Tüp bebek uygulaması, Dünya'da birçok kişinin aile olmasına yardımcı olan bir yardımcı üreme yöntemidir. Tüp bebek yöntemi, Türkiye'de ise neredeyse 3 milyon üzeri bebek doğmasına neden olmuştur. Bu bebeklerin yarısı mikro enjeksiyon adı verilen yöntem ile Dünya'ya gelmiştir. Mikroenjeksiyon, camdan elde edilmiş bir mikropipetle hücre duvarından mikroskobik boyutta madde ekleme yöntemine verilen isimdir. Diğer tekniklere göre daha zahmetli bir tekniktir. Ancak buna rağmen gen aktarımı için yaygın bir şekilde kullanılmaktadır.
Mikroenjeksiyon aktarılmak istenen DNA parçasının doğrudan fiziksel bir yöntemle hücrenin çekirdeğine iletilmesi prensibiyle uygulanır. Mikroenjeksiyon tekniği uygulanırken baba adayından alınan tek bir sperm hücresi, anne adayından elde edilen yumurtanın içerisine mikroskop aracılığı ile ince bir iğneyle yerleştirilir. Bu sayede döllenme oluşması sağlanır. Mikroenjeksiyon yöntemi sayesinde sperm sayısı ve hareketliliği minimum olan ve spermlerinde şekil bozukluğu bulunan erkekler, baba olabilme şansını elde eder. Diğer aşamaları, tıpkı tüp bebek uygulamasında olduğu gibidir. Mikroenjeksiyon yöntemi sayesinde döllenmenin gerçekleşmeme riski en aza indirilmiş olur.
İlk mikroenjeksiyon uygulaması ne zaman?
Mikroenjeksiyon Türkiye'de ilk olarak 1992 senesinde uygulanmıştır. Erkek kaynaklı bebek sahibi olamama problemleri için, mikroenjeksiyon yöntemi bir devrim olarak kabul görmüştür. Hatta yalnızca erkek kaynaklı kısırlıklarda değil, yumurtanın kabuğunun sperme geçit vermeyecek kadar kalınlaşmış ya da sertleşmiş olması durumlarında, önceden yapılan tüp bebek tedavilerinde döllenme problemi yaşayan anne va baba adaylarında ve özellikle yaşı ilerlemiş ve yumurtası azalmış anne adaylarında döllenmenin gerçekleşme ihtimali çok azalabilir. Bu riski azaltmak adına, mikroenjeksiyon akla gelen ilk yöntem olmalıdır. Modern tıptaki yardımcı üreme yöntemleri klasik tüp bebek veya in-vitro fertilizasyon (IVF) ve mikroenjeksiyon ya da başka bir deyişle intrasitoplasmik sperm enjeksiyonudur (ICSI). Tüp bebek ve mikro enjeksiyon arasındaki fark ise, döllenme şeklinin farkıdır. Mikroenjeksiyon ya da kısa adıyla ICSI, üreme yöntemlerinde ulaşılan en son adımlardan biridir. Mikroenjeksiyon yöntemi yumurtanın içine spermin doğrudan girişine imkan tanımaktadır.
Mikroenjeksiyon ile tüp bebek yönteminin farkları nelerdir?
Klasik normal tüp bebek uygulaması diğer bir deyişle IVF tekniğinde çok fazla sayıda sperm hücresi laboratuvar ortamında anne adayının bir tane yumurta hücresinin etrafına yerleştirilir. Bu spermlerden tek bir tanesi kendi kendisine yumurta hücresini dölleme işlemini gerçekleştirir. Burada oluşan döllenme normal yolla gerçekleşen hamileliklerde spermin yumurta hücresini döllemesine benzer. Sadece bu döllenme, anne adayının genital organlarında olmaz, laboratuvar koşullarında gerçekleştirilir.
ICSI yani mikroenjeksiyon tekniğinde baba adayının spermlerinden yalnızca bir tanesi uygulamaya alınır. Anne adayının yumurta hücresinin içerisine mikroskopik işlemlerle enjekte edilir. Bu sebeple bu yöntemin adı mikroenjeksiyondur. Burada sperm yumurta hücresini kendiliğinden döllemez, "zorla" yumurta hücresinin içerisine yerleştirilir." Diye konuştu.
Son olarak bir konuşma yapan Erzincan Halk Sağlığı Müdürü Dr. Mesut Turan: " Değerli katılımcılarımız, bu konu gerçekten çok önemli ve her geçen günde bu konunun önemi artacak. Biliyorsunuz evlilik yaşları yükseliyor. Çocuk sayısı azalıyor. Dolayısıyla bunların ülkemize getirdiği hem hastalık yükü hem mali yükü hem de demografik açıdan ülkemizi çok ciddi sorunlar bekliyor ileride dolayısıyla bu konular bundan sonra gerek tıbbın gerek, sağlık hizmeti uygulayıcılarının, gerekte toplumun öncelikli konuları olacaktır. Çünkü ileriki yaşta az çocuk sahibi olmak gerek kadın hastalıklarını bir şekilde arttırıyor. Bunların bir şekilde önüne geçmemiz lazım çok önemlisi de az çocuk sahibi oluyoruz. Kendi ilimiz için doğurganlık oranı çok önemli Erzincan ilimizin haritası Marmara ve ege ile hemen hemen aynı gibi burada bizlerle sağlık çalışanlarımıza çok iş düşüyor. Burada bu konuları biz önceliğimize almamız gerekiyor. Ben buradan söz veriyorum bu ve buna benzer hem Erzincan Üniversitesi Mengücek Gazi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kadın Doğum Uzmanlarımızın önderliğinde daha geniş bir eğitim yapacağız" dedi.
İHA
Kaynak:
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.