Yks Baraj Kalktı Mı ?
YKS Baraj Kalktı Mı ? YÖK Başkanı Özvar, yks barajı ile birlikte adayların psikolojik bariyerlerinin de kalktığını söyledi.
YKS Baraj Kalktı Mı ? YÖK Başkanı Özvar, yks barajı ile birlikte adayların psikolojik bariyerlerinin de kalktığını söyledi.
“Yks Barajı ile Birlikte Psikolojik Bariyer de Kalktı”
YKS’de barajın kaldırılmasının ve sınav süresinin uzatılmasının yansımalarının nasıl olduğunun sorulması üzerine Özvar, yansımaların çok olumlu olduğunu belirterek şunları söyledi, “Öğrencilerimizden aldığımız ailelerinden aldığımız izlenimler aslında barajın büyük ölçüde psikolojik bariyeri de kaldırdığını gösteriyor. Öğrenciler barajı aynı zamanda psikolojik bariyer olarak görüyor. Baraj niçin kalktı? Barajın aslında kalkmasının çok basit mantığı var. Biz daha fazla sayıda tercih tabanını artırmak, genişletmek istiyoruz. Kalite üniversite kapılarında başlar. Üniversiteye girdikten sonra biz yükseköğretime katılan öğrencilerin kaliteli eğitiminden söz edebiliriz. Gerek TYT gerek AYT… Bu sınavlarda barajların kalkması olumsuz psikolojinin dağılmasına öncelikle yardımcı olacak. İkincisi şu: Çok sayıda öğrencinin kendi içinde rekabet etmesini sağlayacağız. Rekabet artacak. Üçüncü olarak; geçen seneler ve ondan önceki seneler öğrenciler nasıl sınavda başarılı olmuşlarsa bu sene de aynı başarı kriterleri geçerlidir. Bizim yapmaya çalıştığımız şey aslında sınavı daha dinamik hale getirmek. Yani sınavı başarı sıralamasına göre tanzim etmek olmuştur. Ama sınavın içeriğiyle ilgili herhangi bir değişiklik yok. Ne soru kalitesinde ne soru sayısında ne soruların niteliğinde herhangi bir değişiklik yok.”
“Yks Sınavın süresinin uzatılmasının öğrencilerin motivasyonunu artırdığını gözlemliyoruz”
YÖK olarak önemli bir değişiklik daha yaptıklarını ve YKS’de sınav süresini 30 dakika uzattıklarını anlatan Özvar, “Biraz daha fazla vakit, daha fazla düşünme, daha hızlı düşünürken hata yapmama ihtimaline karşı aslında herkese tanınan bir hak bu. Çok başarılı öğrencilere değil, daha az başarılı öğrencilere de tanınan bir hak. Bu açıdan 30 dakika psikolojik olarak da öğrencilerin motivasyonunu artırdığını gözlemliyoruz. Süresi olan her şey sınavdır. Bizim derdimiz birazda öğrencileri daha rekabetçi hale getirmektir. Bu bakımdan öğrenciler nezdinde çok olumlu karşılandığını ifade etmem lazım. Yani öğrencileri sınava sokacağız diye onları hataya itmememiz lazım. Doğal akışı içerisinde becerileri, yetenekleri ve sınav vaktini kullanma yetkinlikleri ile biz öğrencilerimizi ölçmek istiyoruz” diye konuştu.
Yks Sınav Süresi
Sınav süresinin uzamasıyla soruların zorlaşacağı yönünde bir algı olmaması gerektiğine dikkati çeken Özvar, “Başta çok kıymetli ailelerimize ve çok sevgili müstakbel meslektaşlarım diye hitap ediyorum ben öğrencilerimizin her biri akademisyen adaylarına sesleniyorum: Sınavların soruları ve zorluğu YÖK’ün ya da ÖSYM’nin elinde olan bir husus değil. Bu konuda uzman yıllardır soru hazırlayan bir ekip, bu soruların zorluk kolaylık derecelerini belirliyorlar. Sınav soruları onlar hazırlıyorlar. Dolayısıyla ne YÖK olarak bizlerin sorulara müdahale etme ne de ÖSYM yönetiminin sorulara bir müdahale etme yetkisi asla yok. Çok açık ve net. Ben de merakla bekliyorum doğrusu.” şeklinde konuştu.
Üniversite sayılarının arttığının hatırlatılıp kalitenin istenilen seviyede olup olmadığının sorulması üzerine Özvar, “Paydaşlarımız arasında kalite endişesinin var olması aslında bizim çalışmalarımızı daha çok motive ediyor.” dedi. Özvar şöyle devam etti: “Yani biz paylaşımlarımızdan kaliteyi sürekli bizleri hatırlatılıyor olması bizim de çalışmalarımızda bu konulara daha fazla hassasiyet göstermenizi sebebiyet veriyor. Önce şunu söylemem lazım, önümüzdeki yıllarda yükseköğretime çok daha fazla sayıda bir talebin olacağını öngörüyoruz. Bu sadece Türkiye’ye mahsus değil. Üniversitelerde okuma talebi bütün dünyada görmüş olduğunuz genel bir trend. Sebep: Demografi. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın gerçekten son 15 yıl içerisinde yükseköğretime yönelik olarak ortaya koyduğu vizyon, çaba ve yatırımlar Türkiye’de bilhassa bakın içinde kadın nüfusunun çok daha son 10-15 yılda yükseköğretime ulaşmasına vesile oldu, yardımcı oldu. Eğer bu yatırım 2000’li yılların başında yapılmasaydı biz bugün ciddi bir krizle karşı karşıya kalabilirdik. O açıdan Türkiye’de yükseköğretim yatırımları ve yükseköğretime ulaşma gayreti bütün dünya ile paralel gittiğini söyleyebilirim.”
Lisans Eğitimi
Üniversiteye girme bakımında gençler arasında rekabetin en başında Türkiye’nin geldiğini belirterek rekabetin olduğu yerde kalitenin de artacağını ifade eden Özvar, “Türkiye’de ben size 10 tane üniversite sayabilirim. Bunlar lisans eğitiminde dünyanın herhangi bir yerinde alabileceğiniz eğitimi veren üniversitelerimiz. Biz 23 üniversiteyi araştırma üniversitesi olarak ilan ettik. Bizim amacımız sıralamalara girmek için strateji üretmek değil. Benim derdim şu, Türkiye’de üniversiteler, üniversite, öğretim elemanları daha kaliteli yayın yapsın, daha çok uluslararası yayın yapsınlar, daha fazla araştırma geliştirme projeleri üretsinler. Daha fazla uluslararası öğrenciye ev sahipliği yapalım. Biz o alanlarda performans ortaya koyalım dileyen bizi herhangi bir sıraya koysun, dileyen koymasın.” diye konuştu.
“Uluslararası öğrenci sayısını daha da artırmayı hedefliyoruz”
YÖK Başkanı Özvar, Türkiye’nin yükseköğretim alanında yer alan uluslararası öğrencilerin en fazla tercih ettiği ülkeler arasında yer aldığını, sıralamada Avrupa’da beşinci, dünyada sırada olduğunu belirterek şöyle devam etti:
“Türkiye’nin ilk 5’te olması fevkalade önemlidir. Öğrenciler nereden geliyor? 150’yi aşkın ülkeden Türkiye’ye okumaya gelen öğrencimiz var. Papua Yeni Gine’den tutun da Singapur’a Avustralya’ya, Güney Afrika’ya… Neden Türkiye’yi tercih ediyorlar? Son zamanlarda bilhassa Türkiye’nin bütün dünyada popülaritesinin arttığını hepimiz gözlemliyoruz. İkincisi Türkiye uluslararası öğrencilerin beklentilerini karşılayacak programlar üretmeye başlamıştır. Bizim Türkçe’nin yanı sıra İngilizce, Fransızca hatta Almanca lisans düzeyinde programlarımız var. Dolayısıyla çok sayıda Afrika’dan, Türk dünyasından, uzak doğudan, Japonya’dan öğrencilerimiz var bizim.Sayın Cumhurbaşkanımız bize bir çıta sundu: 500 bine çıkaralım. Planlama ile bunun üzerine gidiyoruz.”
“Yurt dışına gitmeden önce okuyacağınız üniversitenin kalitesini, denkliğini ve akreditasyonunu kontrol edin”
Özvar, denklik konusuna ilişkin denkliğin karşılıklılık esasına dayalı olduğuna dikkati çekerek, “Bütün öğrenci kardeşlerime diyorum ki; yurt dışına gitmeden önce lütfen resmî kurumlarda denkliği kabul edilen üniversiteleri önce kontrol edin, denklik yoksa gitmeyin. Benim önerim şu arkadaşlarıma: Yurt dışına gitmeden önce okuyacağınız üniversitenin kalitesini, denkliğini ve akreditasyonunu kontrol etmeleridir.” dedi.
Denklik konusunda son yıllarda YÖK’ün bilhassa otomasyon konusunda çok önemli adımlarının olduğunu vurgulayan Özvar, “Denklik başvurularında ciddi bir mesafe kat etti. Bu konuda sorun yaşayan, başvuru konusunda gecikme yaşayan arkadaşlarımız varsa bize mutlaka ulaşsınlar.” şeklinde konuştu.
“50/d’li arkadaşlarımızın herhangi bir üniversiteye başvurabilecekleri gerekli yayınları üretebilecekleri bir süre daha üniversitelerde kalmaları için bir çalışma başlattık”
Özvar, 50/d’li araştırma görevlilerinin durumunun sorulması üzerine, Ramazan ayında konuyla ilgili akademisyenlere verdiği buluşma sözünü anımsatarak, “O sözüm bakidir.
Önümüzdeki günlerde inşallah Bursa’ya geldiğimde 50/d’li arkadaşlarımla bir araya geleceğim, onlarla sohbet edeceğim.” dedi. Özvar şöyle devam etti:
“50/d’li arkadaşlarımıza şunu söylememiz lazım. Arkadaşlar üniversitede kalmak istiyorsanız o üniversitenin atama yükseltme kriterlerini karşılayacak performans, çalışma ve yayınları bir araya getirmek durumundasınız. Yani 33/a’da olsa arkadaşlarımız 50/d’de kalsalar da asıl mesele şu: Eğer akademisyen bilim insanı olmak istiyorsa daimi doktora öğretim üyesi veya doçent kadrosuna atanmak istiyorsa öncelikle yapılması gereken şey her bir üniversitenin ayrı ayrı doktor, doçent ve profesörlerinden beklediği kriterleri öncelikle karşılamaları lazım. Hemen soru şu gelecek: ‘Hocam tamam, peki doktoramızı bitirdik. Peki doktoramızı bitirdikten sonra geçimimizi nasıl sağlayacağız? İşsiz kalabiliriz. Biz bu çalışmaları nasıl yerine getirelim?’ diyecekler. Kesinlikle bu noktada da makul bir itiraz olduğunu söyleyebilirim. Bu konuda arkadaşlarımızın herhangi bir üniversiteye başvurabilecekleri gerekli yayınları, üretebilecekleri bir süre daha üniversitelerde kalmaları için bir çalışma başlattığımızı buradan ifade edelim.”
“Üniversite dışında Ar-Ge faaliyeti yapan araştırmacıları da üniversiteye afiliye etmek istiyoruz”
Özvar, önümüzdeki dönemde 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nda öğretim elemanlarının pozisyonu ve kadrolarıyla alakalı bazı değişiklikler öngördüklerini ve bu konuda çalışmalarını sürdürdüklerini bildirdi. Özvar, şöyle dedi:
“2547 sayılı Kanun’da öğretim elemanlığı kadrolarıyla alakalı bazı değişiklikler öngörüyoruz. Meclisimiz de uygun bulursa, Sayın Cumhurbaşkanımızın da izniyle, bakanlıklarımızla tam bir istişare halindeyiz. Yakın zamanlarda öğretim elemanı profiline yeni zenginlikler katacağız. Doktor, doçent, profesör, bildiğiniz gibi kadrolar var. Türkiye’de 20 bin civarında doktorasını tamamlamış, nitelikle, AR-GE ağırlıklı patent sahibi araştırmacılar var. Biz şunu getirmek istiyoruz. Bu öğretim elemanı kadrolarının yanı sıra üniversite dışında AR-GE faaliyeti yapan araştırmacıları da üniversiteye afiliye etmek istiyoruz. Aslında Amerika’yı yeniden keşfetmiyoruz, dünyada olan araştırmacıların üniversitelerin bir parçası haline getirmek istiyoruz.”
“YÖK’ün Kaldırılması Tartışmaları Siyasi”
Özvar, YÖK’ün kaldırılması ile ilgili söylemlerin siyasî bir tartışma konusu olduğunu ve o tartışmaya girmeyeceğini ifade ederek “Adına isterseniz YÖK deyin, ister tersinden okuyun KÖY deyin, bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yükseköğretim kurumlarıyla tam bir uyum içinde, onların eş güdümünü sağlayan ayrıca kamu kaynağı kullanan yükseköğretim kurumlarını denetleyecek ve onların devletin istikbale yönelik vizyonunu paylaşacak bir arayüze mutlaka ihtiyacımız var. Avrupa’da da bakanlıklar bu işi yapıyor.” dedi.
“Af Yetkisi Meclisimizindir”
Özvar, öğrenci affı ile ilgili bir soru üzerine “Af çıkarma, affı yürürlüğe koyma yetkisi Meclisimizindir.” dedi.
Meclis’teki ilgili partilerin bu konuda bir çalışma yapmaları halinde YÖK olarak kendilerinden istenen bilgi, belge, datayı paylaşabileceklerini belirten Özvar, “Sayın Cumhurbaşkanımızın burada iradeleri fevkalade önemlidir diye düşünüyorum. Burada gelen soru şu: Bu af kimleri kapsayacak? O kapsam büyük ölçüde Meclis’te yapılacak çalışma ile tayin olacak. Olağan affın dışında biraz daha başka şeyleri kurcalayabilmemiz lazım. Af ile neyi hedefliyoruz? Mükerrer tekrar tekrar af yoluyla her seferinde bu yola gittiğimiz takdirde yine başka bir af gelebilir. Bu sefer aftan yararlanacak her insanın ikinci kez bir denemeye hakkı vardır.” (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı) Kaynak : YÖK
Kaynak:
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.